TR EN

Dil Seçin

Ara

Kan Hücrelerindeki Mucize / Beyaz Küreler (Akyuvarlar)

Kan Hücrelerindeki Mucize / Beyaz Küreler (Akyuvarlar)

Siz insanlar bizlere beyaz küre (akyuvar) ismini verdiniz ama acaba bizim hakkımızda ne kadar şey biliyorsunuz? Mesela sizin hayatınız bizim elimizde desem inanır mısınız? Bizler sanki bir ordudaki piyade, topçu, komando, jandarma, özel harekâtçı, havacı ve denizci… askerleri gibiyiz. Bedenin ordusu bağışıklık sisteminin savaşçı askerleriyiz biz.

Siz insanlar bizlere beyaz küre (akyuvar) ismini verdiniz ama acaba bizim hakkımızda ne kadar şey biliyorsunuz? Mesela sizin hayatınız bizim elimizde desem inanır mısınız? Bizler sanki bir ordudaki piyade, topçu, komando, jandarma, özel harekâtçı, havacı ve denizci… askerleri gibiyiz. Bedenin ordusu bağışıklık sisteminin savaşçı askerleriyiz biz.

Üretildiğimiz fabrika kemik iliğidir. Kemik iliği büyük kemiklerin iç kısmında yer alan dokudur. Vücut ağırlığının %4’ünü oluşturur. Bu da yetişkinlerde yaklaşık 2,6 kg’a denk gelmektedir.

Burada üretildikten sonra kan damarlarında, lenf damarlarında dokular arasında dolaşırız. Bizler farklı yapı, isim ve sayılarda olup çeşitli görevlerde bulunuruz. Sayılarımız kırmızı kürelerin yanında çok az, 1 ml kanda 4-10 bin arasındadır ama ihtiyaç olunca sayılarımız kemik iliğinde üretilerek artırılır. Toplu halde beyaz küre ismi verilse de aslında farklı hücrelerden meydana gelmiş 5 kardeşiz biz. İsimlerimiz: Nötrofil, Monosit, Eozinofil, Bazofil ve Lenfosit’tir. Her birimizin ayrı ayrı görevleri vardır. Biz dördümüz kemik iliğindeki miyeloblast adı verilen fabrikada üretilirken, Lenfosit adı verilen en küçük kardeşlerimiz lenfoblast adı verilen başka bir fabrikada üretilir. Onlar da kendi aralarında birçok farklı hücreye ayrılır. Sayılarımızın artması da azalması da birçok hastalığın belirtisidir.

Nötrofillerin görevi mümkün olduğunca çok mikrop öldürmektir. 1 ml kanda sayımız 1500-8000 kadardır. Bakteri ve mantar enfeksiyonlarına karşı biz ilk olarak akıncı kuvvet gibi savaşırız. Üretildikten 2 saat sonra kana geçeriz ama 2-3 gün gibi kısa bir ömrümüz vardır. Yabancı maddelere karşı vücudu korumak için onları yiyerek yani fagositoz yaparak ortadan kaldırırız.

Bazofiller olarak sayımız az olsa da alerjik reaksiyonlarda ve parazit enfeksiyonlarında sayımız artırılır ve biz onlarla kendi özel silahlarımızla mücadele ederiz.

Eozinofiller olarak kemik iliğinde 6 günde olgunlaşır, kanda 30 gün, dokularda 12 gün yaşarız. Alerjik durumlarda sayılarımız artırılır. Vücuda giren parazitlere karşı savaşırız.

Monositler olarak bizler kandaki en büyük hücreleriz.

Lenfositler olarak da bizler en küçük beyaz küre hücreleriyiz.

1. T-LENFOSİTLER: Bağışıklık sisteminin hücresel savunmasında rol alırız. Mikroplara direkt saldırırız. Lenfositlerin %60’ı Tnı teşkil ederiz. Kemik iliğine tesir eden bazı stokinlere bizim için üretim emri verilir ve üretimimiz başlar.

Kan dolaşımına girince timüs adı verilen bir beze gelir, orada çoğalır, olgunlaşır ve bazı özel yüzey moleküllerine (CD3, CD4, CD8 gibi) ve bazı reseptörlere sahip olarak tekrar dolaşıma geçeriz. Dalak, lenf bezleri, bademcik ve barsak mukozası altındaki lenfatik yapılara gider orada yerleşiriz.

Bizim çok önemli alt gruplarımız da vardır:

a- CD4 hücreleri: Bağışıklık sistemimizin general hücreleridir yani yönetici hücrelerdir. Yardımcı T lenfositler olarak isimlendirilirler. Normalde sayıları 800-1500 hücre/mm3’tür. Bağışıklık sisteminin gücü bu hücrelerin sayısının artışına bağlıdır. Başka hücrelere de dönüşürler.

b- CD8 hücreleri: Bunlara öldürücü hücreler, katil hücreler de denir. Kanser ve virüslerle mücadelede aracılık ederler. Aynı zamanda antikor da oluşturarak vücuda giren yabancı maddelerle de mücadele ederler. Porfirin denilen bir madde üretirler, bunlar da hedef hücrede delikler açar, buradan içeri giren bazı kimyasal maddeler hedef hücreyi öldürür.

c- Bellek T lenfositleri: CD3 ve CD4 yüzey antijenlerine sahiptir, ilk karşılaştıkları yabancı maddeleri tanır ve hafızaya kaydederler.

2. B-LENFOSİTLER: Antikor üreten ve sıvısal bağışıklıktan sorumlu hücreleriz biz. Kazanılmış bağışıklığın önemli kaynağıyız. Hücrelerimizin yüzeyinde çeşitli antijen reseptörlerimiz vardır. Antijene bağlanma yeteneğimizin gelişmesi zamanla olur. İnsan vücudunda kandan ziyade daha çok lenf düğümlerinde, ince bağırsaklardaki peyer plaklarında, kemik iliğinde ve dalakta bulunuruz. Kandaki lenfositlerin çok az bir kısmı B hücresidir.

T-Lenfositlerin bizim üzerimizde uyarıcı etkileri vardır. Her bir B hücresi tek bir antijene özel antikor oluşturmakla görevlendirilmiştir. Uyarılmış B hücrelerinin bazısı plazma hücresine dönüşürken, bazıları bellek B hücreleri halini alır. Uyarılmayan hücrelerimiz kan dolaşımında birkaç hafta kalır sonra ölür.

Gördüğünüz gibi bizim üretilmemiz, görevlerimiz ve yaptığımız şeyler hep birer planlamayı, idareyi ve sevk edilmeyi gösteriyor. Biz şuurlu ve akıllı değiliz, sizler de bizi sevk etmiyorsunuz; ama sizin bedenlerinizde yaratılıp bu görevleri yapıyoruz.

Sizce bizi doğanın yapması veya tesadüfen meydana gelmemiz akla mantığa uyuyor mu? Ya da başka bir söylemle bizler kendi kendimize oluşmuş olabilir miyiz? Böyle mantıksız iddialara bilimsel görüşler denilebilir mi? İlim, irade, hikmet ve kudret sahibi bir tasarımcımız olmadan bizim yaratılmamız ve çalıştırılmamız mümkün olabilir mi?