MTV’de bir kez gösterildikten sonra yasaklanan reklâm
Arkadaki ikiz kulelere terörist saldırı: “2863 insan öldü.”
Öndeki genç HIV virüsü taşıyor: “Dünyada 40 milyon HIV virüsü taşıyan insan var.”
“Dünya Terörizme karşı birleşti. Peki ya AIDS?”
Arkadaki ikiz kulelere terörist saldırı: “2863 insan öldü.”
Öndeki yaşlı adam akşam parkta yatacak: “Dünyada 630 milyon insan evsiz yaşıyor.”
“Dünya terörizme karşı birleşti. Ya Yoksulluk?”
Arkadaki ikiz kulelere terörist saldırı: “2863 insan öldü.”
Öndeki çocuğun karnı aç: “Dünyada 824 milyon insan açlık çekiyor.”
“Dünya Terörizme karşı birleşti. Peki ya Açlık?”
Resimlerde gördüğünüz bu reklâm, geçtiğimiz ay içinde MTV’de sadece bir kez gösterildikten sonra yasaklandı. Malum, bazen insana çok şey hissettiren bir kare, ona çok az şey söyletir; işte bu reklâm da onlardan biri. Şimdi, medyanın kendi önemsediği bir haberi gerçekte olduğundan çok daha büyüttüğü, buna karşılık önemsemediği bir olay ya da durumu gerçekte olduğundan çok daha küçülttüğünden mi; George Bush’un iktidara geldiğinden beri kendi ailesinin menfaatlerini, petrol şirketlerinin çıkarlarını, Amerikan halkının taleplerini küresel hak ve hukukun üstüne koyduğundan mı; hastaların, güçsüzlerin, açların ve yoksulların her zaman gündemin alt sıralarına itildiğinden mi; Batı dünyasının ara sıra imana gelip vicdanını dinlediğinde güzel noktalara parmak bastığı, ama genelde iktidar mantığına yenik düştüğünden mi; hangi birinden bahsetmeli? Belki de en iyisi, yaydığı haksızlık ve ahlâksızlıklarla vicdanı sızlatan nicesinin arasında böylesi bir reklâmı yapan vicdanlı kişilerin cesaretini artırması için Allah’a dua etmeli.
…
“Sigara bırakılacak bir şey değildir, başlanmayacak bir şeydir.’’
…
GAZETE OKUMA KILAVUZU
Eskiden sadece çamaşır, bulaşık makinesi gibi ürünlerin kılavuzu olurdu. Şimdilerde her şeyin bir kılavuzu var. Başarılı, mutlu ya da konsantrasyonu yüksek birisi mi olmak istiyorsunuz; o zaman kişisel gelişimcilerin hazırladığı kılavuzlara bir göz atın. Ama kendinizi çok kaptırmayın. Çünkü her kılavuz her şeyi kuşatamayabilir. Şimdi sizin için hazırladığımız ‘gazete kılavuzu’na da bu gözle bir göz atabilirsiniz:
- Bir okuyucu olarak amacınız gazete okumak ise, az resimli bir gazete tercih edin. Yok, sadece vakit geçirmek istiyorsanız, sayfalarına bol bol resim serpiştirmiş gazetelere paranızı harcayabilirsiniz.
- Bir gazetenin kalitesini belirleyen sayfa sayısı değildir. Sayfa sayısı az olan bir gazete de, pekâlâ dolu bir muhtevaya sahip olabilir.
- Günlük bir gazete en önemli haberini manşete taşır. Manşetler ise, okuyucuya sadece haber vermeyi değil, ona belli bir bakış açısını empoze etmeyi amaçlar. O yüzden manşetin altındaki küçük puntolu açıklama yazılarını mutlaka okuyun.
- Her gazete kendi gündemini seçmekte özgürdür. Bir okuyucu olarak gazetenin seçtiği baş gündem maddesinin ne kadar doğru seçilmiş olduğunu zihninizde mutlaka tartın.
- Daima dikkatli bir okuyucu olun. Bir haberin yazılış tarzı ya da seçilen fotoğrafın niteliği, sizi yanıltma amacı güdebilir. Söz gelimi, haberinin üzerine kötü bir fotoğrafı yerleştirilmiş bir siyasetçi aslında kötü biri olmayabilir. Bundan çıkarılabilecek en doğru sonuç, “bu gazete bu siyasetçiden hoşlanmıyor” olmalıdır.
- Gündemin arka planını öğrenmek istiyorsanız mutlaka köşe yazılarına bir göz atın. Ama köşe yazarının sizi ‘köşe’ye sıkıştırmasına izin vermeyin.
- Mümkünse her gün gazete okumayın. Onun yerine, birkaç günde bir, iki ya da üç gazete okuyun. Böylece hem düşünce dünyanızın günün kısır ve dar sınırına hapsolmasını önlemiş, hem de gazeteler arasında bir karşılaştırma yapma fırsatını yakalamış olursunuz.
…
“Soruya verilen cevap uzadı mı doğru gizlenir.”
— Sevgili Peygamberimizin, “Ben ilmin şehri isem, o da kapısıdır.” dediği Hz. Ali’nin, ilmin derûnuna ne kadar vakıf olduğu bu sözünden açıkça belli oluyor.
…
BİR SORU BİR CEVAP
Soru: Epey bir süredir biz Batılı toplumların ekonomik, sosyal ve siyasî bir kriz yaşadığı söyleniyor. Siz bu krizin ne ölçüde derin olduğunu düşünüyorsunuz?
Cevap: Geçmişte nasıl Batı medeniyetinin parlak yüzü öne çıkmışsa, şimdi de karanlık yüzü öne çıkıyor. Söz gelimi Batı medeniyetinin en büyük başarılarından biri olan bireycilik, bugün parçalanma, yalnızlık, benmerkezcilik, dayanışmanın ölümü gibi kavramlarla birlikte anılıyor. Medeniyetimizin bir diğeri ürünü olan ve pek çok işi makinelere devrederek insanı büyük miktarda enerji harcamaktan kurtaran teknoloji, toplumu kendi niceliksel makine mantığının kölesi yaptı. Geniş insan kitlelerinin ihtiyaçlarını karşılamak için çok büyük çaplı imalat yapan endüstri, yaşadığımız çevreyi tehdit eden kirliliğin bir numaralı faili oldu. İnsanın iyiliğinden başka bir amaca hizmet etmediğini düşündüğümüz bilim, bizi nükleer tehdit ve genetik mühendisliğinin sebep olduğu risklerle yüz yüze getirdi. Bugün biz endüstri, teknoloji ve bilimden mürekkep, en az çözdüğü kadar problem üretmiş olan medeniyetimizi gerçekten yeniden tanımlamak zorundayız.
— Son kitabı “Bir Medeniyet Politikası” ile ilgili kendisiyle yapılan bir röportajda ünlü Fransız düşünür Edgar Morin, Batı medeniyetinin krizini bu şekilde tanımlıyor.
…
BİR DUA
“Nefret olan yere sevgi, yaralanma olan yere affedicilik, kuşku olan yere iman, ümitsizlik olan yere ümit, karanlık olan yere aydınlık, üzüntü olan yere sevinç götürmeyi bize lütfet Allahım.”
…
“KABİLİYET MESELESİ BİR SIR!’’
Beyin üzerine yaptığı çalışmalarla dünyanın haklı takdirini kazanan ve pek çok ödüle lâyık görülen Prof. Dr. Gazi Yaşargil’e göre, bilim dünyası beyin hakkında hâlâ çok az bilgiye sahip. “1.1 trilyon nüfuslu muazzam beyin parlamentosundaki hücreler ve hücre grupları ışık hızında birbirleriyle nasıl anlaşıyor, nasıl karar alıyor, çoğunluğu nasıl sağlayabiliyor; henüz somut olarak belirlenebilmiş değil.” diyen Yaşargil, içinde bir trilyonluk hücresiyle 1,5 kilogramlık beynimizin makrokozmos ile mikrokozmosu nasıl kavrayabildiğinin hayret verici olduğunu belirtiyor. Şimdi ‘kabiliyet’, ‘tat hücreleri’ ve ‘ilaçlar’ konusunda Yaşargil’in birbirinden ilginç sözlerine kulak verelim:
“Dünyada altı milyar insan içinde on milyon çocuk belki de piyano dersi alıyor. Ama içlerinde belki sadece on tane kabiliyet çıkacak. Beyinde kabiliyet meselesini henüz bilemiyoruz. Futbol ya da basketbol oynamak çok zor bir şey değil. Ama topla oynamakta bile kabiliyet söz konusu. Hafıza, zekâ, hepsi beyinde, nerede ve ne şekilde çalışıyor; bilmek istiyoruz.”
“Sağlık için ölçülü yaşamak şart. İnsanlarda mutlaka kalori bilinci olmalı. Peygamberimiz de ‘sofradan yarı tok kalk’ demiş. İşin özü, aç gözlü bir şekilde tıka basa yeme. Günümüzde insanlar tat hücrelerine esir oluyor. Esir olunmamalı.”
“Hücre dediğimiz şey, on mikron ölçüsünde ufacık bir çuval. Bir mikron, bir metrenin milyonda biri. Her hücrede ise binlerce alıcı verici var. Bu nedenle gelecekte beyne nasıl ilaç verileceği de değişecek. Belki sağ ve sol beyinciğe ayrı ayrı ilaçlar önerilecek. İlaçlar bireyselleşecek. Herkese kendi özelliklerine göre farklı ilaçlar üretilecek.”
Beyin ve yapısı konusunda dünyanın takdirini kazanmış Gazi Yaşargil’in söyledikleri gerçekten çok ilginç. Ama ilginç olan başka bir şey daha var ki, o da Yaşargil’in bize öğrettiği alçakgönüllülük: Hakikaten gerçek bilim adamlarının ilmi ne derece çoğalırsa, tevazuu da o derece artıyor. Bilimi şarlatanlığa dönüştürmeden, onun nerede ve ne noktada olduğunu, insanlığın bilmediği daha ne çok şey olduğunu biz Yaşargil gibi gerçek bilim adamlarından öğreniyoruz. Bunun için onlara teşekkür etmeliyiz.