TR EN

Dil Seçin

Ara

1987 - Hz. Âdem’in Ayak İzleri

Kur’an’ı Kerim’de, Bakara Suresi 30-38. âyetlerde, İlk İnsan Hazret-i ÂDEM’in Cennet olarak vasıflandırılan bildiğimiz boyutların ötesi bir mekânda, Kâinatın Yaratıcısı tarafından topraktan yaratıldıktan sonra Dünya’ya indirildiği detaylı bir biçimde zikredilmektedir. Ahmet Cevdet Paşa’nın Kısas-ı Enbiya’sında Hazret-i Âdem’in, Seylan Adasına, Havva Validemizin de Arap Yarımadasında, Kızıl Deniz kenarında Cidde havalisindeki bir yere indirildikleri belirtiliyor. Acaba bu hâdise hangi tarihte vuku buldu? Milâttan önce hangi tarihte insanoğlu Dünya’ya ayak bastı?

Yapılan incelemeler insan cinsinin yeryüzüne ayak basış hadisesinin son 35.000 sene içinde vuku bulduğunu ortaya koymaktadır.1 Amerika kıtasında yapılan uzun araştırmalar da bu görüşü doğrulamakta ve bu kıtada insan varlığı, son 28.000 seneden öncesine gitmemektedir.

Dünya’da son 30 milyon sene içinde insan ve maymuna benzeyen daha birçok mahlûk yaşamıştır. Bunların fosilleri veya iskeletleri müzeleri süslemektedir. Fakat bu mahlûkların hiçbirine (insan) demek, ilmen mümkün değildir. Bunlara insandır diyen ilim adamları ‘Genotipi’ ile ‘Fenotipi’ olayını birbirine karıştırmışlardır.

Milâttan 7 asır önce Babil Kralı Assur Banipal’ın ve bilahare yeğeni Kral Sanheribs’in inşa ettirdikleri kütüphanelerde bulunan2 tabletlerden Hazret-i Âdem hakkında bilgiler elde edilmiştir. Bu belgelerden Nuh Tufanı’nın Milâttan önce 4000 ilâ 5000 seneleri arasında vuku bulduğu anlaşılmıştır. Ur şehrinde yapılan arkeolojik kazılar, Tufan’ın yerini ve yaşını tesbit etmiştir. O halde Hazret-i Âdem ile Hazret-i Nuh arasında takriben 25.000 senelik bir zaman dilimi bulunmaktadır. Bu uzun zaman içinde insanoğlu yeryüzünde hangi şartlarda ve ne tarzda bir hayat sürmüştür?

İlk insan ve ilk peygamber olan Hazret-i Âdem’e yeryüzünde yaşayabilmesi için gerekli bütün bilgiler Cenab-ı Hak tarafından verilmiştir. Buna rağmen neden son 10.000 sene içinde insanoğlunun ulaştığı maddî terakki(!) ilk 25.000 sene içinde vuku bulmamıştır?

 

GILGAMIŞ DESTANI

Ninova’da Assur Banipal tarafından tesis edilen kütüphanede bulunan destanın 12 tableti Akkadca yazılmış olup, bilahare Hitit ve Mısırlılar tarafından da tercüme edilerek bu dillerde de muhafaza edilmiştir. Kral Assur Banipal diyor ki:

“......Tufan öncesinde taş üzerinde demir çubukla kazılmış esrarengiz kelimeleri anlıyorum.” Aynı tabletlerde yer alan aşağıdaki satırlar, Hazret- i Âdem’i tasvir etmiyor mu?

“......O çok esrarengiz bir şey gördü. İnsanoğlunun bilmediği çok şeyi o öğrendi ve öğretti.

Hatta o insanlar için haber getirdi-kitap getirdi. Tufan öncesi zamanlardan O çok uzaklara seyahat etti. Zahmet ve zorluklar çekti. Geri dönünce taş sütunlara yazılar yazdı.” (Belge: 1)

Hz. Âdem ile Havva'yı tasvir eden bir Sümer kabartması.

 

BUZ ÇAĞI

35.000 sene evvel Dünya’da Buz Çağı hüküm sürüyordu. Amerika kıtasında Kanada, Asya’da Sibirya, Avrupa’da İskandinavya buzlarla kaplı idi. Buzlar, Avrupa’da Alplere kadar uzanıyordu. Afrika’da Büyük Sahra, Asya’da Gobi ve Taklamakan çölleri çöl değil, üzerinde binbir çeşit hayvanın yaşadığı, yemyeşil cennet gibi yerlerdi. İşte İlk İnsan Hazret-i Âdem, bu şartlara sahip olan bir dünyaya ayak bastı.

İnsanoğlu Dünya’da süratle çoğalmağa başladı. Dünyanın dört bucağına yayıldı. Dünya’da mevcut suyun büyük bir kısmı kutup bölgelerinde toplandığı için, Amerika ve Asya arasında bulunan Bering Boğazı da gayet sığ idi. İnsanoğlu Bering Boğazı’ndan geçerek Amerika’ya ulaştı. Yine aynı sebeplerle Pasifik Okyanusunda bugünkünün birkaç misli miktarda ada bulunduğundan, adadan adaya ulaşan insanoğlu, Güney Amerika’da Peru’ya ayak bastı. İki koldan bütün Amerika kıtası insanla doldu.

İnsanoğlu 25.000 sene fazla çalışmağa gerek kalmadan avcı ve toplayıcı olarak Dünya’da yaşadı. Buz Çağı sona erinceye kadar...

Buz Çağının sona ermesi ile birlikte Dünya’da büyük değişiklikler husule geldi. Denizlerde su seviyesi yükseldi. Amerika ile irtibat kesildi. Münbit Büyük Sahra, Arap Yarımadası, Ortaasya çöl haline geldi. İnsanoğlu akar sulara doğru göçe başladı. Avcılık ve toplayıcılık terk edilerek ziraat devri başladı. Bunun neticesinde insanî münasebetler gelişti. Karşılıklı yardımlaşma ve birlikte yaşama, ihtiyaç haline geldi. Köyler kuruldu. Büyüyen köyler kasaba ve şehir, şehirler devlet hâline geldi. Devlet reisleri halk üzerindeki hâkimiyetlerini pekiştirmek için kendilerine ihtişamlı mabetler, heykeller ve mezarlar inşa ettirdiler. Maddî terakki(!)’nin ilk 25.000 sene içinde vuku bulmamasının başlıca sebeplerinden biri budur.

 

NETİCE

Hazret-i Âdem ve Havva ile ilgili bilgiler bütün dinlerde mevcuttur. Bu hususta bulunan ilk belge 22.000 sene evveline gitmektedir ve Afrika’da Büyük Sahra’da bulunmuştur (Belge: 2). İleride daha yeni belgeler de bulunacaktır. Şu anda bulunanlar Hazret-i Âdem’in sadece ayak izleridir. Bu izler takib edilerek insanoğlu gerçek atasının maymunlar olmadığını öğrenecektir.

Büyük Sahra'da bulunan duvar kabartması.

 

1- Biologie des Menschen Prof. Dermann Linder.

2- Zafer Dergisi, Sayı 107. Nuh’un Gemisi Ağır Dağında mı?

 

Bibliyografya:

Wo lag das Paradies? F. Delitzsch.

The Gilgamesh Epic and Old Testament Paralles. A. Heidel.

Middie Eastem Mythologie. S.H. Hooke

Gilgamesh and the Huluppu. S.N. Kramer.

Auswahl der wichtigsten Urkunden des Aegyptischen Alterthums.

K. R. Lepsius.

Stammesentwicklung der Mensehheit. Hans Weinert. Kirche, Bibel und Abstammungslehre. Heinrich Schneider.

Das Eiszeitalter. W. Soergel.

Urgeschichte der Menschheit. Hugo Obermaier.