TR EN

Dil Seçin

Ara

Biyonik ve Sibernetik İnsanlar

Biyonik ve Sibernetik İnsanlar

Bir bilim adamı olan Peter Scott, Stephen Hawking gibi, beynin zamanla kasları kontrol edebilme özelliğini kaybetmesine neden olan ALS hastalığına yakalanır. 2017’de hastalığı teşhis edilince bir karar alır. Çeşitli ameliyatlar, yüksek mühendislik ve yapay zeka ile yarı insan, yarı makine, dünyanın ilk sibernetik insanı, yani ‘cyborg’u haline dönüşür. 

Teknolojinin onu kurtaracağına inanır. Hızlıca ölüme doğru giden bir aday olduğunu fakat teknoloji ile çok iyi vakit geçirdiğini ve ölmek istemediğini söyler. Hem üzerinde yapılan bu uygulamalardan öğrenilenler ile, başka engelli insanların daha rahat hayatın içinde olabilmesine yardım edileceğini ümit eder. Kendi ifadeleri ile: “Ölümü kandırmak,” artık onun için tam zamanlı bir iş haline gelmiştir.

Scott, hızla ilerleyen hastalığı için daha organ yetmezliği başlamadan bazı fonksiyonların makinalara devredilmesine çalışır. Zamanla hareket etmek, yutkunmak hatta nefes almak bile zorlaşacaktır. Örneğin, yüz kasları tamamen iflas etmeden önce bilgisayarda bir avatarını oluşturur. 

2018’de ciddi bir ameliyatla, daha fazla besin emilimi için mide ve bağırsağına tüpler yerleştirilir. Kendi tükürüğünde boğulmayı önlemek için ses kutusu çıkartılır. Bundan sonra bir bilgisayar vasıtası ile konuşacaktır.  Robocop filminde öldürücü darbeler ile yaralanan bir polisin yarı robot yarı insan bir hale dönüştüğü gibi, 2019’da cyborga dönüşümünü tamamlar. Hastalığı çok ilerlemesine rağmen makinalar yardımı ile ayağa kalkabilmekte, gözü ile bilgisayarı idare edebilmekte ve insanlarla iletişim kurabilmektedir. 

Tekerlekli sandalyeden ilk ayağa kaldırılışına olan tepkisini seyredince duygulanmamak mümkün değil. 

Günde kaç kere kalkıp yürüdüğümü, kaç cümle kurduğumu, kaç kez yutkunduğumu düşününce ne kadar az şükrettiğimi anlıyorum. Bedavadan verilen tüm bu nimetler, hep yanımızda olunca nasıl da birden kıymeti unutuluveriyor. 

Bu takma kol, kasa gelen sinyaller ile hareket ettiriliyor. Protez ile el sıkışabiliyor, eşya taşıyabiliyor, küçük demir paraları tutabiliyorsunuz. Lazer ışını, çakmağı, şarj için de kullanılan bir USB girişi, akıllı saati, ve hatta drone’u var. Yaklaşık 70,000 $.

Amerika Savunma Bakanlığı tarafından yapılan resimdeki kol, Luke Skywalker’ın ardından, Luke Kolu olarak adlandırılıyor. Pek çok noktadan hareket ediyor, sert ve yumuşağı fark edebiliyor. Küçük bir üzüm tanesini de, bir matkabı da tutabiliyor ve dokunma hissini veriyor. Fiyatı 100,000 $ civarı. Fakat mühendisliği ve üretimi için 50 milyon dolar harcanmış. 

“Dünyaları verseler tek gözünü vermezsin, iki gözünü verene neden secde etmezsin?” der Necip Fazıl. Peki ya bizler, şarj edilmesine gerek olmayan, hareket kabiliyeti mühendislik harikası, etten kemikten elimizi, kolumuzu, kalbimizi, böbreğimizi, ciğerimizi hangi dükkândan, ne fiyata aldık? Ne için ve nasıl kullanıyoruz?

Öte yandan, böyle dertlerin bile, bir dermanı olması ve her geçen gün başka birinin bulunması insana ümit veriyor. Gelişmeler doğuştan veya daha sonra bir uzvunu kaybedenler için ve engelliliğin ortadan kaldırılıp herkesin topluma kazandırılması adına çok sevindirici. 

 

Bacakları Olmayan Şampiyon Koşucu

Daha 11 aylık iken iki bacağı da kesilen Oscar Pistorius böyle gelişmeler olmasa, bir sporcu olamazdı. Pistorius engelli olimpiyatlarında madalyalar kazandıktan sonra Afrika ve Dünya Şampiyonalarına da katılmak istediğinde uzun tartışmalar başlar. Bazılarına göre takma bacakları, gerçek bacaklara göre daha hafif olduğu ve yorulmadığı için, diğer koşuculara göre avantajlıdır ve yarışlara kabul edilmemelidir. Bazıları ise iki bacağı da kesilmiş birinin avantajlı olabileceğini kabul etmez. Uzun adli davalar, araştırma ve hesaplardan sonra Pistorius yarışlara katılmakla kalmaz, Dünya Şampiyonasında bir, Afrika Şampiyonasında iki gümüş madalya kazanır. 

 

Biyonik ve Sibernetik İnsanlar Arasında Ne Fark Var? 

Hugh Herr bir MIT profesörü ve aynı zamanda bir biyonik adam. Dağcılığı sırasında yaşanan bir kaza sonucu genç yaşında iki bacağı da kesilmek zorunda kalmış. Birçok insana protez bacak takılmasında emeği var.

Protez takılmasında kol veya bacağın nasıl kesildiği önemli. Ayağınızı bilekten yukarı doğru kaldırdığınızda, bacağınızın ön kısmındaki kaslar kısalır, arka kısmındakiler ise uzar. Tersi hareketi yaparsanız bu sefer arkadaki kaslar kasılır ve ön taraftakiler uzar. Tüm bunlar olurken, tendonlardaki sensörler beyne haber gönderir. Görmeseniz de ayağınız nerede, hangi konumda bilirsiniz. Yapılan amputeler, işte bu haberleşmeyi keser. Normal bir protez takan biri, ayağının hareketini, nerede ve ne durumda olduğunu bakmadan hissedemez.

Hugh Herr’in protez bacakları bu şekilde olduğu için fantom bir farkındalık haricinde, gerçek bir hissi yok. O yüzden o biyonik bir adam. Fakat şimdi yeni ampute ameliyatlarda kaslara bağlı olan sinirler farklı bir şekilde bağlanarak üzerlerine yapay elektrotlar yerleştiriliyor. Biyonik bacaktaki küçük bilgisayarlar bu elektrotlardan gelen sinyalleri çözüp, protezdeki motorları bunlara göre kontrol ediyor. Bacak hareket edince, protezden sinirlere, oradan da beyine haber gidiyor. Böyle bir protezi takan birisi gerçek ayağı varmış gibi hissediyor ve hareket ettirebiliyor. Sinir sisteminden gelen uyarılar, refleksler ayağa iletiliyor. Ayaktan gelen uyarılar da beyine gidiyor. İletişim iki yönlü olarak gerçekleşiyor. Yani bu insan makineyle artık özdeş yaşıyor. Protez onun bir parçası oluyor ve bu insanlara biyonik insanlardan farklı olarak cyborg deniliyor. 

19 yaşında boynu kırılan ve tamamen felç olan Ian Burkhart, bu durumda yapay zeka ve makinelerle elini kolunu, düşünceleriyle hareket ettirebilen ilk insan.

Beynine yerleştirilen implant, kablolar ile bilgisayarlara bağlı. Artık kablosuz olan implantlar ve hatta derinin dışından elektrotlarla sağlanan beyin-makine bağlantıları da var. 

HAL (hybrid-assisted limb) adlı dış iskeletlerle tamamen felçli olanların bile yürüyebilmeleri hedefleniyor. Elektrotlar ile beyin sinyalleri makineye iletiliyor. Makine onu giyen kişi için ve onun istediği tarzda hareket ediyor.

 

Hastalıklar ve Engellilik Haricinde Bu Gelişmeler ile İnsanın Potansiyeli Artırılabilir mi?

İnsanın içine Allah tarafından, çekirdekler halinde çok farklı kabiliyetler yerleştirilmiş. İradesini doğru yerde kullanıp çalışınca, hem kendi kabiliyetleri gelişiyor, hem de çok insana fayda sağlıyor. Her türlü derde derman bulabiliyor. Elbette bu keşifler insanın potansiyelini artırma adına takma bacaklardan çok ileri gidecektir.

Önceleri tıbbi nedenlerle ayağa kalkamayanlar için üretilen dış iskeletler, sanayide kullanılmaya başlandı. İnsanların zihinleri ile kontrol edecekleri bu aletler ile ağır eşya kaldırarak çalışanların, bel ve sırt bölgesinin yükü azaltılınca, çalışanlar daha güvende çalışırken, şirketler daha fazla verim elde ediyor. 

Bu aletlerle, az güçle, yüksek ağırlıklar kaldırılabildiği için, yaşlı, genç, kısa, uzun farkı kalmadan herkes istediği işi yapabilir. Farklı iskeletlerle çok yükseklere zıplayabilir, çok hızlı koşabilir. Amerika, Almanya, Çin ve Japonya bu konuda güzel ilerlemeler kaydettiler.

Özellikle Japonya’da nüfusun yaşlı olmasının da tetiklemesiyle, her yaştan insanın rahatça iş gücüne katkı sağlaması için fiziksel sınırları aşmalarını sağlayacak aletler üzerine çalışılıyor. Üçüncü bir kol gibi… İnsan sırtındaki kaslar, yapay kaslar ile kuvvetlendirilip, sibernetik kanat takılması ile, ileride insanın uçması bile mümkün olabilir.

Leonardo Da Vinci der ki: “Bir kere uçmayı tattınız mı, artık hep gözleriniz gökyüzüne doğru bakarak yürürsünüz.” Başarılar arttıkça ilerlemeler daha hızlı sürecektir. 

Hem teknoloji sadece elimizde olmayacak. İçimize entegre edilecek. Biyolojik olan ve olmayan, insan ve makine arasındaki çizgiler bulanıklaşacak. Bu gelecekte insanlar, teknoloji ile yeni bedenlere kavuşabilecekler, yeni güçler kazanabilecekler.

 

Aletler Gitgide Daha Küçük Hale Geliyor

Kalp pili, kalp atışlarını kontrol eden küçük bir bilgisayar. Şu anda kablosuz internete bağlanıp, hastanın durumunu hastanenin bilgisayarına iletiyorlar. Kalp atışları normal sınırların dışına çıkarsa, hastanedeki bilgisayar alarm veriyor ve tedavinin değişmesi için kalp piline internet üzerinden haber gönderiliyor. Fakat kalp pilini hackleyip bir insanın canına kastetmek de mümkün. 

Secondsite adlı şirket, beyne yerleştirilen bir çip, ve bu çip ile etkileşim içine giren kameralı bir gözlük ile gözleri görmeyen insanların, tekrar görmesine sebep oluyor. 

Sağlık, hareket ve yük taşıma gibi fiziksel özellikler bir tarafa, makineler artık duygularımızı iletmede de kullanılıyor. Daha ötesi, 5 duyu teknoloji ile entegre edilip, transfer edilmeye çalışılıyor. Ericson, bunu web sitesinde “Duyuların İnterneti” olarak adlandırıyor. Örneğin, oturma odanızda artırılmış gerçeklik ile bir oyun oynarken, eğer bir sahil kenarında iseniz, yüzünüzde rüzgârı, sırtınızda güneşin sıcaklığını, denizin kokusunu dijital dünyada size hissettirecek aletlerin yapımı hedefleniyor. Koku ve tatlar için bu henüz yapılamamış olsa da, diğer duyular ile ilgili keşifler çok. 

Cutecircuit’in ürettiği sarılma gömleği ile uzaktaki bir sevdiğinize telefonunuzla bir kucaklama gönderebilirsiniz. 

Gömleğin fiyatı 639 $. Mesafelerin uzaklaştığı, İnsanların bu kadar yalnızlaştığı bir dönemde böyle şeylere ihtiyaç duyulması ve şu an web sitesinden gördüğüm kadarı ile, üretilenlerin tamamı satılmış olup, ancak yeni üretim için, ön sipariş verebilecek olabilme, beni şaşırtmıyor. Yine de bu vesile ile sevdiklerimize sarılmanın bedava olduğunu hatırlatayım. Belki sarılmanın kimileri için paralı, hem de çok pahalı olduğunu düşünmek değerini biraz da olsun anlamamıza neden olur. 

Teslasuit ise kaslara elektrik uyarısı vererek, bir ekrandan seyredilen görüntüdeki kahramanın yaşadıklarını fiziksel olarak hissettiriyor. Bu artırılmış gerçeklik ile oyun oynama veya bir filmi seyretme tecrübesini daha derin bir boyuta taşısa da asıl faydası, itfaiyecilik, askerlik gibi tehlikeli işler, boks ve dağcılık gibi sporlar için, tehlikenin içine girmeden, kısa sürede, hem de bir öğretmene ihtiyaç olmadan eğitimi sağlayabilmesi. 

Bu giysi ile kullanılabilen Tesla eldiven de gerçekten bir topu, silahı, neşteri tutuyormuş hissi veriyor ve farklı eğitimler için kullanılabiliyor. Teslasuit 12,999$, eldiven ise 14,999$. 

 

Ünlü Cyborglar

İngiliz sanatçı Neil Harbisson bir devlet tarafından da tanınan ilk cyborg. Doğuştan renk körü olan Harbisson dünyayı sadece siyah, beyaz ve gri olarak görür. 2004’te beynine bir anten yerleştirilir. Bu anten yardımı ile renkleri “duymaya” başlar. Her rengin farklı bir melodisi vardır. İlk başta bir çocuğun renkleri öğrendiği gibi hangi melodinin hangi renge karşılık geldiğini öğrenir. Bir süre sonra öğrendiği bilgi artık bir algı haline gelir. Rüyalarını renkli görmeye başladığında ise artık, anten, yazılım ve beyninin kaynaştığını hisseder. Gerçekten de beyni bu yeni duruma uyum sağlamak için değişmiş, yeni sinir ağları meydana gelmiştir. 

Şu anda sıradan bir insanın görebileceği renklerden çok fazlasını, hatta kızılötesi ve UV ışınlarını da algılayabiliyor. Devlet, antenli pasaport fotoğrafını kabul etmeyince, Harbisson mahkemeye başvurarak, antenin artık kendinin bir parçası olduğunu savunur ve davayı kazanır. Artık bir pasaportta antenli bir insanın, yani cyborgun resmi vardır. Harbisson bir sanat galerisine gidip resimleri “dinliyor”; markete gitmek onun için bir konsere gitmek gibi. Önceden ona güzel görünen şeyleri, şimdi ise kulağa hoş gelen kıyafetler giydiğini söylüyor. Yediği yemeklerle şarkılar besteliyor, en sevdiği şarkıları yiyor. Güzellik anlayışı ise tamamen değişmiş: Pek çok insanın dışarıdan güzel göründüğünü, ama kötü bir melodisi olabildiğini söylüyor.

Bir elektrik şirketinde çalışan Jesse Sullivan bir iş kazası sonucu 2 kolunu da kaybeder. 1 aylık bir komadan sonra kesilen sinirler göğüs kısmına alınır ve robotik kola bağlanır. Sullivan kolunu hareket ettirmek istediğinde beyinden bu kaslara haber gider ve kol hareket eder. Sullivan sadece beyin dalgalarını kullanarak kalem tutabiliyor, giyiniyor, boya yapıyor ve ev işlerine yardımcı oluyor. Bir obje üzerine ne kadar basınç uyguladığını, hatta sıcak ve soğuğu algılayabiliyor. 

Eklem hareketlerinin mühendisliği insanı hayrete düşüren, Nigel Ackland’ın robotik kolu ise herhalde Terminator’e en çok benzeyen kol.  

Bir gece sarhoş olup kendini kaybeden Cameron Clapp, tren yolu üzerinde bayılıp kalmasının ardından iki bacağını ve kolunu kaybeder. Üç farklı protez bacağı vardır. Biri yürümek, biri koşmak, biri de yüzmek için. Şu an kendisi gibi uzuvlarını kaybedenlere yardımcı oluyor, moral veriyor.

Nadya Vessey, bacaklarının normal gelişimini engelleyecek bir rahatsızlık ile doğmuştur. Kendisi için tasarlanan denizkızı kuyruğu aşağıda görülüyor:

 

Peter Scotta Ne Oldu?

2017’de ALS hastalığı teşhisi konulan Scott için doktorlar iki yıl ömür biçmişlerdi. Bir robotik profesörü olan Scott’ın kendinden sonra gelecek, aynı durumdaki insanların hayat kalitesini artırabilecek fikir ve girişimleri hayranlık uyandırıcı. Bizim gençlerimize de ilham olmasını ümit ediyorum. 64 yaşındaki İngiliz profesör, geçtiğimiz Haziran ayında dünyaya gözlerini yumdu. Dünyanın en yüksek teknolojisi kullanılsa, insan sayısız kabiliyetler kazansa, hatta iyimserlik ve güler yüz, tıbbın tahmin ettiği ömür süresini aşmaya bir sebep de olsa, ölüm ne kandırılıyor, ne de öldürülüyor. 

İnsanlara faydalı olmak, dünyayı imar etmek çok güzel. Bu gerçeği de aklımızdan çıkarmadan…