Ön taraftan arkaya eşya taşıyoruz. Hava güzel… Ne soğuk ne de sıcak. Biz gelip gideduralım, birkaç dakika içinde birden bulutlar sardı gökyüzünü, hava hafif karardı. Tatlı bir yağmur çiselemeye başladı. Çok severim bu havaları… Hani evde elinize bir kitap ve çayınızı alıp camın kenarına oturması güzel olur ya, tam da öyle. Elimizdekileri içeri bırakıp kapının eşiğinde yağmuru seyretmeye başladık. Kapının dışında üst kısmı cam, fırtına kapısı denen ikinci bir kısım var. Fırtına kapısının arkasında laflarken, sol tarafımızdan yaklaşan bir hareket hissedince yüzlerimiz o tarafa döndü. Yavru denebilecek büyüklükte bir hortum hızla üzerimize doğru geliyordu. Hortum bir s çizerek önümüzden geçti ve iki binanın bittiği yerde yola ulaşınca sola dönerek ilerlemeye başladı. Önündeki ilk ağacı, elektrik direğinin kabloları altında kalacak şekilde, komşu evin çatısına düşürdü. Biraz ilerleyip onun yanındaki evin önündeki ağacı da o evin çatısına indirdi ve aynı şey üçüncü evde de tekrarlandıktan sonra yine bir s çizerek gözden kayboldu. Tüm bunlar biz şaşkınlık içerisinde güvenli bir yere geçmeyi akıl bile edemeden 10-15 saniye içinde gerçekleşmişti.
İki tane güya akıllı geçinen insandık. 5 dk içerisinde böyle bir şey olabileceğini tahmin etmeyi bırakın, gördüğümüz an güvenli bir yere kaçmayı da düşünememiştik. Hortum daha büyük çaplı olsa idi, zaten bunu o an düşünebilmemiz de fayda etmezdi.
…
Şiddetli fırtınaların çokça olduğu Amerika’da, haziran ayının başından kasım sonuna kadar olan dönem “kasırga sezonu” olarak adlandırılıyor. Bir kuş bilimcisi olan Christopher Heckscher, 2018 yazının başında kasırgalar ile ilgili ilginç bir tweet atar.
Heckscher bir meteorolog değil. Meteorologların hava tahmini için kullandığı süper bilgisayarları da yok. Ne var ki tweet, 2018 fırtına sezonunun ortalamanın üstünde şiddetli geçeceğini, 3 ila 5 arası kasırganın meydana geleceğini haber vermekteydi.
Saygıdeğer bir bilim adamı, kendi alanı olmayan bir konuda, o alanın uzmanlarının söylediklerine zıt bir bilgiyi nasıl elde etmişti?
Heckscher’in tahmininin kaynağı, tweet’den daha önce yayınlamış olduğu bir makaleye(1) dayanıyordu. Dr. Heckscher 20 yılı aşkın süredir bir esmer ardıç kuşu ile saha çalışmaları yapıyordu. Karşısında ise en son model bilgisayarları ve yılların toplanmış verileri ile devamlı kendini yenileyen yapay zeka ile çalışan hava istasyonları vardı. Heckscher’ın tersine bunlar, ortalamanın altında geçecek bir fırtına sezonu tahmin etmişlerdi. Kuşlar bir şey, hava tahmin raporları ise başka bir şey söylüyordu. Haziran ve peşinden gelen 2 ay yaz sakin geçince kimse bu tweeti ciddiye almadı.
Resim 2: Esmer ardıç kuşu
EYLÜL AYINDA İŞLER DEĞİŞTİ
2018 fırtına sezonunda, kasım sonuna kadar Amerika’da isim verilecek kadar büyük 15 tane fırtına ve 8 büyük hortum meydana geldi. İçlerinde Michael ve Florence Fırtınaları da olan bu afetler 172 kişinin ölümü ile birlikte, 50 milyar $ da maddi zarara neden oldu. Sonuçta kuşlar haklı çıkmıştı.
Resim 3: Michael fırtınası sonrası Florida’da bir sahil. @NOAA
Resim 4: Florence fırtınasının neden olduğu selden sonra nehre dönüşen bir cadde. Solda evlerin posta kutuları ve sağda elektrik direkleri görülüyor. @ABC News
Üreme dönemlerini kuzey Amerika’da geçiren esmer ardıç kuşları bazen yuvalardaki yumurtalarını kötü hava şartları yüzünden kaybeder ya da avcılara kaptırırlar. Bu durumda, yavruları olana kadar tekrar tekrar yumurtlarlar. Fakat başarılı olsun veya olmasınlar, bir noktada artık yavrulamaya son verirler ve Brezilya’ya doğru, göç için yola koyulurlar. Yumurtlamanın sonlandırılması, yavru olmasa bile, bazı yazlar çok daha erkene alınır.
Resim 5: Ardıç kuşunun yaklaşık göç yolu. @Spectrum Local News
Resim 6: Ardıç kuşu yuvası. Joshua Mayer @Flicker
Heckscher, üreme döneminin vaktinden önce sonlandırılmasını anlayamaz. Neslini devam ettirmek kuşlar için en önemli olaylardan biridir. Bölgenin sıcaklığı ile ilgili olabileceğini düşünerek verileri inceler fakat bir bağlantı göremez.
Daha sonra Heckscher’in aklına tropikal fırtınalar ile kuşlarla ilgili topladığı 20 yıllık verileri karşılaştırmak gelir. Karşısına çıkan manzara ilginçtir: O yılki fırtına sezonu ne kadar şiddetli geçmişse, kuşlar üremeyi o kadar erken durdurup yola çıkmışlar, fırtına başlamadan kışı geçirecekleri ülkeye varıp, açık okyanusta şiddetli rüzgâr ve yağmura maruz kalmaktan kurtulmuşlardır.
Ardıç kuşları bu öngörüyü nasıl elde ediyorlar ise, mayısın ortasında ne yapacaklarına karar vermiş oluyorlar. Fırtınaları, hava istasyonları gibi birkaç gün önceden değil, aylar öncesinden, henüz fırtına ile ilgili şehadet âlemine bildiğimiz bir alamet düşmeden seziyorlar.
Atlantik fırtınalarının en çok olduğu zaman, aynı zamanda göçmen kuşların en çok seyahat ettikleri zaman. Hayatta kalıp türlerinin devam edebilmesi için fırtınaların zamanını bilip ona göre hareket etmeleri daha da önem kazanıyor. Dışarıdan bakan bizlere ise doğada hiç ilgisi olmadığını düşündüğümüz canlılar ve olaylar arasında, geri planda ne kadar karmaşık bir ilişkiler örgüsü olduğunu tekrar hatırlatarak bizi hayran bırakıyor.
Aynı konu başka bir araştırmada(2), bir çeşit deniz kırlangıcı üzerinden ele alınıyor. Göçleri sırasında Borneo ve Sulawesi’den çıkıp Filipinler Denizinde “tayfun yolu” denen bölgeden geçen kırlangıçlar, önce yakalanıp üzerlerine izleme cihazları takıldıktan sonra doğaya salınır. Cihazlardan elde edilen navigasyon bilgilerine göre kuşlar, güzergâhlarından geçen bir tayfundan hemen sonra yola çıkıyorlar. Makalenin yazarlarına göre tayfunu göç için yola çıkmada bir işaret olarak kullanıyorlar. Tayfun ile birlikte okyanus çalkalanıyor ve kuşlar için besin kaynakları yüzeye çıkıyor. Kuşlar da uzun göç yolculuğu sırasında mola vererek bu kaynaklardan faydalanıp göç için enerji elde ediyorlar. Yani zamanı öyle güzel ayarlıyorlar ki, fırtınanın darbesini yemiyorlar ama hemen peşinden gelen nimetlerinden faydalanıyorlar.
Resim 7: Bir tür deniz kırlangıcı
Makale kuşların bu hassas zamanlamayı nasıl başarabildiklerinden bahsetmiyor.
…
Evet kuşlar fırtınalara göre göç yolunda ve zamanında değişiklikler yapıyorlar. Bütün bu sıkıntıyı çekip, ılıman bir iklime geldikten sonra sert hava şartlarından dolayı, birden karar değiştirip, bir seyahate daha çıkanları da var(3):
Bir grup biyolog altın kanatlı ötleğen kuşlarını incelemek için Tennessee’nin Cumberland dağlarına giderler. Gittikleri bölge, bu altın kanatlı ötleğenlerin göçten sonra yerleştikleri, yuva yapıp kuluçkaya yattıkları yerdir. Araştırmacılar, kışları Güney Amerika’da geçiren ötleğenlerin, göç rotasını çıkarabilmek için kuşları ince bir ağ ile yakalayıp, üzerlerine izleme cihazları takıp, tekrar doğaya salarlar. Ertesi yıl navigasyon cihazları kuzeye geri döndüklerini gösterdiğinde, onlar da Tennessee’ye gelmişlerdi.
Resim 8: Altın kanatlı ötleğen
Araştırmacılar saha çalışması için kuşların bulunduğu yere gittiklerinde ise bir sürprizle karşılaşırlar: Dağlarda ötleğenlerin güzel şarkıları duyulmuyordur. Göç bitip yaşam alanlarına vardıktan 2 gün sonra sırra kadem basmış, birden ortadan kaybolmuşlardır.
GİZEMLİ YOLCULUK
Duruma anlam veremeyen biyologlar otellerine geri döner ve izleme cihazlarından toplanan verileri bir araya getirmeye başlarlar. Gerçekten de ötleğenler Tennessee’yi bırakıp, sadece iki gün dinlendikten sonra, 700-800 km öteye, Amerika’nın en güney sahillerine gitmişler hatta bir tanesi Küba’ya varmıştır.
Bu minicik kuş, Güney Amerika’dan kalkıp, yazı geçireceği yere geldikten iki gün sonra neden böyle bir zahmete girer? Hem aralarında nasıl anlaşır da beraber hareket ederler?..
- Hadi hanım, kalk gidiyoruz.
- Ne! Daha yeni geldik, nereye gidiyoruz?
- (Yan yuvaya) Mehmet abiii, biz 15 dk’ya çıkarız. Hadi siz de geç kalmayın.
…
Araştırmacıların o anda farkında olmadıkları ise 500-600 km öteden şiddetli bir fırtınanın o yöne doğru geliyor olması idi. Hava raporları fırtına için uyarı vermeden günler öncesinde, kuşlar güneye doğru kanat çırpmaya başlamışlardı bile. Yola çıktıklarında atmosfer basıncı, sıcaklık, rüzgâr hızı ile anlaşılan sert hava şartları ile ilgili belirgin bir işaret de yoktu. Onlar bölgeyi terk ettikten sonra gelen fırtına 84 farklı yerde hortumlar oluşturacak ve 35 kişinin ölümüne neden olacaktı. Ve ardından, hava sakinleştikten sonra ötleğenler yaz yaşam alanlarına, 1500 km’lik bir uçuştan sonra, tekrar dönerler.
Altın kanatlı ötleğen yaklaşık 9 gr ağırlığında. Yani demir 1 TL’den biraz daha fazla. Bir yıl boyunca sırtında yarım gr ağırlığındaki izleme cihazını taşımış. Hem de o kadar yol giderek.
BU SEVK-İ İLAHİNİN ARKASINDAKİ SEBEP NE OLABİLİR?
Allah (cc), Kuran’da arıya vahyettiğini bildirir. Bu ilahi sevk ile minicik arı uzun yollar gider, vazifesini yapar, kaybolmadan yuvasına gelir. Sevk-i İlahi bazen fıtri bir ilham ile olur. Peygamber Efendimiz (asm) hicret sırasında bir mağarada saklandığında, mağaranın önünde yuva yapan güvercin böyle bir ilham ile bunu yapmış olabilir. İşte göçmen kuşlar da kaderin sevki ile bir program dahilinde hareket ediyorlar.
Bediüzzaman Hz. insan ve hayvanlarda bildiğimiz duyular haricinde “saika” ve “şahika” adında iki farklı duyu tespit ettiğini söyler.(4) Bu iki duyu ile kuş, kader ile belirlenen yere şevkle sevk edilir. Görme duyusu nasıl göz ve beyin gibi bir madde üzerinde, onlarla beraber yaratılmış ise, saika ve şahika için de bedende anten görevi yapacak bir parçanın olması akla uygun.
Altın kanatlı ötleğenleri araştıranlardan biri, kuşların bu ilginç davranışının altındaki sebebin, fırtınaların meydana getirdiği düşük frekanslı ses dalgaları olduğunu düşünüyor. Bu sesler 20 Hertz’in altında olduğu için insan kulağı tarafından algılanamıyor.
Infrasound adı verilen bu ses dalgaları, deniz dalgalarının sahile vurması, volkanların patlaması, deprem gibi olaylarla ortaya çıkıyor, binlerce km yayılabiliyorlar ve pek çok hayvan tarafından duyuldukları biliniyor. Bu yüzden bu kuşlar açısından da doğru bir teori olabilir. Bu makalenin teoriyi tam ispatladığını söyleyemeyiz fakat oldukça yüksek bir ihtimal. Diğer ihtimaller ile birlikte değerlendirilebilecek bir ihtimal…
Bu düşünceye kuvvet veren 2000’de yayınlanan bir makale (5) yarış güvercinlerinin, Concorde jetlerinin yaydığı infrasonik dalgalar nedeni ile evlerini bulamadıklarını açıklıyor. Güvercinler güneşi bir pusula gibi kullanırlar. Fakat pusulanın haricinde gidecekleri yeri tam bulabilmek için aslında bir haritaya ihtiyaçları vardır. İşte bahsettiğimiz farklı çalışmalar infrasoundun bu haritayı çizmede rolü olabileceğini düşündürüyor.
Kuşların bulut, rüzgâr ve barometrik basınç gibi havadaki değişkenleri gözledikleri ve kendi avantajları için kullanabildikleri de biliniyor.(6)
Hareketlerinde dünyanın elektromanyetik alanını da kullanıyorlar. Magnetik duyunun temelini anlamak için yapılan pek çok araştırma var. Birçok bilim insanına göre kuşların gözünde bulunan kriptokrom adlı protein en önemli adaylardan biri.(7-8-9-10)
Kriptokrom, biyolojik saat ve günlük ritmi ayarlamada da görevi olan ışığa duyarlı bir molekül. Işık kuşun gözünden içeri girdiğinde kriptokromu harekete geçiriyor. Kriptokromdan FAD adlı başka bir moleküle bir elektron aktarılıyor. Bu iki molekül radikal ikili olarak adlandırılan bir takım oluyor ve magnetik alandan etkilenir hale geliyorlar. Bazı kuşların kafasında ise mıknatıs özelliği olan ve manyetik alana duyarlı küçük taşçıklar bulunuyor.(10)
Bunlar çok özet haliyle bazı bilinenler. Daha çok bilinmezler var. Küçük bir kuşun mini minnacık beyninde nasıl bir işlemci var ki, bu kadar faktörü aynı anda değerlendirebiliyor?
…
Şiddetli fırtına durumlarında meteorologlar dikkatlice gelişmeleri inceler ve gerekli görülürse Amerika’da sirenlerle sığınaklara gidilmesi için haber verilir. Fırtına ile bir hortum oluşumu fark edilirse, halkın bu sirenlerle erken uyarılma süresi ortalama 13 dk öncesi. Yani siren çaldıktan sonra yaklaşık 13 dk içinde bir sığınak bulmanız gerekiyor.(11) Eğer mekanizmalar çözülürse, hayvanlardan elde edilen bu bilgilerle hava raporlarının ince ayarı yapılarak, bir felaketten önce insanların güvenliği için daha iyi hazırlıklar, daha doğru zamanlı olarak yapılabilir.
İnsanlar teknoloji gelişimi için ne kadar uğraşıyor. Sonra bir bakıyorsunuz, doğadaki dostlarımız bizden milyonlarca yıl ötede. Canlılar dünyasında görülen bu ve benzeri olaylar için hayret ile “Subhanallah!” diyoruz. Allah’ım nasıl güzel ve mükemmel yaratıyorsun!
Sizi dinleyen biri kalkıp diyor ki: “Bunda şaşıracak bir şey yok. Size kriptokromun, üzerinde geçen indirgenme ve yükseltgenme reaksiyonlarının, infrasoundun detaylarından bahsediyor. Gerçekleşen olayların içinde görev alan moleküllerin isimlerini bilip, mekanizmasını çözünce bütün soruları cevapladığını sanıyor. Bu insanları şöyle birine benzetiyorum: Sevdiğiniz birine yemeğe gidiyorsunuz. Yemek öyle güzel ki, “Çok güzel yapmışsınız, elinize sağlık!” diyorsunuz. O hemen lafa girip: “Eline sağlık diyecek bir durum yok,“ diyor. “Ben biliyorum tarifini. Şu malzemeler, şu sıra ile, şu işlemden geçmiş,” diye anlatıyor.
Bilim, kâinatı okumak için bir araç. Amaç değil. Her sorunun cevabı da değil. Araçları amaç yapmaya başladığımızda kendi putlarımızı inşa etmiş oluruz.
Tekrarlanarak doğrulanan deney sonuçları ve araştırmaların elbette bir saygınlığı ve güvenilirliği var. Fakat bilimin en önemli özelliklerinden biri ise yanlışlanabilir olması. Yani bazı bilinenler, yeni bulunanlar ışığında değişebilir de.
Keşke bu olayların her gün milyonlarca kere olduğunu bir kenara bırakıp, sıradanlık perdesini çıkarıp bakabilsek. Kriptokrom veya herhangi başka bir sebep, kendisi zaten bir mucize ve bir sanat eseri değil mi?
Esmer ardıç kuşlarının 3-4 ay evvelinden bir fırtınanın geleceğini sezip ona göre hareket etmesi gibi bir bilgi karşısında, eminim çok iyi bir niyetle, bir de şu yorum yapılıyor: “Bu harika bir olay. Bilim bunu açıklayamıyor, çünkü onu Allah yaratmış.”
Eğer bu fikirde iseniz, yarın öbür gün teknoloji gelişip, bilim ilerleyip mekanizma çözüldüğünde, sebepler boyutunda neler olduğu açıklandığında ne yapacaksınız? Bilimi mi inkar edeceksiniz yoksa inancınızı mı yitireceksiniz? Hem bilimin açıkladığı tonlarca mekanizma ve teori var. Öyleyse bunları, haşa, sebepler mi yarattı diyeceğiz?
Rabbimiz her türlü yaratmayı bilir. Sebepsiz de yaratabilir. Fakat bu hikmet ve imtihan dünyasında sebepleri de yaratır ve sonuçlara bağlar. Sebepler ne kadar bulunursa bulunsun ve ne kadar detaylı, güçlü olursa olsun, kör ve sağır halleriyle aslında sonucu yaratmaktan acizdirler. Onlar sadece sonuçlarla beraber ve bitişik yaratılmışlardır.
Bir de: “Hadi bilim adamları bunu açıklasın bakalım,” gibi söylemler var. Bilim insanları kendi alanlarında araştırmalar yapar ve yeni bir bilgi bulabilirlerse yazar ve yayınlarlar. Fakat her şeyi bilmek veya açıklamak gibi bir zorunlulukları yoktur. Bilimde öyle şeyler vardır ki, daha haberimiz bile yoktur. Bazılarını da görürüz ama henüz nasıl olduğunu açıklayamayız. İşte göçmen kuşların bazı halleri de böyle… Zaman tüm bunların en iyi tefsircisi olacaktır.
Kaynaklar:
1. Heckscher CM. A Nearctic-Neotropical Migratory Songbird’s Nesting Phenology and Clutch Size are Predictors of Accumulated Cyclone Energy. Sci Rep. 2018 Jul 2;8(1):9899. doi: 10.1038/s41598-018-28302-3. PMID: 29967413; PMCID: PMC6028460.
2. Thiebot, JB., Nakamura, N., Toguchi, Y. et al. Migration of black-naped terns in contrasted cyclonic conditions. Mar Biol 167, 83 (2020). https://doi.org/10.1007/s00227-020-03691-0
3. Henry M. Streby, Gunnar R. Kramer, Sean M. Peterson, Justin A. Lehman, David A. Buehler, David E. Andersen. Tornadic Storm Avoidance Behavior in Breeding Songbirds. Current Biology, 2014 DOI: 10.1016/j.cub.2014.10.079
4. Mektubat, Yirmi sekizinci Mektup
5. Hagstrum JT. Infrasound and the avian navigational map. J Exp Biol. 2000 Apr;203(Pt 7):1103-11. doi: 10.1242/jeb.203.7.1103. PMID: 10708631.
6. Weimerskirch H, Bishop C, Jeanniard-du-Dot T, Prudor A, Sachs G. Frigate birds track atmospheric conditions over months-long transoceanic flights. Science. 2016 Jul 1;353(6294):74-8. doi: 10.1126/science.aaf4374. PMID: 27365448.
7. Liedvogel M, Mouritsen H. Cryptochromes--a potential magnetoreceptor: what do we know and what do we want to know? J R Soc Interface. 2010 Apr 6;7 Suppl 2(Suppl 2):S147-62. doi: 10.1098/rsif.2009.0411.focus. Epub 2009 Nov 11. PMID: 19906675; PMCID: PMC2844001.
8. Xu, J., Jarocha, L.E., Zollitsch, T. et al. Magnetic sensitivity of cryptochrome 4 from a migratory songbird. Nature 594, 535–540 (2021). https://doi.org/10.1038/s41586-021-03618-9
9. Wiltschko R, Nießner C, Wiltschko W. The Magnetic Compass of Birds: The Role of Cryptochrome. Front Physiol. 2021 May 19;12:667000. doi: 10.3389/fphys.2021.667000. PMID: 34093230; PMCID: PMC8171495.
10. Wiltschko R, Wiltschko W. Magnetoreception in birds. J R Soc Interface. 2019 Sep 27;16(158):20190295. doi: 10.1098/rsif.2019.0295. Epub 2019 Sep 4. PMID: 31480921; PMCID: PMC6769297.
11. https://www.noaa.gov/stories/tornadoes-101#:~:text=How%20much%20advance%20warning%20can,tornado%20warnings%20is%2013%20minutes.