TR EN

Dil Seçin

Ara

Neden Bayram Yaparız?

Neden Bayram Yaparız?

Bayramlar sevinç ve neşe günleridir… 

Ramazan “gittiği” için değil; “günahlarımız af olup nimete kavuştuğumuz için” bayram yapıyoruz.

Bayram günleri; ana, baba, hoca, akraba, arkadaş ve komşu ziyaretleri yapılır. Akraba ve arkadaşları ziyaret de çok sevaptır.

Hadis-i şerîfte buyuruldu ki:

“Bayram sabahı Müslümanlar, namaz için camilerde toplanınca, Allahu Teâlâ, meleklere sorar:

-Ey meleklerim, işini yapıp ikmal edenin karşılığı nedir?

Melekler:

-Ücretini vermektir, deyince Allahu Teâlâ;

-Ey meleklerim! Şahit olun ki, ben âlemlerin Rabbi Allah’ım, oruç tutanları affettim! Buyurur…”

 

*****

 

Bayram Geliyor

“Yoldayım, oraya geliyorum… Hiç kimse beni beklemeden gitmesin…” diye bir not bırakmış, ikindi vakti, patron…

Yani şimdilerde atölyeye varmak üzere olmalı.

Gözler yollarda aslında, sabırsızlanıyorlar. Sabırsızlanıyorlar ama hiç birinden de çıt çıkmıyor…

Az sonra bir motor sesi duyuluyor kapının önünde.

İniyor arabasından, elinde kalın bir deste zarfla…

Gülen yüzüyle, kendisini bekleyenlere doğru hızlı hızlı yürüyerek;

Bayram geliyor!..

 

Ben olsam ne yapardım onun yerinde, bilmiyorum…

Ama o, yolun sonuna doğru, çakılıp kalıyor bir müddet… Sonra da çığlık çığlığa o yöne koşmak yerine, eve dalıyor… Ve annesinin yanında, hatta onu rahatsız edercesine;

“Almış!.. Diyor, küçük kalbi çırpınarak…

Gördüm anne, elinde anne… Almış babam… Gördüüm!..”

Ardından, anne ile kız, beraberce, kapıya çıkıp bekliyorlar…

Elinde torbalarla, kendilerine doğru, sanki uçarcasına;

Bayram geliyor!..

 

Günlerdir sayıklayıp durmakta Fadime anne;

“Ne zaman başladı bu tatiiil?..”

Her soruşunda birileri sabırla cevap veriyor ona;

En son ne zaman aradıklarını, saat kaçta hareket ettiklerini, hangi vasıtaya bindiklerini… Her şeyi, her şeyi soruyoor, soruyor…

Ki, nihayet görüyor işte:

Bahçe çitinin arkasından… Çığlık çığlığa… Yeni elbiseleri üzerinde olduğu halde… O ne; hatta biraz da boy atmış ve serpilmiş olarak…

“Ninee, nineee” diye bağırarak;

Bayram geliyor!..

 

“Kapı açıık” diye titriyor sesi…

Önce ürkek bir gıcırtı, ardından mütereddit güneş ışığı ve nihayet parmaklarının ucuna basan iki kişi giriyor odaya…

Selam veriyorlar.

Genç olan ailesinin selamlarını iletirken;

“Bunları size getirmemi söylediler,” diyor. “Geçmiş olsun dediler. Kendileri de sonra uğrayacaklarmış…”

Bu odaya, bir büyük paket un, bir torba hurmayla iki küçük altın… Ayrıca bir miktar da para olarak, bu delikanlının avucunda;

Bayram geliyor!..

 

Hemen ardından, bu hayır sahiplerine…

Bir insanın en derini neresi ise…

İşte şimdi “o en derin yerden” kopan bir duanın kanatlarına tutunmuş olarak;

Bayram geliyor!..

 

Onların hallerini anlamak istemiyor sanki, pek çok kişi…

Ama onlar hep, hep, hep birilerinin yolunu gözlüyor.

Sonra, sessizce atılan adımlarıyla yaklaşanlar oluyor. Seviniyor bazıları, seviniyor diğerleri de…

Gelenler, servilerin altındaki ayrı ayrı noktalara dağılıyorlar. Çöküyorlar sonra yere… Ardından avuçlar açılıyor, dudaklar kıpırdıyor…

İşte bu duada ismi söylenenlere…

İşte şu an;

Bayram geliyor!..