TR EN

Dil Seçin

Ara

Deprem Bilimi

Deprem Bilimi

Müthiş celal tecellileri yaşadık… Yer altında kocaman kaya parçaları çarpıştı. Yerler yarıldı, dağlar parçalandı. Yükseklerdeki koca taşlar sağır halleri ile Allah’ın emrine kulak verip yerlere indiler. Bir kısmı zirvedeki yerini mütevazilikleri ile bıraktıktan sonra, içleri parçalanıp toprağa dönüştü. Nice rızka kaynak olmak için tohuma, sayısız güzelliğe başlangıç olmak için ağaca ve çiçeğe can olmaya namzet oldular. Kimi küçülüp evlerde, bahçelerde kullanılıp insanlara faydalı olacağı günü beklemeye koyuldu. Bazısı dere ve nehirlerde suyun düzenli çıkışı ve akışına hizmetkârlığa soyundu. 

En zor imtihanların en iyilere gelmesinden midir, yoksa insan olmak yönüyle yapılan hatalarının hepimizden daha az olup, ahirete kalmadan dünyada temizlenecek cinsten olmasından mıdır bilmem, deprem doğu illerimizi vurdu. Binlerce yeni şehit ve evliyamız oldu. 

Depremi uzaktan haber alan bizlerin ise, fikirlerimizi, nefis ve enaniyetlerimizi, gurur ve kibrimizi bulundukları o zirvelerden alıp yere çarptı. Taşların un ufak olduğu gibi parçalandı yüreklerimiz. Koca taşların hal dili ile verdikleri ders sanki herkese etki etti. İnsanlar toprak gibi mütevazi ve faydalı olmaya çalıştı. Kendilerini unutup, hangi ülkeden, hangi kesimden olursa olsun nasıl yardım edebilirim telaşına düştü. Kimi malı kimi bedeni kimi duası ile çare olmak istedi.

Hesaplar döküldü ortaya… Hem şahsi hem sosyal anlamda neler, nasıl daha farklı olabilirdi, düşünüldü. Birçok kişinin aklına gelen önemli bir soru ise şu idi: Depremin olacağı tahmin edilebilir ve önlem alınabilir miydi? 

2009 yılında L'Aquila adlı İtalyan şehri büyük bir deprem ile sarsıldığında 300 kişi hayatını kaybetti. Basında bu depremin diğerlerinden farklı ele alınmasının sebebi ise depremin ardından, 6 bilim adamı ve bir devlet görevlisinin mahkemeye verilip 6 yıl hapis cezası alması idi.(1)

Resim 1: L’Aquila depreminden bir görüntü. @boston.com

İddialara göre bilim adamları halka depremle ilgili hatalı ve eksik bilgi vererek ölümlerine sebep olmuşlardı. Kararın 2 yıl sonra temyiz mahkemesinden dönmesi (2) bilim camiasını rahatlattı. Kimse bir deprem tahmini için hapse gitmek istemiyordu. 

 

Deprem Tahmin Edilebilir mi?

Depremlerin uzun bir dönem içerisinde büyük bir ihtimal ile olabileceği yerler tahmin edilebilir. Örneğin Vancouver ve Kaliforniya’nın merkezi arasında, son bin yılda, 9 veya daha şiddetli 20 deprem olduğu biliniyor. En sonuncusu 1700’de gerçekleşmiş. İleride tekrar olması bekleniyor, ama kesin ne zaman, hangi merkezde ve şiddette bilemiyoruz. İleride…

Bazı fay hatları diğerlerine göre daha iyi biliniyor ve çoğu tahminler de bu iyi bilinenlere göre yapılıyor. Belli bir alanda fay kırılması oldu ise, tekrar olacak depremin ölçeği ve zamanlaması fay hattının büyüklüğüne, kayaların sertliğine, birikmiş enerjiye bağlı olarak tahmin edilmeye çalışılıyor. Fakat enerji ne zamana kadar birikmeye devam edecek, açığa çıktığında ufak şoklarla mı yoksa büyük bir depremle mi olacak, ilk nereden kopacak, binlerce ihtimal var. 

Kaliforniya’daki San Andres fay hattı, hakkında daha fazla bilgi olan bir fay hattı. Bu hat üzerinde, son yüzyılda, düzenli aralıklarla, 6 ölçekli depremler meydana gelince, diğer bilgilerle beraber değerlendirilerek Amerika Jeoloji Kurumu tarafından 1980’lerde “Parkfield Kaliforniya’da 1988 ve 1992 arasında, 6 şiddetinde bir deprem olabilir.” şeklinde bir tahmin yapılır. Deprem gerçekleşir. Fakat beklenen tarih aralığında değil, 2004’te. En iyi tahminler için bile geniş bir zaman aralığı verildiği için, şehri boşaltma gibi bir önlem alınamıyor. Bu nedenle tedbirlerin çoğu jeologlardan çok mimar ve mühendislere bakıyor. 

Resim 2: San Andres fay hattı. @Wikimedia

 

Deprem Sinyalleri 

Artan radon seviyesi, olması yakın bir depremin bir belirtisi kabul ediliyor. Kokusuz ve renksiz, radyoaktif bir gaz olan radon, uranyumun yıkımı ile meydana gelip, yer altı boşluklarda birikiyor ve kara parçalarının yer altında hareketi ile yüzeye yükseliyor veya yer altı sularına karışıyor.(3-4-5) 

 

Konuşan Taşlar

Başka bir belirti ise fay hatları boyunca oluşan elektromagnetik alan. Silikon Vadisinde bir şirket olan QuakeFinder yer altındaki magnetik alan ve yüklü partikülleri tespit etmeye çalışıyor. QuakeFinder yetkilileri kayaların “konuştuğunu”, düşük frekanslı bir enerji ile titreşerek çığlıklar attıklarını, bu konuşmaların dinlenip, şifrenin çözülüp depremlerin doğru tahmininin yapılabileceğini düşünüyorlar. Sinyalleri dinlemek amacı ile hem yerde sensörler hem de uzayda uydular kullanılıyor. Veriler ile taşların dili çözülmeye çalışılıyor. Henüz başarısı kanıtlanmış değil. Beyaz Saray tarafından onaylansa, NASA’dan ve genel halktan destek alsa da Amerika Jeoloji Kurumu tarafından bilimsel bir çıkmaz sokak olarak görülüyor.

 

Bir De Hayvanların Depremi Tahmin Etmesi Var

Depremlerden önce hayvanların ilginç davranışlar sergilemesi ile ilgili hikayeleri mutlaka duymuş, belki de kendiniz şahit olmuşsunuzdur. 

Örnekler milattan önce 373 yıllarına kadar gidiyor. Anlatıldığına göre, büyük bir depremle yerle bir olmadan 5 gün önce bütün hayvanlar bir Yunan şehri olan Helike’den kaçmışlar. İtalya, L'Aquila’dan 74 km uzakta, kara kurbağalarını inceleyen araştırmacılar, 2009’daki afetten yine 5 gün önce kurbağaların %96’sının üreme alanlarını terk ettiklerini gözlemlemişler. San Francisco’nun 1906 depreminden önce de atların panikle kaçtığı rivayet ediliyor. 

2004’de Endonezya sahili açıklarında 9.1 ölçekli bir depremin tetiklediği tsunami 12 ülkede 225.000 insanın ölümüne neden olmuştu. 9 metreyi bulan dalgalar bir yere ulaşmadan önce, fillerin tepelere doğru koştuğu, flamingoların alçaklardaki yuvalarını terk ettikleri söyleniyor. Tayland’da bir sahilde ise yerliler, bufaloların kulaklarını dikip, denize doğru uzun uzun baktıklarına ve ardından panikle dağa doğru koşmaya başladıklarına, inek, keçi, kedi ve kuşların sahilden iç kısımlara doğru gittiklerine şahit olmuşlar. Hayatta kalanların çoğu bu hayvanlarla beraber veya hemen sonra onları takip edenler. Aynı şekilde 2010 yılında Sumatra’da denizde olan bir depremin ardından, yakın adalarda 500 kişinin ölümüne sebep olan tsunamiden önce hayvanların sanki önceden insanların sahip olmadığı bir bilgiye ulaşmışlar gibi hareket ettiklerine şahit olunmuş.

3 yıllık bir rehabilitasyondan sonra, sırtında bir izleme cihazı ile okyanusa salınan kaplumbağa Tilly, Pasifik adalarına gitmek için yola koyulur. 47 gün içinde 1.867 kilometre yol gider. Fakat birden her ne olduysa bir U dönüşü yapar ve geriye gelmeye baslar. Saatte 0,5 km ile yol alırken hızı 2,8’e km/s çıkar. 24 saat sonra ise Tonga’da bir volkan patlaması meydana gelir. 

Resim 3: Kaplumbağa Tilly @ABC

Resim 4: Tilly’nin rotasını nasıl değiştirdiğini gösteren harita. @ABC

Bu hikayeler her ne kadar hepimizin ilgisini çekse de, dikkat ederseniz çoğunlukla depremler olup bittikten sonra anlatılıyor ve dolayısıyla bir uyarı mekanizması olarak kullanılamıyor. Bazen de o anki yaşanan acılar ile geriye bakıldığında olaylar her zaman çok objektif yorumlanamayabiliyor. “Telefon acı acı çaldı,” dediğimiz gibi… Depremi tahmin edip, halkın önceden uyarılabilmesi için bilimsel bir metot geliştirilip, güvenilir, tekrarlandığında aynı sonuçları veren gözlem ve deneylerle uzun vadede incelenmesi gerek. 

Japonya’da ineklerle yapılan bir deney işte böyle bir çalışma.(6-7) Bir yıl boyunca depremlerin sıkça olduğu bir bölgede bulunan bir çiftlikteki ineklerin süt verme miktarları kaydedilir. Analizlerin sonucunda, depremlerden önce süt üretiminin azaldığı görülür. 

Depremlerin çokça olduğu kuzey İtalya’da, bir araştırma (8) için 6 inek, 5 koyun ve 2 köpek üzerine takılan sensörler ile takip edilerek depremlerden önce farklı bir tepki verip vermedikleri gözlemlenmeye çalışılır. Bu süre içerisinde resmi istatistikler bölgede 0,4 ölçekli küçük sallantılardan, 6,6’lik Norcia depremine kadar 18 bin zelzele olduğunu gösteriyor. Sonuçlar pek çok insanın tecrübelerini haklı çıkaracak şekilde: depremden 20 saat öncesinden başlayarak hayvanların davranışları değişiyor. Hayvanlar toplu olarak 45 dk boyunca normaline göre %50 daha hareketli ise araştırmacılar 4,0 veya daha büyük ölçekli bir depremin geldiği şeklinde tahminler yapmışlar ve 8 tane büyük depremin 7’si bu şekilde doğru çıkmış.

Hayvanlardan elde edilen veri neredeyse eş zamanlı olarak sürekli araştırmacılara iletiliyor. Kesin sonuçlar elde edilip, bu verilerin deprem için erken uyarı verilmesinde kullanılması için sayı olarak daha fazla hayvanın, farklı deprem kuşaklarında, daha uzun bir zaman içerisinde incelenmesi gerekiyor. ICARUS (9) bu amaçla geliştirilmiş bir global gözleme sistemi. Farklı cins hayvanlar üzerine takılan navigasyon cihazları önce Uluslararası Uzay İstasyonuna, daha sonra da araştırmacılara gönderiliyor. Büyük bir veri tabanı oluşturuluyor. 

Sicilya’da Etna yanardağı çevresindeki keçiler ile yapılan başka bir çalışma ise keçilerin bir yanardağ patlamasından önceki hareketliliklerinin yanardağ patlamaları ile irtibatlı olduğuna işaret ediyor.(10) 

 

Hayvanların Depremi Nasıl Hissettikleri ise, Bazı Tahminler Olsa da, Çok Araştırılmış Bir Konu Değil

Yer altında kara parçalarının hareketi sonucu meydana gelen basınç ile bazı mineraller havaya çıkıyorlar. Bu elementlerin iyonlaşması hayvanlar tarafından tüyleri sayesinde algılanabileceği veya kuartz kristallerinden çıkan gazların kokusunu hissediyor olabilecekleri düşünülüyor. 

2015’te Peru’da yayınlanan bir makale ise 7 büyüklüğündeki Contamana depreminden önce Yanachaga Milli Parkındaki hayvanlar ile ilgili. Uzun bir süre boyunca parkta kameralarla takip edilen canlılar depreme 23 gün kala ortadan kaybolmaya başlarlar. Sondan 8. günde kaybolmalar çok artar. Son günlerde parkta hayvanlara dair hiçbir hareketlilik tespit edilemez.(11) 

Makalenin başyazarı, depremden iki hafta öncesinden başlayarak atmosferde 2-4 dakikada bir meydana gelen elektrik yüklerindeki değişimin hayvanlardaki bu davranışa sebep olabileceğini düşünüyor. Elektrik yüklerindeki dalgalanmanın en yüksek olduğu dönem ise depremden 8 gün önce, yani hayvanların en çok azaldığı dönemde tespit edilmiş.   

Depremlerden önce yer altında meydana gelen aşırı basınç, pozitif yüklü parçacıkların oluşmasında rol oynuyor. Parçacıklar yer kabuğundan yukarı doğru hareket edip havaya çıkarken, elektromanyetik sinyaller oluşmasına neden oluyorlar. Yüksek oksidasyon kabiliyeti verilmiş bu parçacıklar, havadaki molekülleri de iyonlaştırıyorlar. Eğer suya karışırlarsa, bir yükseltgenme reaksiyonu ile hidrojen peroksit oluşumuna neden oluyorlar ve sudaki canlılara etki ediyorlar. Bu tür reaksiyonlar deprem olacak yerlerde, olmadan önce, gözlemlenen bazı değişiklikler. Havadaki pozitif yüklü iyonlar hem insanlarda hem de hayvanlarda stres hormonlarını etkiliyor ve hayvanlarda tuhaf davranışlara neden olabiliyor. Elektromanyetik alan ise hücre boyutunda önemli biyokimyasal reaksiyonların seyrini değiştirebilecek nitelikte. Ayrıca hayvan bedenlerinde demir de olduğu için manyetizma ve elektrik alanlara hassas hale gelmiş oluyorlar.(12-13-14-15-16)

Yerin altında radondan başka, ozon, CO2, H2, N2, He, Ar, CO, CH4 gibi başka gazlar da oluşuyor. 2001’de Hindistan Gujarat’daki 7,7’lik depremden günler öncesinde, depremin merkezi etrafında 100 km²’lik bir alanda CO miktarının arttığı uydular ile tespit edilmiş.(17) 

İşte şehadet âlemine düşmüş olan bu ve benzeri işaretler bazı duyuları Allah tarafından kuvvetlendirilmiş hayvanlarca algılanabiliyor olması akla uzak görünmüyor. Hatta çekirdekler halinde, insanda da benzeri kabiliyetlerin olması ve geliştirilmesi imkânsız değil. Hassas insanlar da deprem öncesi huzursuz olabiliyorlar. Fakat “Sanırım Radon seviyesi yükseldi,” demiyorlar da “İçim sıkılıyor,” diyorlar.

 

Çinliler Nanning’deki Deprem Bürolarında Daha İlginç Bir Alarm Sistemi Geliştirmişler(18) 

Çin’in güneyinde kış günleri popüler bir yiyecek olan yılanlar, özel çiftliklerde deprem takip ve tedbiri için kameralarla takip ediliyorlar. Çevre değişikliklerine son derece duyarlı yaratılmış bu canlılar bir deprem olacağında, kışın ortası olsa bile öyle süratle yuvalarından kaçıyorlar ki, bazen başlarını duvarlara vuruyorlar. 

Resim 5: Jiang Weisong, Nanning, Deprem Bürosu başkanı @ BBC Horizon. 

1975 yılında Çin, Haicheng’de bazı ön şokların tespiti ile birlikte hayvanların ve özellikle yılanların bu garip davranışlarına dayanarak şehir boşaltılır. Hemen peşine 7,3’luk bir deprem ile tüm şehir harap olur. Maalesef depremlerin çoğu böyle açık işaretler vererek gelmiyor. 1975’deki bu başarılı karara rağmen, bir yıl sonra yine Çin’de meydana gelen 7,6 büyüklüğündeki Tangshan depremi, resmi rakamlara göre 250 bin, resmi olmayan açıklamalara göre bundan 3 kat daha fazla kişinin ölümü ile sonuçlanmış.

Hayvan tepkileri ile deprem için erken haber alıp önlem alma konusunda herkes aynı fikirde değil. Pek çok kişi hayvan davranışları ile, başka erken uyarı sinyallerinin de değerlendirilerek büyük resme bakılması gerektiğini savunuyor. Büyük resim ise şu an net değil. Yüzdelik hesapları olarak veriliyor. 

Bunlardan başka gel-git olaylarının, güneş fırtınalarının, gezegen ve yıldızların uzaydaki pozisyonlarının depremleri etkileme ihtimalleri üzerinde de duruluyor.(19-20-21)

 

Depremler Tesadüfi Olaylar Değil

O kadar fazla iç içe faktör var ki, şu an tam olarak mekanizmalarını çözemiyoruz. Bir araştırma (22) büyük ve sığ depremlerin “Şeytan’ın Merdiveni” adlı matematiksel bir modeli takip ettiklerini açıklıyor. Model, tektonik basıncın periyodik olarak açığa çıkması esasına dayalı klasik modellerden farklı olarak, aktif olmayan uzun dönemlerden sonra dizi dizi ortaya çıktığını gösteriyor. Faaliyet olmayan zaman dilimleri eşit de değil. Bölgeye göre modeller değişebiliyor. Cantor fonksiyonu olarak da adlandırılan model sayesinde deprem tahminlerinin daha doğru yapılabileceği düşünülüyor. Bu fonksiyon beyin gibi çok karmaşık ve çok bağlantılı yapılar için kullanılıyor. Böyle yapılarda küçük değişiklikler tüm yapıyı her zaman etkilemezken büyük değişiklikler sisteme etki eder. İşte klasik deprem modelleri tek bir fay hattı üzerinden değerlendirme yaparken, bu model yapının tamamına bakıyor. 

Cantor fonksiyonu matematiğe pek merakı olmayan biri için anlaması oldukça zor bir fonksiyon. Cansız ve sağır taşların kollektif olarak çok zeka gerektiren matematiksel bir model üzerine hareket etmesi ise onların başıboş olmadığını, ilim sahibi bir el ile hareket ettirildiklerini gösteriyor. 

 

Ahz-ı Misak

Bu çalışmalar insanlara faydalı olma adına elbette ki devam edecektir. Fakat afetlere sadece maddi açıdan yaklaşmak gerçeğin de yarısını görebilmek demektir. 

Allah, Tur Dağı üzerlerine doğru eğilmiş, yıkılacakmış gibi duran bir halde, İsrailoğullarından bir söz alır. Artık Hz. Musa’ya tabi olup Tevrat’ın hükümlerine uyacaklardır. Fakat dağı gördükleri, hem de söz verdikleri halde, yine yanlışa düşerler. (23) 

Fakat aralarında Hz. Musa ve daha başka iyi insanlar olduğu için Allah onları topluca helak etmez. Bizim üzerimizde Tur dağı durmuyor da, altımızda fay hattı duruyor. Biz de iyi insanlar olalım, doğru olalım, yaptığımız her işi en iyi şekliyle yapmaya çalışalım, insanlara faydalı olacak şeyleri araştırıp bulalım, her şeyin dizgini elinde olan Rabbimize de, çok ama çok dua edelim.