TR EN

Dil Seçin

Ara

İnsan Gibi Yaşamak

İnsan Gibi Yaşamak

“İnsan gibi yaşayın.”

Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un kaleme aldığı “Beyaz Gemi” adlı eserde anlatılan “Boynuzlu Maral Ana” efsanesine göre, düşman kabilelerden birinin tüm Buğu Boyu’nu öldürdüğü saldırıdan kurtulan bir kız bir erkek çocuğu himayesine alıp, uzun bir yolculuk sonrası kendilerine vatan edinecekleri topraklara getirdiğinde söylediği söz bu. Son derece sade ifade edilmiş üç kelimelik bir tavsiye cümlesi. Bir o kadar da düşünmeye sevk eden bir ifade… “İnsan nedir?”, “İnsan gibi yaşamak nasıl bir şeydir?”, “İnsan gibi yaşandığında veya yaşanmadığında nasıl bir tablo ortaya çıkar?” gibi… 

İnsan… Merak eden, sorgulayan ve anlamak isteyen bir varlık. 

Çünkü öleceğini bile bile yaşayan tek canlı... Yaşarken, başka bir ifadeyle hayatın en büyük hakikatine doğru adım adım yürürken, bir anlam arayışının tezahürü olarak soruyor: “Bunca koşturma, çaba, emek, yorgunluk ne için?”... Kendi bilgisi ve iradesini aşan bir takdir ile geldiği ve bir gün gideceği fani dünya hayatı, ondaki ebed iştiyakını tatmin etmiyor. Yine soruyor: “Ben gideceğim. Benden geriye ne kalacak?”

İnsan... Aynı zamanda anlaşılmak isteyen bir varlık. 

Çünkü duyguları, düşünceleri, istekleri, hayalleri var... Kendini güvende hissetmek, değer görmek, önemsenmek, fark edilmek, sevilmek istiyor. 

Anlamak ve anlaşılmanın yolu bilgilenmekten, o da okumaktan geçiyor. 

İslam “Yaratan Rabbin adıyla oku” emriyle muhatabını okumaya davet etmekte. Kendini, diğer insanları, tabiatı ve olayları… Ki bir hikmet üzere yaratılmış olan varlığa, hayatın içinde olup bitenlere, uzak veya yakından şahit olduğu şeylere dair sorularına cevap bulsun… Kitab-ı Mübin rehberliğinde, âlemlere rahmet Peygamber Efendimiz’in (sav) örnekliğinde, düşünce, tefekkür ve akleden kalbine danışarak kurduğu bağlar ile bir anlam dünyası kursun… Her şeyin birbiri ile bağlantılı olduğu varlık içinde yapıp etmeleriyle sorumlu bir varlık olduğunu bilsin… Elleriyle yaptıklarının kendine döneceğini, bu fani âlemde ektiklerini ebedi hayatta biçeceğini hep hatırda tutsun… İnsan olarak yaratılmış madem, insan gibi yaşasın… Fıtratıyla kavga etmeden, varlığa hürmet ederek, insan onurunu gözeterek, hak ve adalet üzere, yüklendiği işin hakkını vererek, merhametle, hasbilikle… İnsanı insan eden değerleri kuşanarak kısaca… 

Bu değerlerden yoksun olmak ise insanlıktan vazgeçmek demek bir anlamda… İnsan gibi yaşamayınca, insanlık mum ile aranır hale geliyor. Fıtratla kavgalı, varlığa hürmet etmeyen, insan onurunun ayaklar altında çiğnendiği, merhametsiz, adaletsiz, kıyasıya rekabet üzere, haz peşinde hızla yaşanan hayatlar, insanlığı önüne katıp sürükleyen bir sel adeta… Bu seli durduracak olan da insan gibi yaşayan insanların varlığı ve çabaları… İnsanlık adına insanlık yolunda sözlü ve fiili duaları… 

“Asrın felaketi” olarak adlandırılan 6 Şubat’ta yaşadığımız iki büyük deprem, öncesi ve sonrasıyla “insan gibi yaşayın” cümlesi eşliğinde okunacak bir sayfa açtı önümüze. Yeryüzü sarsılmadan önce, insan ruhunda, aile başta olmak üzere bizi bir arada ve ayakta tutan kurumlarda, sosyal ilişkilerde gittikçe şiddetini artıran depremler yaşanmaktaydı zaten. Kahreden görüntüler üzerinden nice olumsuz, ruhu karartan, insandan yana umutları zayıflatan ve insanlık ölmüş dedirten haber sağanağı altındaydık. Korku, kaygı, sevgisizlik, güvensizlik, değersizlik… İnsanı çaresiz hissettiren her türlü duygu üzerinden gündem akıp gidiyordu. Buna bir de depremle doğrudan ilgi olarak tarım arazilerini betonlaştırma sorumsuzluğunu, az maliyetle çok kazanma hırsını, riskli bölgelere nüfus yığılmasına göz yumulmasını eklediğimizde deprem öncesi manzara daha netleşiyor. İşte bütün bunların üzerine oldu olanlar… Tarihte çok nadir görülen bir sarsıntı ile gecenin bir vakti uykudan uyandı insanlar. Kurtulanlar oldu, ahirete göçtü nicesi… Allah tekrarından korusun, göçenlere rahmet, kalanlara sabır, yaralılara şifa…

Bu büyük sarsıntı ve yıkım sonrasının herkes için bir uyanma, körü körüne koşturup giderken bir durup düşünme ve en önemlisi insan olduğumuzu ve insanlığı hatırlama vesilesi olduğunu da gördük. Devletimizin ilgili kurumlarının yanı sıra kardeşlik, diğerkâmlık, dayanışma ruhu ile tüm imkânlarını seferber edip bölgeye koşturanlar, umre parasını, kumbarada biriktirdiklerini paylaşanlar, bir yıkıntının önünde farklı milletlerden arama kurtarma ekiplerine dualarıyla destek olanlar, tanımadıkları bilmedikleri bir canın kurtulması için onlarca kişinin tek yürek olup çaba göstermesi, enkazdan çıkarılan her canlı için duyulan büyük sevinç ve kucaklaşmalar, evlerini depremzedelere açan yüce gönüllü insanlarımız… Hepsi ve daha nicesi insana olan umudu yeşerten ve insanlık ölmemiş dedirten anlar, sahneler… Bunu hissetmeye, görmeye ihtiyacımız vardı ancak çok üzüldüğümüz ve yıkıldığımız bir olayı yaşayarak hatırladık bu güzel hasletlerimizi maalesef.

Bu motivasyonla ve hatalardan ders alarak bundan sonrasının ülkemiz ve insanımız için daha iyi olmasını umuyoruz. Bu noktada “İnsan gibi yaşayın” tavsiyesine kulak verilebilir ve kendi medeniyet kodlarımız dâhilinde hayata yansımaları üzerine düşünülebilir vesselam.