Nihat Dağlı, Metin Karabaşoğlu ile Risale-i Nur ve ‘Risale Okumaları’ üzerine konuştu.
N. DAĞLI: Metin Karabaşoğlu’yu Köprü dergisine yazdığı yazılardan beri okuyorum. Risale-i Nur’u algılayışından ve yazıda yakaladığı üsluptan olsa gerek, bütün metinlerini okuma isteğini duydum. Hemen hemen bütün metinlerinde üste çıkan şey, Metin Karabaşoğlu’nun ‘Risale Okumaları’ yaptığı, yazılarının da bir tür ‘Risale Okuması’ olduğudur. Şunu merak ediyorum: Metin Karabaşoğlu’nun, Risale okumaları dışında bir okuma serüveni var mı? Çeşitli yayın evlerinde ifa ettiği editörlük gereği ve başka zamanlarda ‘iş icabı’ okuduğu metinleri hariç tutarak soruyorum. Haz duyarak okuduğu edebiyat ve sosyal bilim metinleri nelerdir? Dinlediği müzikler, izlediği filmler...
M. KARABAŞOĞLU: En başta, ‘iş icabı’ okuduğum bütün kitaplan aynı zamanda ‘keyif alarak’ okuduğumu belirtmek isterim. Okuduğum her kitaptan bir şeyler öğrendim; her bir okumamdan bir keyif aldım. Mamafih, okumak istediğim halde, ‘iş icabı’ okumalarımın yoğunluğu yüzünden henüz okuyamadığım uzunca bir liste de zihnimde ve kütüphanemde bekliyor.
Risale-i Nur dışında, haz duyarak okuduğum edebiyat metinlerine gelince; üniversite yıllarında Balzac’ı büyük bir keyifle okumuştum. 80’li yıllarda, üslup arayışım içinde, Roger Rosenblatt’ın İngilizce denemelerini dikkatle ve keyifle okudum. Sonra Goethe, Hâfız-ı Şirazî, Rilke, Eliot, Thoreau ve Hermann Hesse’yi keşfettim.
Sosyal bilimler alanında ‘iş icabı’ okumalarım o kadar yoğun idi ki, ayrıca bir ‘okuma’ya ayıracak zaman bulamadım. ‘İş icabı’ okuduklarım içinde ise gelenekselci ekolün yazarlarını, özellikle Martin Lings ve S. H. Hasr’ı, İslâm tarihine ve düşüncesine yönelik araştırmaları, bir de yaşadığımız çağın analizini eleştirel bir nazarla yapan yazarları özellikle önemsediğimi belirtmeliyim.
Müziğe gelince; biraz da babamın tesiriyle, çocukluğumdan itibaren Türk Sanat Müziği’ne bir ‘dinleyici’ olarak hep ilgi duydum. Gençlik yıllarının tam ortasında bir yanda Pink Floyd, The Wall, Dire Straits ve U2 ile, diğer tarafta ise Kitaro, Tangerine Dreams, Vangelis gibi New Age müzisyenleri ile ciddi biçimde ilgilendim. Ama, on küsur yıldır, ara sıra tasavvuf musikisini—bilhassa Ahmet Özhan’ın yorumuyla—dinlemek dışında, müzikle pek ilgili değilim. Özellikle Gâmidî, Şâtırî ve Efâsî’nin kıraatıyla Kur’ân’ı dinlemek, ruhuma müziğin hiçbir türüyle kıyaslanamayacak bir haz veriyor.
Ciddi bir sinema izleyicisi değilim. Duygusal içerikli filmler, tarihle ilgili filmler, hukukî-politik temalar içeren filmler, bir de sembolik bir dil içeren filmler beni özellikle cezbediyor. Çok reklamı yapılan filmleri izlemekten sakınma gibi de bir özelliğim var. Bugüne kadar izlediğim filmler içinde beni en ziyade etkileyenleri sıralamam gerekirse, Tarkovski’nin Stalker (İz Sürücü)’sünü, Kurosavva’nın Düşler’ini, Baraka’yı, Öl