TR EN

Dil Seçin

Ara

“Bakmıyorlar Ki Deveye…”

“Bakmıyorlar Ki Deveye…”

Deve gerçekten çok özel yaratılmış bir hayvan; en ağır koşullardan bile etkilenmeyen bir vücut yapısına sahip. Açlık ve susuzluğa günlerce dayanıyor, sırtında yüzlerce kilo ağırlıkla günlerce yol gidebiliyor. Deve, çok açık ki Allah tarafından kurak bölgeler için özel bir yaratılışla var edilmiş.

İşte bu özel yaratılışı gösteren yapısı:

50°C sıcaklıkta 8 gün aç-susuz kalabiliyor ve bu süre içinde toplam ağırlığının dörtte birini kaybediyor. İnsan, vücudundaki suyun %12-15’ini kaybettiğinde ölürken, deve, vücudundaki suyun %40’ını kaybettiği halde yaşamaya devam ediyor. Gece ve gündüz vücut ısısını ayarlayabilen bir mekanizma ile yaratılıyor. 

Develer, 10 dakikada ağırlıklarının üçte biri oranında su içiyorlar. İçtikleri su kimi zaman 130 litreyi buluyor. Kan ve hücre yapısı da çöl şartlarında uzun süre susuz yaşayabilmesini sağlayabilecek şekilde tasarlanmış. Hücre duvarlarının özel yapısı, hücrelerinin fazla su kaybetmesini engelliyor. 

Deve, vücudunda su minimuma indiğinde bile kan akışında yavaşlamaya imkân vermeyecek özellikte kan yapısına sahip. “Su içen devenin alyuvarları, esneklikleri sayesinde 2,5 kata kadar şişerek daha fazla su taşıyabiliyor. Susuz kalındığında kan plazmasının hacmi azalarak kıvamı artıyor. Bu durumda kan akış hızını sabit tutabilmek için damarlar daralıyor. Küçük ve eliptik şekilli deve alyuvarları, kümelenme ve yığılma olmadan akışkanlığını koruyarak damarlardan rahatlıkla geçebiliyor. İnsanlarda vücut sıvısı kaybetme oranı %15’te hayati risk oluştururken develer bu oranı %40’a kadar tolere edebiliyor.”(*) 

Devenin çok önemli bir başka özelliği de hörgücü. Hörgüçlerde vücut ağırlığının beşte biri kadar yağ depo ediliyor. Yağın burada toplanması, vücudundan fazla su atılmasını engelliyor. Devenin suya ihtiyacı olunca hörgücündeki yağ, vücutta parçalanıp açığa çıkan hidrojen, havadaki oksijen ile birleşiyor ve su meydana geliyor. Uzun yolculuklar sırasında vitamin ve mineral içeriği de yüksek olan bu depodaki yağ dokunun yakılması sırasında su açığa çıksa da develer susuzlukla mücadelede güçlerini vücutlarının diğer uyum becerilerinden de alıyor.

Yağın tek bir bölgede toplanması develerin daha az terlemelerine yardımcı oluyor. Ortalama vücut sıcaklıkları 37°C olan develer, kürklerinin de desteğiyle sıcaklık 42°C’ı buluncaya kadar neredeyse hiç terlemiyor, böylece su ve enerjiden yüksek tasarruf sağlıyorlar.

Bir hörgüçlü deve, normalde günde 30-50 kilo besin alabilirken, zor şartlarda günde sadece 2 kg kuru otla bir ay boyunca yaşayabiliyor. Uzun boynu yerden 3 metre yükseklikteki yaprakları bile yemesine imkân tanıyor.

Midesi ve sindirim sistemi her şeyi öğütebilecek kadar güçlü yaratılıyor. Kuvvetli dudakları ile dikenli veya sert bitkileri de yiyebiliyor. Çöl bitkilerinin %80’i sudan oluştuğu için deve sadece bunları yiyerek 6 aydan fazla susuz yaşayabiliyor. 

Devenin gözleri iki kat kirpikli. Kirpikler iç içe geçerek, gözü şiddetli kum fırtınalarına karşı koruyorlar. Burnu ve kulakları, kum ve tozdan korunması için uzun kıllarla kaplı. Develer ayrıca burun deliklerini de kum girmesini engellemek için kapatabiliyorlar. 

Bütün vücudunu kaplayan sık tüyleri, deveyi çölün yakıcı güneşinden koruyor. Bunlar aynı zamanda soğukta da hayvanın ısınmasını sağlıyorlar. Develer 70°C’lık sıcaklıkta da sıfırın altında 52 derecelik soğuklarda da yaşayabilen hayvanlar.

Devenin dizleri bir boynuz kadar sert ve kalın bir zardan oluşan nasırla kaplı. Bu nasırlar, deve kumlara yattığında onu aşırı sıcak olan zeminden ve yaralanmalardan koruyor.

Ayakları çok büyük ve hayvan kuma batmadan yürüyebilsin diye genişletilip yayılmış olarak yaratılıyor. Ayak tabanlarındaki özel kalın deri ise onu kızgın çöl kumlarından koruyor.

Deve, elbette kendi vücudunu zorlu şartlara ve çöl ortamına göre kendisi tasarlayıp yapamaz. Allah (cc), diğer tüm canlılar gibi develeri de onların tüm ihtiyaçlarını karşılayacak özelliklerle yaratıyor. Allah, deveyi, bu mucize özelliklerle yaratmış ve yeryüzünde insanların hizmetine vermiş. 

Üniversite yıllarımda, Ankara Beytepe’nin kuru soğuğundan korunmak için ders aralarında arkadaşlarla kampüs kafesinde oturur, çay içerdik. Bir gün yan masada oturan birkaç öğrencinin, “Kur’an’da deveden söz ediliyormuş, ne alâka” deyip kendi aralarında gülüştüklerine şahit olmuştum. O gün anladım ki, Kur’an deveden söz edip, “yaratılışına bakın” diyordu ve kendi yaratılışımızı da düşünmemize sevk ediyordu; ama bunlara sadece aklını doğru kullananlar bakıp ibret alıyordu…

“Bakmıyorlar mı o deveye, nasıl yaratıldı!” (Gâşiye Suresi, 17)

 

(*)https://bilimteknik.tubitak.gov.tr/system/files/makale/61_develer.pdf