Keşke Müslüman Olsa: Popüler Kültür, Dinî Kimlik ve Gençlik

Günümüz gençliği, kimlik arayışında dijital medya ve popüler kültür figürlerinin güçlü yönlendirmeleriyle karşılaşmaktadır. Bu figürler, yalnızca eğlence unsuru olmaktan öte, aynı zamanda "örnek birey" olarak idealize edilmektedir. Televizyon, sosyal medya ve dijital içerik üreticileri aracılığıyla sunulan yaşam tarzları, gençlerin davranış kalıplarını ve değer sistemlerini biçimlendirmektedir. Bu süreçte İslami değerlerle uyuşmayan şahıslara duyulan hayranlık, "keşke Müslüman olsa" şeklinde ifade edilen bir temenniye dönüşebilmektedir.

Ancak, bu söylem yüzeyde olumlu bir arzu gibi görünse de, özünde çok katmanlı bir kimlik sorunsalını barındırmaktadır. Genç bireyler, Müslüman kimliğe sahip şahıslarda yeterli temsil ve örneklik bulamadığında, bu boşluğu popüler kültür figürleriyle doldurma eğilimindedir. Böylece "iyi insan" kavramı dinî değil, seküler ahlaki değerlere dayalı bir zeminde şekillenmekte, dinî kimlik ise bir etiketin ötesine geçememektedir.

"Keşke Müslüman olsa" ifadesi, aynı zamanda dinî davet ile duygusal hayranlığın iç içe geçtiği bir alanda yer alır. Bu ifade bir inanç çağrısı olabileceği gibi, Müslümanlığı bir tür "tamamlayıcı değer" gibi görme tehlikesi de taşır. Bu durum, dinin özüne değil, dışsal imgelere yönelmiş bir temsiliyet krizine işaret eder.

Sonuç olarak, gençlerin dinî kimlik inşasında medya figürlerine yönelmesi, temsil, aidiyet ve örneklik bağlamlarında yeniden düşünülmelidir. Eğitimciler, aileler ve dinî rehberler; gençlerin ahlaki değerleri içselleştirmesine yardımcı olacak sahici, yaşayan örneklerle bağ kurmalarını sağlamalıdır. Aksi takdirde, dinin gençler için içi boşaltılmış bir aidiyet haline gelmesi kaçınılmaz olacak ve kimlikler popüler kültürün belirleyici gölgesinde şekillenecektir.