TR EN

Dil Seçin

Ara

Genetiği Değiştirilmiş Fikirler

Gündemimizin ilk sıralarına GDO’lar (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) oturdu şu sıralar. Pek gündemden düşeceği de söylenemez. GDO’lar haklı olarak insanları birtakım endişelere sevk etti. Yeterince bilgi sahibi olunmaması da bu endişeleri sürekli besliyor.

Herkesin kıyısından köşesinden konuşmalarını GDO’lar işgal ederken, bunlardan daha tehlikeli bazı şeyler dikkatlerden kaçıyor gibi. Evet bunlar, yazının başlığında da okuduğunuz gibi “Genetiği Değiştirilmiş Fikirler.”

 

Nedir bu “Genetiği Değiştirilmiş Fikirler (GDF)?”

Bunları ana başlıklarıyla şöyle sıralayabiliriz:

Allah’ın yarattığı şeylere Allah’ın sıfatlarını vermek-yaratma gücü gibi; kâinatı ve kendini başıboş, sahipsiz zannetmek; her şeyde Allah’ın iradesine değil, tesadüflere inanmak; her şey kendi kendine oluyor zannetmek; tabiatçı nazar yani bir şeyin Allah’ın öyle dilediği için değil de o şeyin zaten öyle olması gerektiği için öyle olduğuna inanmak; bir şeyin sebebini o şeyin yaratıcısı zannetmek... bu listeyi böylece uzatmak mümkün. Cahilliğin konusu tükenmeyeceği gibi, gafletin de konusu tükenmez.

GDO’ların hayatımıza girmesine birtakım ticari kaygılar, yani menfaatler sebep olduğu gibi; “Genetiği Değiştirilmiş Fikirler”in de hayatımıza girmelerine insan nefsinin çeşitli menfaat hesapları başta olmak üzere, aklını insafla ve objektif olarak kullanmamaktan doğan gafletler etken olmuştur.

Bu gibi fikirlerin ortak özelliği hepsinin de yapay oluşları. GDO’lar fıtri yani doğal olanı bozduğu gibi, GDF’ler de insanların kalplerindeki ve zihinlerindeki imanla ilgili hakikatleri bozmaktalar.

Bu GDF’lerin kâinatta yerleri ve etkileri yoktur. GDF’ler mesela, bir elmayı bozamaz; fakat insanın o elmaya bakışını ve yaklaşımını bozarlar. Yani o elma bir fiilin mahsulü iken, kendi kendine oluyor zannettirir; ilim, kudret, irade gerektiren bir ‘eser’ olduğu halde, bir odundan ibaret olan sebebini onun yaratıcısı zanneder; o elma üzerindeki sanatıyla, kokusuyla, rengiyle, tadıyla, içindekilerin hassas ölçülerle konmasıyla harika bir ‘eser’ olduğunu göstermesine rağmen, o elmayı Allah’ın eseri olarak değil, sahipsiz olarak görür. Bu yanılgılarından dolayı o nimeti şükürsüzce, minnetsizce yer; o elmanın insanlara verilen bedelinden başka gerçek bir bedelinin olduğunu göremez, o bedeli ödeyemez.

İnsanın bir elmaya bakışını böyle bozan bu batıl fikirler, insanın, insana, hayata, topluma ve kâinata bakışını da böyle bozar. Bu bozmanın sonuçları ise tam da şu anki dünyadır.

 

GDO’lar mı, yoksa GDF’ler mi daha tehlikeli?

Hiç şüphe yok ki, GDF’lerin verdiği, vereceği zararlar, GDO’larınkiyle kıyaslanamayacak kadar büyüktür.

Bir kere GDO’lar sadece insanın dünyadaki hayatına zarar verirler; oysa GDF’ler hem dünya hem de ebedi hayatına zarar verirler. Bu zararın büyüklüğü ölçülebilir mi?..

GDO’lu bitkiler yenmezse belki öne sürülen birtakım zararlarından kurtulmak mümkündür. Ancak GDF’ler bulaşıcıdır; farkında bile olmadan insandan insana bulaşır.

GDO’ların insanın bağışıklık sistemini zayıflattığı ve hastalıklara yakalanmayı kolaylaştırdığı ileri sürülüyor. GDF’ler de insanın düşünme mekanizmasını bozarak insanın hayatının akışını bozuyor. Mesela, her şeyi sahipsiz, başıboş zannettiği için keyfine göre onları tahrip edebileceğini düşünüyor; çevreyi kirletmekte, insanların, hayvanların, hatta bitkilerin hakkını çiğnemekte kendince bir engel görmüyor. Ya da, kendisinin nasıl bir şefkatle yaratılıp, merhametle esirgenip, beslenip büyütüldüğünü görmüyor da, GDF’lerin bozduğu, güzel duygularını dumura uğrattığı kaskatı kalbiyle insanları vahşice kesebiliyor. Ve böyle kendini başıboş gören insan, bütün bu yaptıklarından hesap vereceğini elbette göremiyor.

Ayrıca bu GDF’ler iman hassasiyetini bozdukları için, insanın günahlara kolayca düşmelerine sebep oluyorlar. Bu da hem dünya, hem de ahiretteki hayatını, sağlığını, mutluluğunu büyük riske atıyor.

 

GDO’ların birtakım faydalarından bahsediliyor, bu GDF’lerin hiç mi faydası yok?

Elbette var. Bu fikirler, bir sınav sorusundaki yanlış şıklar gibi, insanların dünya hayatındaki imtihanlarında iş görüyorlar.

Bir sınavda mesela bir doğruya karşı üç yanlış cevap var. Sınava girenler biliyorlar mı, bilmiyorlar mı; sınıf geçmeyi hak ediyorlar mı, etmiyorlar mı bunu tercihleri belirliyor. O yanlış şıkların bir gerçekliği olmadığı, sınav sonrası bir anlam ve yerleri olmadığı gibi, bu fikirler de imtihan sonrası olmayacaklar. Sınav bittiğinde sadece gerçekler kalacak.

 

GDO’lar çevreye zarar verdiği gibi, GDF’ler de verirler.

Bu bâtıl fikirler insanın zihnine bulaştığında, o insanın davranış ve kararları da bâtıl olur. Mesela o insan sadece kendi çıkarını gözetir, başkalarını umursamaz, sosyal çevresini rahatsız eder. Ya da devletin, şahısların mallarını çalar, talan eder. Veya tabiatın dengesini bozacak şeyler yapar. Yani diyebiliriz ki, şu an yüzleştiğimiz ne kadar toplumsal ve çevre sorunu varsa, gerçek sebebi bu yanlış fikirlerdir.

Bu yüzden GDO’lu gıdaların zararlarından bir kaçıyorsak, GDF’lerin zararlarından bin kere sakınmalı ve dikkatli davranmalıyız. Çünkü dünyayı kaybetmenin Müslümanlar için telafisi vardır, fakat, ahireti kaybetmenin hiçbir telafisi yoktur.