TR EN

Dil Seçin

Ara

Flat Universe

Flat Universe

Utanılacak bir günahı gizli işlemişsen, ortaya çıkarsa yaşayacağın mahcubiyetin düşüncesi bile kâbus gibi çöker üzerine.

Sebebi aşk olur, sebebi şehvet olur, faiz olur, gıybet olur... Amel defterine öyle karalar çalınır ki, nasıl arınılır bilemezsin. Çaresizlik omuzlarından bastırır, kir akar paçalarından. Dövünür durur içinde imanın, dövünür durursun...

Telefonundan arama geçmişini, izleme geçmişini, messenger mesajlarını, direct mesajlarını silebilirsin. Uçtan uca şifrelenmiş mesajlar sana güven verebilir, ekran kilitleri, uygulama izinleri, onay kodları, mobil doğrulama tedbirleri ve daha birçok şey kendini güvende hissettirebilir. Kullandığın krediden bir tek senin haberin vardır belki, kart ekstreni bir tek sen görürsün, utanılacak nice günahına bir tek sen şahitsindir belki...

Aslında durum hiç de öyle değildir!

Sildim, kurtuldum dediğiniz hangi kayıt varsa bir server içinde, bir harddiskin bir sektöründe, bir veri olarak durmaya devam eder. Geri dönüşüm kutusundan silseniz de dosyalar kaybolmaz, format atmak da yetmez silinmelerine...

Sesler kaybolmazlar. İlk enerjilerini koruyamadıkları için frekansları değişir, düşük enerjili mikroskobik dalga birimlerine dönüşürler. Onları artık duyamıyor oluşumuzun tek nedeni algı alanımızdan çıkmış olmalarıdır. 

Ve hayatın içindeki diğer her şey atom altı parçacıklarda kuantum verileri olarak kaydedilirler. Tıpkı bir tohumun bütün bitkisel özelliklerini içinde koruyup, her mevsimde o verilerle yeniden filizlenmesi, meyve vermesi gibi. 

Kuantum verileri, zaman, konum ve titreşim bilgilerini içerir. Yani kısaca söylemek gerekirse her şeyi. 

Bu akıl almaz bir farkındalık!

Bilimsel çalışmalar evreni bir üst boyuttan saran iki boyutlu levha gibi bir zardan (Flat Universe) bahsediyor. Kuantum verilerin bu levha üzerine kodlandığına korunduğuna dair bir kısmı ispatlanmış teoriler (Holographic Universe Principle) üzerinde çalışmalar yapılıyor. 

Bütün bunları okuyunca, Levh-i Mahfuz geliyor aklıma. Teorilerde geçen isimlendirmeler bile neredeyse aynı. 

Yazının ilk cümlesini kuruyorum sonra, “Utanılacak bir günahı gizli işlemişsen...”

Hayatım boyunca biriktirdiğim bütün amel verilerinin aynıyla önüme konulacak olmasının endişesiyle sarsılıyorum. Elimi kolumu bağlayan zamanı düşünüyorum sonra, geçip gidişini, insanın hüsranını. Hâlimi en iyi nasıl ifade ederim diye dertlenirken Fahreddin Râzi Hazretlerinin başından geçen olay aklıma geliyor.

Hazret, Asr Sûresi’nin tefsirini yazarken bir ara dışarı çıkar. Buz satan bir adam telaşla, çaresizce ve yalvarırcasına bağırmaktadır:

“Sermayesi eriyip tükenen şu adama merhamet edin!”

Allahım! Ben o adamdan daha perişanım, merhamet et!