TR EN

Dil Seçin

Ara

Eyvahlara Sığınamam!

Eyvahlara Sığınamam!

Sokağı seyreden bir çocuğun minik parmaklarının camdaki izi kadar...

Veya yüzümdeki bir sivilce kadar bile iz bırakamayacaksam dünyada;

Eyvahlara sığamam!..

 

Deniz tuzuyla kavrulmuş misina kesiklerinin arasına, görünmez pullarım dolmuyorsa, bir balıkçının avuçlarındaki son titremelerimin ne anlamı var?..

 

Veya, yere düşsem bile can rengi bir karanfil gibi... Bilerek yahut bilmeyerek üzerime basan bir tozlu kunduranın siyah topuğuna kan rengi kokum sinmeyecekse;

Eyvahlara sığınamam!

Ya da bir sivilce kadar bile iz bırakamayacaksam dünyada!..

 

Doğumhaneden çalınmış isimsiz bir bebekten daha özel değil miyim?..

Ve daha özel değil miyim adresini bilen bir zarfın üzerine yapışmış puldan?..

“Eyvah”lardan güzel değil miyim?

 

Yazdığım son satıra konmuş gözyaşım gibi tutkuyla sarılamıyorsam sana…

Veya damla rengi yorgun bir kelebek gibi düşemiyorsam “si” tuşuna...

Betona gelip fırlayan bir çivi kadar bile yaralayamıyorsam duvarlarını…

Hayatta seni, sende hayatı bulamıyorsam...

Kaybolmuş bir sandal sükûnetiyle, başıboş... Ama başı hoş bir güvercin gibi konup pencerene; bulutların saçlarını taradığım bir tek teleğimi düşüremiyorsam hücrene…

Ve... Ve bir salkım söğüt gibi eğilip, sende dokunamıyorsam kendime;

Eyvahların adı ne?..

 

Vazgeçmek değil mi ölmek; aramalardan?..

Ve iz bırakmamak değil mi yaşamamak?

 

Eyvahlara sığamam;

Bir mum kadar is…

Ve bir sivilce kadar iz bırakamıyorsam dünyada...

Eyvahlara sığınamam!