Kâinattan Haberler
Alzheimer’e Karşı Çay Newcastle Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre her gün düzenli…
Ara
Yeni Zaferler Düşünün...
Zafer, kazanmaktan çok kaybetmemektir...
Sorularını... Cevaplarını... Sevgilerini... Hedeflerini... Önceliklerini... İnceliklerini...
Yaşamanın anlamını kaybetmemek... Zafer budur. Kaybetmemek.
28 yıl.
Zafer 28 yıldır, bir yaşında bir dergi...
İlk sayısında gibi daha...
Daha ilk defa yazıyor gibi yazıyor yazarları...
Kazançlarını, şöhretlerini çok ileri bir geleceğe, mutlaka gelecek bir uzak ülkeye biriktiren yazarı ve okuruyla Zafer, 28 yıldır, sanki daha bir yaşında... Sanki daha ilk sayısında...
28 yıl... 336 sayı... 20.000 sayfa... Milyonlarca satır... Milyarlarca kelime...
Çünkü, dergiler yaşlanmazlar, yaşarlar...
Türkiye’de, çeyrek asırdır yayımlanan sizce kaç dergi var?
Ve sizce neden yaşayamıyor dergiler?
Aydınlarının ‘okumazlığından’ şikayet ettiği bir toplumda, ekonomisi dalgalı bir ülkede, cazibe merkezlerinin harften, kâğıttan, kalemden uzak tutulmaya çalışıldığı bir iklimde 28 yıl.
Sermayesi; düşünmekten, merak etmekten, hayret etmekten, fark etmekten ibaret bir yayın mucizesi... Hayatın kıymetini bilmekten ibaret bir saygının, var olmaktan yana mutluluğunu paylaşmaya dönük bir şükran abidesi...
Zafer, Türkiye’nin ilk renkli televizyonuydu...
Zafer, Türkiye’nin ilk belgesel kanalıydı...
Zafer, Türkiye’nin ilk açık kütüphanesi, kırkambarıydı...
Zafer okuyucusu, başka birçok şeyi okuyan bir okuyucu oldu...
Zafer, sadece okunan değil okutan bir dergiydi...
Çünkü Zafer, bilgiyi, sevgiyi, dikkati, merakı, vatan sınırlarını genişleterek anladı ve anlattı... Hollanda’da yaşayan bir ressamın soruları, nasıl da bir Kızılderilinin sorularına benziyordu... Yemen çöllerindeki bir bedevinin aşk duyguları, nasıl da New York’ta çocuğunu kreşe bırakmış bir çalışan kadının iç sıkıntılarıyla kardeşti...
Sanatın, kültürün, inançların kaynağında, nasıl da bir tek temel vardı...
İyilik... Vicdan... Hafıza... Emek... Çalışmak... Vefa... Güzellik... Sonsuzluk...
İnsanların, duygularının, düşüncelerinin, sadece bir tek sınırı olduğunu gösterdi Zafer...
O sınır, ortak bir sınırdı... İnsanlık sınırı. Yaratılmıştık sınırı... Her açılışında, taze, temiz havayla dünyamızı dolduran bir pencere kadar sınırlı, bir pencere kadar, ışığa, havaya, kuşlara, güneşe, aya, geceye, ağaçların dallarının rüzgardaki seslerine sınırsız...
Dünyanın sırlarını bilebildiklerini, bulabildiklerini Türkiye’de birçok insana gösteren en önemli iletişim merkezlerinden biriydi Zafer...
Dünyadan haberimiz olmasa, bazılarının hiç de üzülmeyeceği bir dünyada, sadece dünyadan haberimiz olmasını sağlamadı Zafer, daha fazlasını yaptı...
Pencerelerin en büyüklerini açtı Zafer...
Bu başarının iki önemli nedeni var:
Birincisi; Zafer daima yerli ve yerel oldu...
“Kendi yürüyüşünü terk eden, başkasının yürüyüşünü öğrenemez”di…
Kendi coğrafyasının, ikliminin, sularının, toprağının ve büyüklerinin değerini bilen, yabancıya özenmeyen, köklerine, tarihine, geleneğine, ahlâkıyla da, sevgisiyle de bağlı olduğunu gösteren bir yayın yaptı Zafer...
“Nehrin kaynağına saygısı denize doğru akmasındadır.”
Bunu bilerek yayın yaptı Zafer, bulanmamaya, bulandırmamaya çalışarak aktı denize...
Adapazarı’nı Londra’dan veya Paris’ten daha küçük görmedi...
İstanbul’dan alacağını aldı, İstanbul’a vereceğini verdi... Türkiye’ye de...
İkincisi; bu bize yeter demedi Zafer...
Ne kendisi için, ne okuru için, ne de ülkesi için küçük düşündü...
Büyük düşünmeyi, büyük görmeyi, büyük inanmayı benimsedi, sadece göz yaşı değil, ter de döktü bu uğurda... Dünyayı geçmenin en kısa yolu, dünyadan vazgeçmek değil, dünyadan geçerken, dünyayı iyilikle değiştirebilmekti... Buna çalıştı Zafer... Bu yüzden dünyaya açık, çok okuyan, dünyanın neresinde olursa olsun, insana ait her güzelliği ve doğruyu bizim kabul eden yazarları, çalışanları, okuruyla, bizim, dünya standartlarında bir dergimiz oldu...
28 yıl önce Zafer okuyanların çocuklarıyla paylaşabilecekleri canlı bir kültür var...
28 yıldır Zafer okuyanların, otomobillerin, eşyaların, alışkanlıkların, dillerin, şehirlerin, politikaların eskidiği, dünyanın değiştiği bir dünyada, her ay, kapısında duran bir ziyaretçisi var...
Aynı doğru duruşla, aynı müşfik sesle, aynı derli toplu kıyafetle, aynı sevgi dolu kalple...
Zafer...
Kazanmayı değil kaybetmemeyi düşünen bir Zafer...
— Selim Gündüzalp
Alzheimer’e Karşı Çay Newcastle Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre her gün düzenli…
Artık çocuk değilim, ama her bayram biraz nazlı, biraz yaramaz bir çocuk…
Bayram bir lütuf, bayram bir ihsan, bayram bir ikramdır. Bayram İlâhî bir…
Namaz kılıyorlardı. Yanındaki genç yer yer tiksinir gibi oluyor ve kafasını seri…
“Hep düşünürüz: Nasıl bir dünya bu! Şaşırtır bilge kişiyi ağaçlar, Çılgına döneriz…
Eski çiftlik evini tamir için tuttuğum marangoz, işteki ilk gününü güçlükle bitirmişti.…
Dr. William L. Stidger, otuz yıl kadar önce, okul sıralarında iken teşvik…
Osmanlı Devleti’nin çöküşe yüz tuttuğu dönemde, farklı ideoloji ve siyasi akımlardan etkilenseler…
Şeytan kandıracak adam bulmakta hiçbir devirde zorlanmamıştır. O Mekke müşriklerine akıl verir,…
Eski Yunan’ın dünya üzerindeki hâkimiyeti, son olimpiyatlarda bir kez daha gözler önüne…
Çocukluğu anne babasının “akıllı ol!” tembihleriyle geçmişti. Anne babası onun yaptığı iyi…
Kaç yaşındaydım, bilmiyorum. Ya altı, ya yedi, ya dokuz. Yaz mevsimiydi. Evimizin…
ŞU ZAMANDA İNSANLARIN DOSTLUĞU, ACEMİ AŞÇININ ÇORBASINA BENZİYOR. KOKUSU GÜZEL AMA TADI…
Yaşadığı yerde hep ‘güzel’ kalan insanlar, zamanla, isimlerinden çok ‘güzellikleriyle’ anılır. Biyolojinin…
HEDİYE Paşanın biri Şair Tıflî’ye, yazdığı bir kasideden dolayı bir semer hediye…
“Ne işim var benim burada? Annem nerede? Şimdi ne olacak? Eve gitmek…
Şimdi gecenin sabaha döndüğü bir vakit. Gündüz şimşeklerle yırtılan gökyüzündeki bulutlar çekilmiş.…
İlk çağlarda malın malla değiştirildiği takas (değiş-tokuş) şeklinde yapılan ticaret, tarihi süreç…
“Bir cesur adam çoğunluk demektir.” — Andrew Jackson 1 Aralık 1955 günü,…
Küçük bir zenci çocuk, şehrin lunaparkında dolaşırken bir satıcının elindeki balonları seyre…
Eski adı ‘mongolizm’ olan Down Sendromu, döllenme sırasında, kromozom anomalisi şeklinde ortaya…
AĞLAYIP SIZLAMAK, SABIRDAN DAHA YORUCUDUR. — Hz. Ali (ks) *** SEVDİĞİMİZ İNSANLARIN…