Kalbimiz belirli bir ritimde sürekli atar. Bu işlemi, sabit hızla yol alan bir arabanın çalışmasına benzetebiliriz.
Ancak belirli durumlarda kalbimizin temposunun hızlandırılması ya da yavaşlatılması gerekir. Bu da sabit hızla yol alan arabanın gaz pedalına basılarak hızlandırılması ya da fren pedalına basılarak yavaşlatılmasına benzer.
Kalbimizin ritmini azaltan fren pedalı parasempatik sinirler, hızlandıran gaz pedalı ise sempatik sinirlerdir.
Parasempatik sinirler aracılığıyla sinirsel bir iletici olan asetilkolin taşınır. Sempatik sinirlerden ise adrenalin gibi, kalbimizin çalışmasını hızlandırıcı maddeler salınır.
Peki, bu pedallara niçin basılır? Hızlanma ya da yavaşlama kararı nasıl alınır?
Vücudumuza öylesine mükemmel bir denetim ve bilgi alış-veriş ağı kurulmuştur ki, insan yapısı hiçbir sistem bu kadar mükemmel olamaz.
Güç isteyen bir hareket yaptığımızda, toplardamarların etrafında bulunan kaslar kirli kanın akımını hızlandırır ve önce sağ kulakçığa daha çok kan gider. Bunun üzerine kulakçık kasları gerilir. Bu gerilim sonucu meydana gelen sinir uyarıları, merkezi sinir sistemimiz tarafından omurilik soğanına aktarılır. Soğancık, bu bilgileri değerlendirir ve hemen kalbe bir emir gönderir. Kalbimizin gaz pedalına basılır ve ritmi hızlandırılır. Böylece kaslara daha çok temiz kanın gitmesi sağlanır.
Bazı durumlarda kalbimizin daha hızlı attığını fark ederiz. Çok basamaklı bir merdiveni hızlı bir şekilde çıktığımızda, koştuğumuzda ya da heyecanlandığımızda kalp atışlarımızın hızlandığını, daha sonra kalbimizin tekrar eski ritmine döndüğünü hissedebiliriz.
Ancak çoğu zaman bunun, aslında ne kadar büyük bir mucize olduğunu düşünmeyiz bile.