TR EN

Dil Seçin

Ara

Bilet...

Bilet...

(Birbirimiziniz artık!)

 

Ufuk resminin tam ortasında açtığı delikten göründü tren. Sonra taa öbür ufka kadar uzayan bir çığlık kopardı… 

Ter tüten, sert çelikten gövdesi ışıl ışıldı. Güneş, ışıklarını onda sektirerek gönderiyordu. 

İçimde vişne reçelleri kaynamadaydı… 

Dolunay gibi… 

Gerili yay gibi… 

Ama bir kara tay gibi yaklaştı tren. 

İçimde pembe köpükler kabarmadaydı… 

*

Boş değildi bu tren; 

Ama binecek herkesin bir yeri vardı! 

*

Uğultuları yarıp önümüzde durdu. Hayret! Yorgun değildi... Bezgin, hiç değildi. Gözleri ışıl ışıldı ve gücünü mesafelerden alıyor gibiydi. 

Herkes gibi ben de koştum… 

Herkes gibi benim de başımda bir görevli belirdi; 

- Biletinizi görebilir miyim?.. 

Bilet mi?.. Bak bu hiç aklıma gelmemişti. Nasıl düşünmemiştim?.. İşte şimdi tam önümde olduğu halde... O, olağanüstü kokusunu duyabildiğim halde, bir adım atıp binemiyordum. 

Bu tren benim için de gelmişti buraya... Kaçıramazdım onu, binmeliydim… 

- Biletinizi görebilir miyim? 

- Herkes biniyor ama… 

- Herkes binmiyor... Bileti olanlar biniyor! 

- Peki, peki... Bak, param var. İstediğin kadar ödeyebilirim, lütfen çekil önümden. 

- Bu trenin biletini para ödeyerek elde edemezsin!..

*

- Ne olur... Binmek istiyorum. Binenler bindi, şimdi tren kalkacak. Yalvarıyorum!.. Burada kalamam ben. Bir şeyler yapın, rica ediyorum. 

- Bu trenin biletine yalvararak sahip olamazsın! 

- Ama... Ben bu ânı, yıllardır bekliyordum… 

- Boşuna gözyaşı dökme. Bu trenin biletine ağlayarak da sahip olamazsın... Bunun için artık geç, sen bir sonraki treni kaçırma!.. 

*

Tren hareket etti. Tutulmaz hızına ulaşmadan, yanında koşuyordum ve bağırıyordum: 

- Ne yapmalıyım?... Biletimi nasıl almalıyım, söyle banaaa... 

Hızlanan trenin penceresinde, deminki görevlinin kararlı suratı belirdi. Bana doğru küçük bir kâğıt parçası savurdu. 

Nefes nefese koştum, yere çöktüm, kâğıdı açtım ve okudum: 

“Başarı treninin bileti, BEDEL ödenerek alınır!” 

*

Kalbimin üzerindeki gömlek cebimde ne varsa fırlatıp attım. Bu notu oraya koydum. 

Kafam aydınlanmıştı şimdi. 

Ayağa kalkmış ve yeni trenin geleceği yöne doğru yumruğumu sıkmıştım: 

“- Gel... Birbirimiziniz artık!..”