TR EN

Dil Seçin

Ara

İbrik

İbrik

Sular çeşmelerden akmadan evvel ibrikler vardı evlerde, camilerde, abdest almak için. Kulplu, emzikli, karınlı ve ince boyunlu su kaplarıydı. Asil bir duruşları vardı görev ifa etmeden önce. İş başına geçtiler mi de, tevazuyla başlarını eğerler ve toprağa yüz sürercesine israf etmeden akıtırlardı sularını.

 

Sular çeşmelerden akmadan evvel ibrikler vardı evlerde, camilerde, abdest almak için. Kulplu, emzikli, karınlı ve ince boyunlu su kaplarıydı. Asil bir duruşları vardı görev ifa etmeden önce. İş başına geçtiler mi de, tevazuyla başlarını eğerler ve toprağa yüz sürercesine israf etmeden akıtırlardı sularını.

Kimi toprağa, kimi leğene akıtırdı göz yaşı misali suyunu.

Sular bakraçlarda taşınır, gömme küplerde soğutulurdu. Zordu suya ulaşmak fakat bir o kadar da kıymet verilirdi suya.

Hattatlar dahi bazı yazılarını ibrik şeklinde yazarlardı.

Eskiden saraylarda “ibriktar başı” bulunurdu. Kimi zamanda ibrik gulam denirdi bu hizmeti yapanlara.

Bazen abdest alanlar tevazuundan ibriği kimseye tutturmazlardı. Kendi işini kendi görürdü meşakkatli olsa da.

Az suyla tam sünnet üzere abdest alınırdı.

Şimdilerde ise gusül abdestinden çok daha fazla suyla israf ederek abdest alır olduk.

Şu anda dahi bazı zatlar ibrikten abdest alırlar fırsat buldukça.

Günümüzde süs eşyası oldu dünün su hazineleri.

Kış mevsiminde üşüyenler ibriğini sobanın üstüne koyardı ki sabaha sıcak suyla abdest alsınlar.

Sular gündüzden doldurulurdu ki gece abdestine yardımcı olsunlar.

Bazen evlere misafir geldi mi, evin genç veya çocukları ibrikle hizmete koşarlardı. İbrik tutmak da marifet sayılırdı abdest alana. Etrafa sıçratmadan, fazla dökmeden, içine kirli su damlatmadan. Kim bilir daha ne edep ve kuralları vardır ibriğe dair.

Eski Türk evlerinde misafire hitaben şöyle bir levha vardı:

EY MİSAFİR KIL NAMAZIN KIBLE BU CANİPTEDİR

İŞTE LEĞEN, İŞTE İBRİK, İŞTE PEŞKİR İPTEDİR.

Misafirinin ibadetine yardımcı olmak en büyük şereftir inanana.

Nerde şimdi bu duygular.

İbriklerin en güzeli abdest ibriği yapılırdı.

Zorluk vardı fakat sevgiyle alınırdı abdestler. Hürmetle yapılırdı hizmetler. Sevinç dolardı yürekler.

Şimdilerde çeşit çeşit çeşmeler var. Çoğu hasret kalmışlardır abdest alan ellere ve yüzlere.

Sular çoktur fakat imanlar kurak kalmış topraklar gibidir.

Ashabı Kiram, Allah Resulünün abdest suyunun damlalarına adeta sarılırcasına yarış ederlerdi birbirleriyle. Sünnet bilinirdi abdestin artan suyundan içmeyi.

EY MİSAFİR RAHAT EYLE  BU EV SENİN EVİNDİR

KIL NAMAZI HULUS İLE BİZLERİ DE SEVİNDİR

Misafir odalarında dolap banyoları olurdu eskiden. Misafirin her türlü ihtiyacı düşünülürdü.

Allah Resulüne abdest suyu götüren ibni Abbas’a: “Allah’ım onu dinde anlayışlı eyle” duasını yapmıştı.

Bizler de abdest alana ve ibadet edene yardımcı olarak umarım bu duaya muhatap oluruz.

Namazı seven ibriğini dolu tutardı. İbriğin altın ve gümüşten olanı sevilmezdi. İbrik tutmak saygın bir hizmetti.

Netice-i kelam; ibrikten su ve şerbet ikram etmek, abdest alana yardımcı olmak, ibriği temiz ve dolu tutmak evet hepsi namazı yaşamak isteyenlerin en evvel vazifeleriydi.

Hiç ibrikten abdest aldınız mı?

Almak mecburiyetinde de değilsiniz. Su elimizin altında ve kontrolünde olduğu halde namazı eda etmeyenler “main çeşmesinden doldurulmuş testiler, ibrikler ve kaselerden” (56/18) asla içemeyeceklerdir. Kur’an’da ibriğin çoğulu ‘ebarik’ olarak geçer.

Son söz olarak; yaşarken ibriğiyle abdest almayanlara, ölünce kabrine su dökülen ibriklerin hiçbir faydası yoktur.