TR EN

Dil Seçin

Ara

“British Museum” İzlenimleri

İrkildim... Aslında özellikle onları görmeye gitmiştim ve ne ile karşılaşacağımı bildiğimi zannediyordum. Ancak gezdikçe duyulur hale gelen bir fısıltı esir aldı beni, sesin şiddeti gittikçe arttı, sardı sarmaladı beni, bunlar apaçık Kur’an-ı Kerim’den ayetlerdi, haykırış oldu, ürperdim...

 

Daha önce de pek çok müze gezmiştim, ama bu farklı idi... Kur’an-ı Kerim’de anlatılan kıssaların orta yerine düşüvermiştim bir anda. ‘İğne atsan yere düşmez’ diye tabir edilebilecek bir kalabalığın orta yerinde yapayalnız kalmıştım. Ayda ezan sesi duyan biri gibi hissettim kendimi...

Ve dinledim: Mezopotamya bölgesinde krallar, kudretlerinin bir ispatı ve şanı olsun diye aslan avına çıkarlarmış. Mızraklarıyla, kılıçlarıyla aslan avlarlarmış. Sonra arkalarında, aslanları taşıyan köleleri eşliğinde, böbürlenerek dönerlermiş saraylarına. Halka avladıkları aslanları gösterirken ilahlık iddialarını, kendilerince iyice pekiştirirlermiş.

Kendilerini o kadar kudretli zannetmişler ki sonunda putlarını yaptırmışlar. İşte onlar tam da benim karşımda duran putlar... Kendi kendilerine kapıldıkları ilahlık vehmine, halklarının da inanmasını istemişler, zorla kendilerine secde ettirirlermiş tebaalarını.

İlahlık iddialarını kabul etmeyenleri, zulümlerine karşı direnenleri, akıl almaz işkencelere maruz bırakırlarmış. İşkenceleri altında inim inim inleyen insanları gördükçe, kendilerini daha da kudretli hissederler, kahkahalarla gülerlermiş. “Demek ben ilah değilim öyle mi? O zaman söyle senin ilahına, gelsin de seni kurtarsın, beni de cehennemine atsın da görelim bakalım...” derler ve ağızlarını göğe doğru açarak, avaz avaz kahkahalarına devam ederlermiş.

İşte, onların istedikleri pek yakın bir zamanda olmuştu aslında, inkâr ettikleri ilah, Allah, onların canını zamanı gelince almıştı. Neden ölmüşlerdi acaba, çok merak ettim? O koca koca aslanları bir kılıç darbesi ile yere seren krallar, gözle görülmeyecek kadar küçük mikroplar tarafından mı devrilmişti yerlere, yoksa zerre kadar bir kan pıhtısı beyinlerinde veya kalplerinde bir damarı tıkamış da aniden ölüvermişler miydi?

İşte o son anlarını düşünüp irkilmiştim, British Museum’daki 3 adam boyundaki putları görünce. Nasıl bir pişmanlık, nasıl da geri dönülmez bir an, nasıl bir son nefes bu... İrkildim ve ürperdim, yutkunamadım, bir yumru kilitledi boğazımı, korku sardı içimi son nefesime dair. Allah’a sığındım inkârdan ve şirkten... Lâ ilahe illallah, Muhammeden Rasulûllah.

Sonra yandaki sergi salonuna geçtim. Mısır Firavunlarının sergilendiği salona. Bir zamanlar saraylara sığmayan firavunların, artık ufacık cam kafeslere sığmaları ne kadar ibret verici diye düşündüm. Mumyaları vardı firavunların, bedenleri simsiyah olmuştu. Dünyadaki her şeye galip gelebileceklerini zannetseler de ölümden kaçamayacaklarını onlar bile anlamışlardı. Kendilerince bir çare uydurmuşlardı, işte onlar oracıkta yatıyorlardı, uydurduklarıyla beraber cehennemi boylamışlardı...

Mezopotamya’da, Mısır’da ve hemen üst kattaki Antik Yunan salonunda ne kadar da benzer hikâyeler vardı. Firavunlar, Nemrutlar, Zeuslar... İsimleri, coğrafyaları farklı olsa da birbirini kovalayan yüzyıllar boyunca aynı hikâyeler yaşanmıştı. “Ben çok güçlüyüm, en güçlüyüm, çok kudretliyim” diyenlerle doluydu toprağın altı. Oysa hükümranlıklarından geriye taş parçalarından başka bir de ibret verici hikâyeleri kalmıştı, başka bir şey kalmamıştı.

Sonra düşündüm, bu hikâyeler orada bitmemişti, hala devam ediyordu, hala bazıları kendi kudretlerinin sonu olmadığını zannediyordu. Kazandıkları para, şan, şeref, şöhret, makam onların avladıkları aslanlardı sanki. Etraflarına göstere göstere geziyorlardı yeryüzünde. İşte bu hikâye aynıydı yüzyıllar, bin yıllar öncekilerle.

Hiç bakmazlar mı etraflarına?.. Milyar dolarların ölümlerini bir saniye bile geciktiremeyeceğinden bîhaberler mi?.. Allah’ı bulmak için hacca gitmek süslerini(!) bozuyorsa British Museum’a gitsinler ya da Paris’te Louvre Müzesi’ne gitsinler. Allah’ın varlığını, birliğini ve O’nun kudretini sergilemek ve insana aczini hatırlatmak için tefriş edilmiş sergi salonları var orada, içeride her yer Kur’an-ı Kerim’den ayetlerle dolu, her yer.