TR EN

Dil Seçin

Ara

Ağustos 2009

post-title

Ağustos 2009, 392

İnsan yüz kapılı bir saraya benzer. Kendi sarayının odalarında, nelerin gizli olduğunu bilmeden yaşayan, ama başka saraylardaki odaları merak eden ne kadar çok insan var. Oturduğu sarayın bir kaç odasının dışında, diğer odalarını hiç açmayan bir insanın, başka saraylarda neler var neler yok diye merak etmesi ne kadar tuhaftır değil mi?

İşte bizler de böyleyiz, dışarıda hazineler arıyoruz. Oysa hakiki ve sahici hazine bizde saklı. Kendi evimizde, kendi vücut ve hayat sarayımızda gizli. Biz bundan sorumluyuz. Hem de iki yönden; başkalarına bakıp, kendimizde ve elimizde bir şey yok zannediyoruz, Allah’a su-i zan ediyoruz. Başkalarınkine de boş yere imrenip duruyoruz. Başımıza gelecek en büyük felaketlerden biri de bu olsa gerek: “Kendi hazinelerinden habersiz yaşamak.”

Hayat bu mu? Elbette bu değil. İşte biz Zafer Dergisi olarak, 33 yıldır yüzlerce kalem erbabının, bilim adamının araştırmalarıyla bu insan ve kâinat sarayında gizli olan hazineleri açmaya ve göstermeye çalışıyoruz sizlere.

Yıllar önce Zafere gelen bir gencin çalışma masamızın üzerine bıraktığı küçük mektup hâlâ hafızamızdan silinmiş değil. Ne diyordu o genç arkadaş;

“Herkesin bir şeyler keşfettiği bu dünyada, ben de Zafer Dergisi’yle kendimi ve hayatın anlamını keşfettim.” diyordu.

Şaziye Yardemir kardeşimizin göndermiş olduğu e-mail de bu düşünceleri tazelememize sebep oldu: “Bu ay, Zafer Dergim geldiğinde, her zamanki gibi önce hızlıca sayfalarını çevirip göz gezdirdim. Sonra yavaş yavaş tadını çıkararak okumaya başladım. Ve şunu düşündüm; Bu dergi para verip alınan herhangi bir mecmua değil, her ay ziyaretime gelen ve sohbet edilen bir dost gibi. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun.”

Biz de hepimiz adına Allah razı olsun diyoruz.

Madem öyle sevgili dostlar bu dost halkasını genişletmemiz gerekiyor. Biz, ekip olarak üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz. Her ay sizlere yepyeni konularla ve araştırmalarla dolu bir dergi sunmanın gayretindeyiz.

Her yazı, yazarından size bir merhabadır ve yeni okuyucular kazandırmanız için bir davettir aslında. Ve bunu lütfen öyle kabul ediniz. Verilen emeklere, gösterilen gayretlere siz de önce duanızla ve sonra gayretinizle destek veriniz.

Unutmayınız; en küçük bir kıpırdanışın bütün bir kâinat üzerinde etkisi vardır. Bütün denizler, bir taş parçası yüzünden değişirler. Yalnız şu an bizimdir. Yeni aboneler kazanmak için geç kalınırsa, şu anki görev de önemini yitirir. Çünkü biz her şeyden önce Zaferle insanı inşa etmeye çalışıyoruz. İnsanın bu dünyadaki, o yüce görevinin ne olduğunu hatırlatmaya çalışıyoruz. Bazen bir saatin kaybettirdiği şeyi, bin yıl bile geri getiremez. Aman dikkat!

Hiç kimse ben ne yapabilirim, ya da benim yapacağımdan ne çıkar diyemez.

Mevlânâ; “Bir damla yağmurun bile denize faydası vardır” der. Evet, sizden gayret ve müjdeli haberler bekliyoruz.

Her ay adım adım daha güzel günlere doğru yol alıyoruz. Şevkimizi heyecanımızı diri tutmaya çalışıyoruz. Çok şükür Rabbim bunu da nasip ediyor. Evet, sevgili dostlar günlük hayatımızda yaptığımız en basit bir iş bile ancak Allah’a hizmetin bir yankısı olduğu zaman gerçek değerini bulur. Amaç büyük görünen şeyler yapmak değil, ne kadar az olursa olsun, onu Allah için, Allah adına yapmaktır. Allah için olunca küçük şeyler de büyür. O kadar büyür ki Hz. Peygamber Efendimizin (sav) dediği gibi; “Ne su isteyenin çanağına kendi kovandan boşaltman küçük şeydir, ne de bir kardeşinle karşılaştığında ona gülümsemen basit ve değersizdir” buyuruyor. Sizlerin Zafer’i sevdiğinizi biliyoruz. Sevgiler de bakım ve ilgi isterler. Bu sevginizi lütfen, yakın ilginizle büyütünüz inşallah. Çünkü Zafer bunu hak ediyor.

Kısa bir ömür yaşamasına rağmen, ardında sayısız eserler bırakan büyük âlim İmam-ı Gazâlî, bir gün çalışıyordu. Kalemini hokkadan çıkarmış tam yazmaya hazırlanıyordu ki, kalemin ucuna bir sinek kondu ve mürekkepten içmeye başladı. İmam-ı Gazâlî, sinek uçuncaya kadar böyle hareketsiz kalakaldı. Çünkü iyiliğin büyüğü ya da küçüğü olmazdı.

Yine bir gün Peygamber Efendimize (sav) bir kişi gelip “Hangi sadakanın derecesi daha yüksektir?” diye sorar, Peygamberimiz (sav) de; “Darlıkta, az şeyden yapılan yardım” diye buyurur.

Evet, hiçbir iyilik boşa gitmiyor. Vaktim yok, zamanım kısıtlı diye, iyilik yarışından geri kalmamalı insan. Bu dünyada aldıklarımız değil, verdiklerimiz bizi daha çok zengin eder. Mutluluk bunda gizli. Bir şeye sahip oluşta değil, o sahip oluştan doğan şükür duygusunda gizli. Ve sizde olan, bir nimetin muhtaçlarla paylaşılmasından doğan, o ruh halinde gizli.

Bu çağrılara geçen ay o kadar güzel cevaplar geldi ki; bırakın siz okuyucularımızı, yazarlarımız dahi destek verdiler. Yeni aboneler kazandırdılar. Niçin yaşadığını bilen, görevinin hakkını veren tüm dostlara selam ve dua ile...

Efendim, mübarek Ramazan-ı Şerifinizi can-ı gönülle kutlarız. Nice Ramazanlara inşaallah.

Yeni kalemler var bu ay da aramızda. Zevkle okuyacağınız yazılar... Buyrun efendim “Bismilllah” ile sayfalarda seyahate.

Dergideki Yazılar