TR EN

Dil Seçin

Ara

Susadıkça Su İçiniz!

Yıllarca herkesin günde en az sekiz bardak su içmesi gerektiği telkin edildi. 1990’larda yaygınlaşan bu inanca göre, günde iki litre su içmek cilt sağlığına, kilo vermeye ve vücuttan toksinlerin (zehirli maddeler) atılmasına yardımcı oluyordu.

Peki ama, bu ne kadar doğruydu?

 

Su; kaslarımızın, kalbimizin, dokularımızın, tüm hücrelerimiz ve organlarımızın çalışmasını sağlayan, vücudumuzun dışını ve içini temizleyen, toksik maddeleri bedenimizden atan muhteşem bir sıvıdır. Yaşamak için oksijenden sonraki en önemli ihtiyacımız sudur ve vücudumuzun % 70’i sudan oluşmaktadır. Altı hafta yiyeceksiz kalabiliriz ama bir haftadan fazla susuz yaşamamız mümkün değildir.

Çok terlemek, yeteri kadar su içmemek, idrar ve kusma yoluyla fazla su kaybetmekle dehidratasyon denilen tablo ortaya çıkar. Vücudun bu şekilde susuz kalması; baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk, ruhsal ve sinirsel bozukluklar, idrar azalması ve koyulaşmasından halüsinasyon ve komaya kadar giden rahatsızlıklara sebep olur.

Kısacası, susuz yapamayız. Ancak her şeyin olduğu gibi suyun da fazlası zararlıdır.

Yıllarca herkesin günde en an sekiz bardak su içmesi gerektiği telkin edildi. 1990’larda yaygınlaşan bu inanca göre, günde iki litre su içmek cilt sağlığına, kilo vermeye ve vücuttan toksinlerin (zehirli maddeler) atılmasına yardımcı oluyordu. Bunun yanı sıra fazla su içmeyenlerin sağlık problemleriyle karşılaşmaları kaçınılmazdı. Bu mitin (yanlış inanç) yaygınlaşması, insanları susadıkları zaman su içmek yerine, gün boyu ellerinde su şişesiyle dolaşmaya ve zoraki içmeye sevk etti.

Ancak, Pennsylvania Üniversitesi’nden Dr. Dan Negoianu ve Dr. Stanley Goldferb’in klinik çalışmaları tarayarak vardıkları sonuç, bu kadar çok su içmenin tespit edilmiş bir faydası olmadığını gösterdi.

Bilim adamları, sıcak ve kuru havalarda su ihtiyacının arttığını, bazı hastalıklardan muzdarip olanların fazla sıvıya ihtiyaç duyabileceğini, ancak normal şartlarda buna gerek olmadığını belirtiyor. Yeni araştırmaya göre, susuzluk derinin görünümünü değiştirebiliyor, ancak çok su içmenin deriyi güzelleştirdiğine dair bir bulgu yok. Bunun yanı sıra fazla su, böbreğin tuz ve üreyi vücuttan atmasına yardımcı olsa da bunun sağlığa bir yararının olduğunu gösteren bir kanıt yok.

Suyu çok içerek tokluk hissi oluşturulduğunda kilo verilebileceği iddiası da ispatlanamadı.

Aksine, ihtiyacımızdan fazla su içmemeye dikkat etmeliyiz. Aşırı su, kanı sulandırarak sodyum seviyesini düşürür ve baş ağrısı, görme bulanıklığı, kramplardan komaya ve ölüme kadar giden belirtilerle kendini gösteren hiponatremi denilen tabloya yol açar.

Vücudumuz sahip olduğu ve ihtiyaç duyduğu su miktarlarındaki değişime karşı aşırı hassastır. Daha çok suya ihtiyaç duyduğumuzda veya böbreklerimizin daha fazla su bırakmasının (idrar) önüne geçmek istediğimizde vasopressin denilen bir hormon salgılanır. Üstelik vasopressin, vücut sıvı yoğunluğunda çok küçük değişimler olduğunda bile ortaya çıkar. Bunun için bu değişimlerden çok daha azı bile bizi susatmak için yeterlidir. Bu da, su dengemizin anında düzenlenmesini sağlar ve dışarı bırakılan idrar miktarı ayarlanır.

İşin doğrusu; kendimizi ille de 8 bardak su içmek için zorlamayalım. Rabbimizin nimeti olan susamaya kulak verelim ve susadıkça su içelim. Bu yeterlidir, çünkü yiyeceklerimizde ve diğer içtiğimiz sıvılarda da su bulunmaktadır.

Vücudumuzun hassas ayarına itimat edelim. Sağlıklı bir vücut, ihtiyaç duyduğu su miktarını, salgıladığı vasopressini ve ne zaman susadığımızı düzenlemede harikadır ve oldukça başarılıdır.

Sağlıklı bir beden, daha çok sıvıya ihtiyaç duyduğu anda çabuk ve net bir şekilde tepki verir. Terlediğimizde, hava sıcak olduğunda, egzersiz sonrası daha çok susamamız daha çok suya ihtiyaç duyduğumuz anlamına gelir. O yüzden canımız çekmediğinde zorla su içmeye ve gereğinden fazla sıvı tüketmeye gerek yoktur. Doğru olan Allah’ın bedenimize koyduğu mükemmel sisteme güvenmemiz ve susadıkça suyu kana kana içmemizdir.