TR EN

Dil Seçin

Ara

“Para Sesi”

“Hımm! Hımmm!”

Doktor sivri ucundan ışık yansıyan âletin öbür ucundan kulağına bakarken bu sesi çıkarıyordu.

“İlginç!”

Neydi ilginç olan? Acaba sorunun kaynağını bulmuş muydu bu garip adam? Kendisine saatler kadar uzun gelen bu inceleme nihayet bitti ve doktor kapatma düğmesine basıp âleti cebine koydu. Boğazını temizledi ve şöyle dedi:

“Çok enteresan bir vak’a.”

“Doktor! Bana iyileşip iyileşmeyeceğimi söyleyin lütfen!”

“Sakin olun. En azından içimizin rahat olmasını sağlayacak veriler var elimizde.”

“Ne gibi?”

“Kulağınızda hiçbir anomali göze çarpmıyor.”

“Anomali?”

“Pardon. Anormallik yani. Fiziksel olarak mükemmel kulaklarınız var. Bir kulak burun boğaz uzmanı olarak size şunu söyleyebilirim: Sorununuzun kesinlikle kulaklarınızla ilgisi yok!”

“Nasıl olur? O seslerin hepsini ben bu kepçe kulaklarla duyuyorum doktor!”

“Öhö! Nasıl söylesem. Bir de psikiyatrımıza görünmeyi düşünmez misiniz?”

“Ne demek bu? Bana deli mi demek istiyorsunuz?”

“O nasıl söz canım! Hani belki son zamanlarda canınızı sıkan olayların etkisiyle o sesleri duyuyor olabilirsiniz. O bakımdan...”

Kırk beş dakika sonra psikiyatrın odası.

“Buyrun sizi dinliyorum.”

“Doktor, önce bana gülmeyeceğinize söz verin, sonra anlatacaklarımı dinleyin.”

“Söz veriyorum, buyrun.”

“Ben sürekli para sesi duyuyorum. Sakın gaipten hayalî sesler duyduğumu sanmayın! Bunlar gerçek sesler. Ne kadar uzakta olursa olsun, yolda yuvarlanan madeni bir paranın sesi geliyor kulağıma. Karşımdaki insanın cebindeki paraların hışırtısını duyabiliyorum.”

“İlginç. Devam edin lütfen.”

“Şey, daha ilgincini söyleyeyim mi size? Yolda yuvarlanan paranın kaç kuruş olduğunu, karşımdaki kişinin cebinde kaç lira olduğunu tamı tamına tahmin edebiliyorum. Hatta o kişinin üzerindeki eşyaların değerini kuruşu kuruşuna bilebiliyorum. Kolundaki bileziğin kaç ayar, yüzüğündeki taşın kaç karat, çantasının sahici mi yoksa sahte mi olduğunu yanılmadan söyleyebiliyorum.”

“Demek ki, bu beceriyi kazanmak için hayli çaba gösterdiniz. Öyle mi?”

“Tam olarak değil. Ben fakir bir aileden geliyorum. Çocukluğum maddî sıkıntılarla geçti. Üniversitede ekonomi okudum. Üstüne para yönetimi üzerine master yaptım. Kariyer basamaklarını hızlı tırmandım ve şu anda büyük bir şirketin malî yöneticisiyim. Yaşım otuzu buldu.”

“Bu sorun ne zaman ortaya çıktı peki?”

“Kendimi bildim bileli benimleydi. Önceleri eğlenceli geliyordu. Arkadaş ortamlarında gülmeye ve hava atmaya yarıyordu. Ama bir gün... Özür dilerim doktor... ben... aslında ağlamak istemiyorum.”

“Hımm. Peçete buyrun. Lütfen tutmayın kendinizi. Rahat hissedin. İstediğiniz kadar ağlayabilirsiniz.”

“Hayatımın fırsatını kaçırdım elimden doktor! Nasıl ağlamayayım!”

“Nasıl? Anlatır mısınız?”

“Deli gibi sevdiğim ve evlenmeyi düşündüğüm kadınla sahilde oturmuş sohbet ediyorduk. Daha doğrusu o konuşuyor, ben ise elimde olmadan onun üzerindeki elbiseyi kaça aldığını, ayakkabısının fiyatının ne olduğunu düşünüyordum. Buluşmadan önce kuaföre gitmiş olmalıydı. Kuaföre verdiği parayı bile düşündüm. Ve sesler yine geliyordu. Sahile vuran dalgalar enerji üretmek için kullanılabilse, günde kaç kilovat elektrik elde edilebileceğini ve kaç lira kazanılabileceğini hesapladım. Yan masadaki adamın cüzdanından çıkardığı kredi kartının cinsini ve limitini bile anladım! İki masa ötede oturan çiftin bardaklarına dökülen içkinin bile piyasa fiyatını farkettim. Ama birşeyi farkedemedim.”

“Neyi?”

“Karşımdaki insanın gözlerindeki sevgiyi göremedim; bana söylediği sözlerdeki güzelliği duyamadım. Birden masadan kalktı ve ‘Artık dayanamayacağım!’ diyerek beni... Pardon doktor...”

“Hımm. Siz isterseniz peçete kutusunu alın. Aradınız mı onu sonra?”

“Aramaz mıyım? Benimle artık görüşmek istemediğini, çünkü onu gönülden dinlemediğimi, gözlerinin içine bakmadığımı, onu sevdiğime inanmadığını söyledi.”

“Peki ne hissettiniz bu durum karşısında?”

“Önce çok üzüldüm, ama sonra yine paranın sesi galip gelmeye başladı. Hep öyle oluyor zaten. Arkadaşlarımla da öyle oluyor. Bir arkadaşımı kaybettiğimde önce üzülüyor, sonra hesaplarımla kendime geliyorum. Sevgilimin telefonundan sonra, o hayatımdan çıkınca harcamak zorunda kalmayacağım paranın hesabını yaptım ve daha iyi hissettim. Hem evlenecek olsaydık doktor, inanabiliyor musunuz, toplam masraflarımız tamı tamına...”

“Lütfen! Bence duygularınıza odaklanalım.”

“Doktor, bırakın duyguları şimdi. Siz bana söyleyin şimdi, cebinizdeki paranın miktarını tam tamına bileyim mi?”

“Beyefendi, bu şekilde bir yere varamayız ki. Biraz önce hüngür hüngür ağlıyordunuz, şimdiyse gözleriniz çakmak çakmak paradan bahsediyorsunuz.”

“Evet. Bu da benim tarzım doktor! Zayıf hissettim mi hemen para hesabı yaparım ve kendime gelirim. Durun, bekleme salonundaki insan sayısından hareketle sizin günde kaç lira kazandığınızı söylememi ister misiniz? Sanıyorum, hayır sanmıyorum, eminim ki...”^

“Beyefendi, lütfen burayı terkedin! Zaten seans süresi doldu. Çıkışta vizit ücretini ödemeyi de unutmayın!”