Bir avuç kumdur hayat savrulup giden
Bitip tükenen zaman sermayemizdir.
Kuş cıvıltılarında kendini bulmaktır belki
Belki sımsıcak bir günde yüzümüzü okşayan rüzgârdır.
İçimize çektiğimiz küçük bir nefestir.
Bir çiçektir kokladıkça koklamak istediğimiz
Dipsiz bir bataklıktır bizi içine çeken,
Denizler kadar sonsuz, bir kelebeğin ömrü kadar kısadır.
Bir kuyudur Yusuf’u koruyan
Aynadaki yüzümüzdür eskiyen...
Hayat bir duadır tutunduğumuz...
Bir çocuğun tebessümüdür temiz, masum.
Dalgalardan çalkantılıdır hayat.
Mutluluktur...
Bir bebeğin dünyaya geldiğinde annenin yaşadığı,
Sevgidir evladına duyduğu.
Hüzündür...
Elvedalar sonunda yaşanan
Günlerce ardından ağladığımız sevdiklerimizdir.
Bir resimdir göz bebeğimizden silinmeyen,
Eyvahlarımızdır, keşkelerimiz...
Kimine bir ilaç, kimine bir zehirdir.
Bir kitap sayfasıdır.
Rahmetlerle ve içimizdeki ışığı aktaran cümlelerle dolu.
Yorulan kalplerdir hayat
Bir melodidir mırıldandığımız.
Bir nimettir paylaşılan az ya da çok.
Önümüze konulmuş bir sınav kâğıdıdır,
Üzerini yanlış veya doğrularla bizim dolduracağımız.
Bir komedi, bir dram tadında oyundur,
Oyuncuları “biz” olan...
Bir saraydır beş vakit padişahın kapısını çalabildiğimiz,
İsteklerimizi sunabildiğimiz.
Bir lezzet pınarıdır içtiğimiz
Upuzun bir yoldur sonu görünmeyen.
Mimarı biz olan bir yaşamdır Hayat
Günahıyla sevabıyla yaşanıyor işte.
Ne zaman nasıl sona ereceği belli olmadan...