TR EN

Dil Seçin

Ara

İnsana Dost Bir Arkadaş: Kedilerimiz

Kediler çocuk gibi çok nazdar ve nazik ve insana karışık bir arkadaş olduğundan çok şefkat ve merhamete muhtaçtırlar.1 Günümüzde yüksek katlı binalarda yaşamak zorunda kalan insanımız bu arkadaşını neredeyse unuttu. Çocukların hayvan sevgisi kazanmasında kedilerin muhteşem canlılar olduklarını düşünüyorum. Bizim medeniyetimizde kedi hep vardı ve evimizin içindeydi, köpeklerimiz ise dışarıda evin bekçiliğini yaparlardı.

Bugün evlerimizdeki kedi arkadaşlarımız azalmış. Kedilerin evlerimizden uzaklaşmasında elbette yüksek katlı binalardaki yaşam tarzının etkisi olmuştur. Başka sebepler var mı diye düşünüyorum. Acaba son zamanlarda huzur evlerindeki ihtiyarların artışı ile evlerdeki kedilerin azalması arasında bir ilişki var mı? Yaşlılarımız kedilerini de mi alıp gittiler, yoksa önce hayvan sevgisinin azalması mı yaşlıları evlerimizden uzaklaştırdı. Ülkemizde huzur evlerinde kalan yaşlıların sayısı neredeyse yirmi binleri bulmuş, bunun sebeplerini elbette sorgulamak durumundayız.

Üniversite seçme sınavında görevliydim. Sınavın başlamasıyla koca bina sessizliğe büründü ve yalnızca öğrencilerin kalem sesleri duyulur hale geldi. Artık dışarıdan gelen seslere kulak kabarttım. Okul bahçesine baktım. Orada bütün bu streslerden uzak birileri vardı. Kedi arkadaşlar gelmiş, önce biraz oynaştılar, daha sonra ağaçların altında uykuya daldılar. Sınavın bitimine yakın bahçeye yavru bir kedi girdi. Yırtık sesi ile ortalığı velveleye vermeye başladı. Görevliler kediyi okul bahçesinin dışına kadar götürüp bıraksalar da nafile! Hayvan yine bahçeye geri döndü ve bağırmaya devam etti. Bu uzaklaştırma işi birkaç defa tekrarlandı ama sonuç alınamadı. Ben de bırakın içeriye girsin dedim. Yanına yaklaşıp eğildiğimde kucağıma hoplayıverdi. Henüz yavru bir kediydi. Belki de annesini kaybetmişti. Çocukluğumdaki babaannemin kedisini hatırladım, rahmetlinin yanından hiç ayrılmazdı. Onu eve götürmeye karar verdim. Neredeyse bir yıldır bizimle birlikte yaşıyor.

Kedinin gelmesiyle evimizde neler değişti. Bence hiç azımsanamayacak şeyler. Sabah erken kalkmada tam bir zamanlama; bu arkadaşın biyolojik saati hiç şaşmıyor. Çocukların uyandırılmasında da yardımını hiç esirgemiyor. Küçük oğlumu bilgisayarın başından kaldırmada kedi bizden daha başarılı diyebilirim. Evin içinde top oynuyorlar ve kaptan oyuncu yine kedimiz. Evde bir tamirat yapılacaksa çocuklardan önce yanınıza gelen yine o. Bıkmadan sizin işlerinizi takip eder. Misafirler birlikte karşılanır. Bu arada söylemeliyim kedimiz çok misafirperver, gelenlerin kalbini kazanacak bir paket programını hemen devreye sokuyor. Önce belirli mesafeye gelir uzanır, sempatik hareketler ile misafiri göz hapsine alır. Birkaç takla hareketinden sonra artık yakınına sokulmuştur. Bundan sonrasında misafirin evimizde yabancılık çekme şansı kalmaz.

Ben bu hayvanlara haksızlık edildiğine inanıyorum. Sıkça kullanılır “aramıza kara kedi mi girdi” diye. Kedi araya sevgi ve muhabbetle giriyor, belki köpek için söylense bir ölçüde anlarım.

Geçenlerde bir arkadaşım Avrupa’dan döndüğünde “çocuklarına vursan aldırmazlar ama köpeklerine dokunmaya gelmiyor” dedi. Bu toplumda anne baba ile çocukların arasına kedi değil köpek girmiş. Ne kötü bir sonuç olmuş bu. Kediler bunu hiçbir zaman yapmazlar. Sebebine gelince, bu hayvanların önemli bir davranış biçimidir “insanlar ile arasındaki muhabbetin sınırlarını çizebilmeleri.” Bazen kedime takılıyorum niçin pas vermiyorsun diye. Bana döner bir şeyler söyler sonra yoluna devam eder. Benden bu kadar demesini biliyor bu arkadaş. Bundan sonra onun derdi kendisine hakiki nimet veren Yüce Yaratıcısına şükretmektir. Bu şükre de onun, ‘Rahîm’ ismini tekrarlayarak yaptığı ve mır-mır seslerinin, bu zikrin bir göstergesi olduğu belirtilmektedir.2

İnce bir çizgi bu ve bunu kediler başarıyor, ya biz? Bence çocuğun bu karakteri mutlaka tanıması gerekiyor. Belki de daha sonraki yıllar için özgürlüğü ve şükretmeyi bu hayvancıktan öğrenecek.

Anlamsız kedi tanımlamasına hep karşı çıkmışımdır. “Nankör kedi” diyorlar. Bu arkadaşlarımız bunu hiç mi hiç hak etmiyorlar. Nankör insanlar vardır ama kedinin nankörü yoktur. Görüntüye aldanmamak lâzım.

Çocuk evin içinde köpekle birlikte büyürse ne olur? O hayvancığın yeri elbette kapının önü, orası için yaratılmış ve görevlerinde de son derece başarılı, yanlış olan onu evin içine almak. Kedi ile yer değiştirirse sonuçları hiç de iç açıcı olmuyor, olmayacak da. Benim görebildiğim kadarıyla insanlar o hayvanın sadakat duygusunun arkasında kaybolup gidiyorlar. Korkarım bu karakter ile içli dışlı olmak gerçek nimet vericiyi unutturur insanlara. Geçenlerde okuduğum bir yazıda “kedilerin yönetimi” şeklinde bir başlık atılmış, kedilerin insanlarla ilişkilerinde ne kadar profesyonel olduklarını anlatıyor. Adeta benim kedimi tarif ediyor dedim. Ancak yazı bunu bir tehlike olarak yorumlamış. Ben buna katılmıyorum, asıl tehlikenin “köpeklerin yönetimi” olduğuna inanıyorum.

Bu kedi arkadaşların ev ortamında tutulması elbette veteriner kontrolünü gerekli kılıyor. Belirli aşıların yapılması gerekiyor. Ayrıca yiyecekleri mamaların ve kedi kumlarının da bir maliyeti var. Bütün bunlar aile bütçesine bir yük getirir mi diye akıllara gelebilir. Bu konuda benim düşüncem o hayvancıkların bize değil bizim onlara ihtiyacımızın olduğu şeklindedir. Dışarıda kaldıklarında da hayatlarını sürdürebiliyorlar. Ayrıca Yüce Yaratıcı bunların rızıklarını bereket suretinde vermektedir. Bediüzzaman hazretlerinin de kedileri vardı ve onların bereketine mazhar olduğunu şu kelimelerle ifade etmektedir: “...Hatta değil yalnız ihtiyar akraba, belki insanlara arkadaş verilen ve rızıkları insanların rızıkları içinde gönderilen kedi gibi bazı mahlûkların rızıkları dahi, bereket suretinde geliyor.”3

 

DİPNOTLAR:

1. Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, 24. Söz, 1. Dal (haşiye).

2. Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, 21. Mektup.

3. Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nuriye, Katre.