TR EN

Dil Seçin

Ara

Temmuz 2012

post-title

Temmuz 2012, 427

Değerli dostlarımız, sevgili okuyucularımız;

Yaklaşan Ramazan-ı Şerifinizi tebrik ediyor, Rabbimizden hayırlara vesile kılmasını diliyoruz. 

Son günlerde ülkemizin gündemi bir hayli yoğun. Bir yanda eğitim, kürtaj, terör; diğer yanda çocuk, kadın konuları... Biz de Zafer’e özgü bir üslûpla hemen her konuya değinmeye çalıştık. Gönüllere bir nebze de olsa inşallah su serpilmiş olur. Onca gündem arasında önemli olan, ebedî hakikatlere dair mesajların gözden kaçırılmamasıdır.

Buna dair bir hatıra:

Bir gün sahabeden bazıları mescidde toplanmış, kendilerine göre birtakım önemli hizmetleri sıralıyorlar ve bunları yapmayı da temenni ediyorlar. Birisi:

“Ben Kâbe’ye gelen hacılara su versem, başka hiç bir amel işlemesem, aldırış etmem.”

Diğeri:

“Ben Mescid-i Haram’ı imar etsem, sonra hiç bir amel işlemesem, aldırmam.” diyor.

Daha başka birisi de:

“Allah yolunda cihat, bu sizin söylediklerinizden daha faziletlidir.” diyor.

Bu arada Hazreti Ömer de (ra) konuşulanları duyup şöyle der:

“Rasulullah’ın (asm) yanında seslerinizi yükseltmeyin. Cuma namazını kıldıktan sonra ben Peygamber’in (asm) yanına gireyim de, bu tartıştığınız meselenin fetvasını Ondan sorayım.” der. (Müslim, İmâre; 111)

Daha sonra Hazreti Ömer (ra), Hazreti Peygamberimizin (asm) yanına girer. Bu sırada mealini vereceğimiz âyet-i kerime de nazil olur:

“Yoksa siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haramı imar etmeyi, Allah’a ve âhiret gününe iman ederek Allah yolunda cihad eden kimsenin yaptığı işle bir mi tutuyorsunuz? Allah katında bunlar bir olmaz. Ve Allah zalimler güruhuna yol göstermez.” (Tevbe, 19)

Peygamberimiz (asm) bir başka hadislerinde de bu mânâyı teyid ederek, “Sabahleyin veya akşamleyin, herhangi bir zamanda Allah yolunda cihad için bir kere yürüyüş, hiç şüphesiz dünyadan ve dünyadaki şeylerin hepsinden hayırlıdır.” buyurdular. (Müslim, İmâre; 112)

Şüphesiz ki cihadın maddî olduğu kadar, manevî yönü de vardır. Maddî cihatta düşmanın hücumuna karşı, insanların korumaları gereken namusları, dinleri, vatanları vardır. Manevî cihatta ise, fertleri ikna ve irşad vardır. Bu da ancak iman hakikatlerinin neşriyle mümkündür. Çünkü bütün ilimlerin şahı ve padişahı olan marifetullah ilminin ve İslamî bilgilerin muhafazasına çalışmak ancak böyle mümkündür. Hem bu tarz çalışmalar, insanların dünya hayatındaki huzur ve mutluluğunun yanında, ebedî saadeti kazanmalarına  da vesile olmaktadır.

***

Evet, özellikle günümüzde tabiatçılık ve materyalizm gibi çeşitli inançsızlık akımlarının kendilerini hâkim kılmaya çalıştığı bir ortamda, sarsılmaz bir imanın ne kadar önemli olduğu çok açıktır. Bundan mahrum kalan gelecek nesillerin ve özellikle de gençliğimizin uyuşturucuya, teröre ve daha birçok sinsi tuzaklara düşmesi de kaçınılmazdır. Özellikle şu günlerde, bu hizmetin önemi tartışma götürmez bir gerçektir.

Bediüzzaman Hazretleri, iman hakikatlerinin her şeyden evvel bu zamanda en birinci maksat olması, diğer hizmetlerin ise ikinci, üçüncü derecede kalması gerektiğini söyler.

Evet, bu hizmetler yerine getirilirken, hatırdan çıkarılmaması gereken bir nokta vardır. O da medenîlere galebe çalmanın ikna ile mümkün olduğudur. Kişinin ikna kabiliyeti ise, güzel konuşma ve maksadını güzel ifade etme yanında, gerekli bilgiye ve kültüre de sahip olmasıyla gerçekleşebilir. Onun için, bu hizmeti yerine getirmek durumunda olan kimseler -ki herkes gücü yettiğince bununla görevlidir- iman hakikatlerini dile getiren eserleri okumalı ve bu konuda gerekli çalışmaları yapıp çevresini de aydınlatmalıdır.

Zafer Dergisi olarak 36 yıldır bu sağlam metodun izinden yürüyoruz. Toplumumuzda dalga dalga yayılan ve hepimizi içine almaya uğraşan her nevi zararlı ve tehlikeli akıma karşı, imanın ve ilmin bir arada yoğrulmasıyla oluşan bu şifalı hakikatleri sunmaya ve sizlerle paylaşmaya çalışıyoruz. Zaferimizin her sayısındaki en az 30 yazı, kalemle yapılan bu manevî cihadın önemli bir parçası ve insanlarımızın ebedî hayatlarını ihya etme konusundaki faaliyetlerin de sürekli tazelenen bir güç kaynağı olmaktadır.

Bu sayıda insanın yaratılışıyla ilgili yazıyı öne çekmemizin sebebi de budur. Bazen ağaca bakarken ormanı gözden kaybediyoruz. Bu yanılgıya düşmemek için Prof. Dr. Volkan Tuzcu’nun kaleminden nefis bir yazıyı takdim ediyoruz.

Alaaddin Başar, Âdem Tatlı, Mehmet Kırkıncı, Nevzat Tarhan hocalarımızın yazılarına özellikle dikkatlerinizi çekiyoruz. Metin Karabaşoğlu, ism-i âzâmın gölgesinde hakikatin dengesini işliyor. Süleyman Kösmene, Kâmil Kırış, Dr. Hasan Feyzi Katıöz bu ay aramıza yeni katılan kalemler. Osman Suroğlu ise harika çizgisiyle şu sıralar gündemden düşmeyen bir konuyu da özetliyor âdetâ. Betül Tomor, gerçek bir hayat öyküsüyle kalbimize dokunuyor. Göz nuru dökülen bütün yazılar için yazarlarımızın ellerine sağlık.

Şimdi söz sende ey okuyucu... Gayret ve dua dolu ellerini Zafer için uzatma vaktidir.

Dergimiz baskıya vaktinde teslim edilmesine rağmen, iki aydır matbaadan kaynaklanan problemler nedeniyle elinize geç ulaştı. Özür diliyoruz, bu durumun acilen izalesi için çalışıyoruz.

Not: Zaferimize emeği geçmiş olan gönül ve dava dostlarımızdan Şemsi Gönüllü Ağabey’i ahirete uğurladık. Binler dua ve fatihalarla...

Zafer’de yayınlanan yazılar hakkındaki her türlü dilek ve görüşlerinizi zaferdergim@gmail.com  adresine bekliyoruz.

Dergideki Yazılar