
Psikolog/Psikoterapist
Ruhsal Şifa
Temmuz 2012, 427 |
![]() |
Eklenme Tarih: 03 Haziran 2020 20:13 | Banu Yaşar |
Soru:
13 yaşındayım. Özel bir okulda okuyorum. Çevremdeki tüm kızların erkek arkadaşı var. Aralarında konuştukları konular hep bununla ilgili oluyor. Onların yanında kendimi çok yalnız hissediyorum. Ben de mi bir gariplik var diye düşünüyorum. Annemle bu konuyu konuştuğumda, her şeyin zamanında yaşanması gerektiğini, vaktinden önce harcanan duyguların insana zarar vereceğini söylüyor. Bu beni biraz rahatlattı ama yine de emin değilim. Sizce sorun ben de mi, eğer bendeyse ne yapmalıyım?
Cevap:
Büyümek denen kavram, boy uzamasının durmasına kadar olan süreci kapsamaz. Hayat boyu devam eder. Adeta ölene kadar büyümeye ve öğrenmeye çalışırız. Allah her yaş diliminde insana yeni duygular ve yeni beceriler kazandırır. Oturmayı öğrenmeden, emeklemeye geçilmez. Yürümek için emeklemek ve sıralamak gerekir. Kademe kademe öğrenilir. Her yaşta daha önce bilinmeyen yeni davranış kalıpları ve duygusal beceriler kazanılır.
Çocukluk çağı çocukça yaşanması, doyasıya oynanması gereken bir yaştır. Sınırsız enerji ancak oyun oynamanın tadıyla harcanabilir. Çocukça koşmak, bir ağaca tırmanmak, evcilik oynamak, resim yapmak, topa hızlıca vurup sıkı bir şut atmak hep çocukluğun vazgeçilmez anılarından olmuştur.
Fakat günümüzde çocuklar yorgun, bezgin, oturacak yer arıyor. Az yürüseler yoruluyorlar. Vücutları yaşlarına uymayacak şekilde çabuk yorulduğu gibi duyguları da yaşlarının çok üstünde seyrediyor. Bir dönem yaşanmadan, tadına varılmadan, lezzeti alınmadan atlanıyor. Oturmayı öğrendiğinde televizyon karşısında hareketsiz saatler geçirmeyi de öğreniyor. Ne varsa seyrediyor. Seyretmekten tüm bilinçaltı kirleniyor. Yaşının üstünde henüz anlamadığı bir çok görüntü ve kavramla erkenden tanışıyor.
Bu sebeple ergenlik çok daha erken yaşlara kaymaya başladı. En azından ergenliğin duygusal boyutu çok erken yaşlarda yaşanır oldu. Anaokulu çocukları bile, aşık olmaktan, kıskanmaktan, kız arkadaşını elinden almaktan bahsediyor. Bunlar her ne kadar anlamına vakıf olunmayan, alıntı kavramlar olsa da çocuklarımızın hayatına tamamıyla girdi. Çocukluk çağı hırsızları diyorum ben buna… Onların oyun çağını, gençlik ve yetişkinlik çağının bilgileriyle bozdular. Tüm çocuk dizilerinde çocukların sevgilisi var. Hatta bu yüzden birbirlerine husumet bile besleyebiliyorlar. Sevgilisini elinden almak, kıskanmak, kıskandırmak gibi yaşlarının üstünde kavramlara şahit oluyorlar. Zamanla bunları kanıksayıp, normalleştiriyorlar. Asıl tehlike de burada başlıyor. Eskiden tepki verdiğimiz şeylere artık tepki vermeyi bırakın, normal bile sayabiliyoruz. Bu dizilerdeki çocukların hiçbir aktivitesi yok. Ürettikleri, ilgilendikleri bir uğraşları, emek verdikleri becerileri bile yok. Kıyafetleriyle küçük kadınlar gibi ortalarda dolaşan bu çocuklar her şeyi vaktinden önce yaşayıp dillendiriyorlar. Kendilerine benzemeyeni de dışlıyorlar. Sizin yaşadığınız durum da bunun yansıması aslında…
Ergenlik dönemi, gençlik çağının başlangıcı olarak hormonların farklı çalıştığı, vücudun hızla büyüdüğü, ilgilerin farklılaştığı, duygusal olarak karşı cinsin farkedildiği bir dönem… Fakat bunun boyutunu aşacak şekilde yaşanması ve dejenere edilmesi, birçok duyguyu vakitsiz tüketecektir. Bu yaşlarda hoyratça sergilenen bu duygular, ondan ona gidip gelen ilgilenmeler, daha sonraki yaşlarda helal dairede yaşanması gereken süreçte güvensizliğe ve yıpranmışlığa yol açabilir. Aileniz sizi yetiştirirken belli hassasiyetlere dikkat etmiş. Annenizin cümlelerinden kızı konusunda dikkatli olduğunu fark ediyorum.
Malesef ki günümüzde iyilik, iyileştirilmesi gereken bir şey olarak algılanır oldu. Hatta biz bile kendimizden şüphe eder olduk. Normallik ve anormallik kavramları birbirine karıştı. Doğru bildiklerimizi yaşamak bazen yalnızlık gibi bir bedel isteyebilir. Sayısı az olsa da sağlam dostluklarınız olur inşaallah…
Temmuz 2012, 427 Sayısı Tüm Yazıları
- 2 Daha İyisi / Selim Gündüzalp
- 6 Kur'an'da Hikmetli Tekrarlar / Prof. Dr. Alaaddin Başar
- 8 Bilim, Evrimi Neden Reddediyor? / Prof. Dr. Adem Tatlı
- 10 İllâ Ki... / Melike Kabay
- 11 Bir 'İnsan' Yazmak / Mehmet Kırkıncı
- 12 Satır Arkası / Ender Akay
- 14 Yaratılış Mucizesi Ve İnsan / Prof. Dr. Volkan Tuzcu
- 19 Bir Hayatın Sönüşü / Selçuk Yıldırım
- 20 İsm-i Âzamın Gölgesinde Hakikatin Dengesi / Metin Karabaşoğlu
- 23 Ramazan Öncesi Hz. Peygamber'in (asm) Son Hutbesi / Nurdoğan Ceylan
- 24 Aşkın Kimyası / Prof. Dr. Nevzat Tarhan
- 26 Kırkambar / Zafer Araştırma Grubu
- 28 Helyum Ve Güneş / Dr. Yaşar Çil
- 29 Mirac: İnsanlık İçin En Büyük Bir Adım! / İsmail Tezer
- 30 1000 Aydan Hayırlı Bir Ay / Selim Gündüzalp
- 34 Kur'an'ın Bir Emri: Seyahat / Ümit Şimşek
- 35 Söz İncileri / Prof. Dr. Şadi Eren
- 36 Dinlenmek Mi, Demlenmek Mi? / Banu Yaşar
- 37 Bir Ayşe Geçti Bu Dünyadan / Betül Tomor
- 38 Sanatta Biriciklik: Parmak İzi / Doç. Dr. Rasim Soylu
- 40 Eğitim Müfredatımızdaki Orman Kanunu / Prof. Dr. Osman Çakmak
- 41 Evladım Bu Kuşu Kim Boyadı? / Dr. Hasan Feyzi Katıöz
- 42 Mucize / Ömer Sevinçgül
- 44 Gözlere Kapalı, Bilgiye Açık Ev: Harem / Aslınur Bahar
- 45 Dünyanın İlk Yıldız Mimarı: Mimar Sinan / Zeynep Tomor
- 46 Müminin Enerjisi / Erkan Uysal
- 48 Roma Arenası Ve Günümüz Stadyumları / Prof. Dr. Osman Devlez
- 50 Sebep Olan Yapan Gibidir / Süleyman Kösmene
- 52 Osmanlı Hareminde Namaz Ve Ramazan / İsmail Çolak
- 54 Bakteriler Olmasaydı / Kamil Kırış
- 56 Ruhsal Şifa / Banu Yaşar
- 58 Düşünceler / Zafer Araştırma Grubu
YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bu Günlerde Neyi Tüketiyorsunuz?

İnsanlar Değil, İmajlar Dolaşıyor Sokaklarda / Olduğun Gibi Görünmek
Kişilik, insanın bütün ilgi, yetenek, konuşma biçimi, tavır, görünüş ve çevresine uyum biçiminin özelliklerini kapsar.

Yüz Çizgileri Ne Söyler?
“Elli yaşına geldiğinde herkes hak ettiği bir yüze sahip olur...” diyor, George Orwell. İlk okuyuşta çarpan bir cümle, biraz korkutan, biraz ürperten, hatta gidip aynaya baktıran cinsten... Neden elli yaşına geldiğinde, neden yirmisinde, otuzunda değil de, elli yaşına gelince hakettiğimiz bir yüze sahip oluruz. Neden başka bir kelime yerine hak etmek kelimesini kullanır George Orwell?

Aranızda Cennetin Rüzgarları Essin
Eş olmak yeni bir elbise giymek gibi, yeni bir rol ekler hayatımıza... Eskiden birinin kızı, oğlu, kardeşi, torunu, arkadaşı, teyzesi iken artık çok daha derin ve kalıcı bir isim eklenir. Hayatımız boyunca yeni isimler yeni etiketler alır ve bu duruma alışmaya çalışırız.