Soru:
Eşimle 6 yıllık evliyiz. Dört yaşında bir kızımız var. Bazı sorunlar yaşıyoruz. Özellikle son zamanlarda sık sık tartışıyoruz. En son olayda her zamanki gibi ailelerimiz devreye girdi. Olay çok fazla büyüdü ve eşim kızımla birlikte ailesinin yanına döndü. Bir haftadır orada kalıyor. Benim ailem de eşimin ailesi de sürekli yorum yapıyor. Onları dinledikçe öfkem daha da artıyor. Yalnız kaldığımda eşimi ve kızımı ne kadar çok özlediğimi fark ediyorum. Onlarsız bu evde yaşamak çok zor. Ne yapacağımı bilmiyorum. Kimi dinlesem başka türlü nasihat ediyor. Biz nerede hata yapıyoruz, neden bu hale geliyoruz anlamıyorum. Yardımcı olursanız çok sevinirim.
Cevap:
Evlilik ve eşler arasındaki ilişki mahremiyet içinde yaşanmalıdır. Malesef ki günümüzde evde yaşanan her tartışma, aileler ve arkadaşlarla paylaşılır olmuştur. Sadece kadınlar değil, erkekler de yaşadığı sorunları eşleriyle değil, başkalarıyla paylaşarak çözüm arayışına gitmektedir.
Eşler birlikte yaşamayı, hayatı paylaşmayı ve çıkan anlaşmazlıkları birlikte çözmeyi zamanla öğrenirler. Bunu tecrübe etmeleri ve bir uyumun sağlanması bir süre alabilir. Bu süreçte dışarıdan müdahalenin olmaması gerekir. Kendi aralarında problem çözme becerisini kazanana kadar yaşanan şeylerin mahrem kalması önemlidir.
Karı koca arasında yaşanan tartışma ve problemlerin başkalarına anlatılması, başlangıçta çözüm bulmak amacıyla olsa bile, çoğu zaman kim haklı yarışmalarına dönüşmektedir. Olaylar en ince ayrıntısına kadar anlatıldığında aslında karşıdaki kişiden kimin haklı olduğunu söylemesi beklenir. Yani hakem rolü oynaması ve haklıyı haksızı ayırması istenir. Ama bu hal genellikle sen ben kavgalarına dönüşerek sonuçlanır. Bu tartışmalarda kazanan olmadığı gibi, küçük bir sebeple başlayan tartışma daha eski olayları da içine alan kocaman bir olaya dönüşür. Haklı çıkma, üstün gelme savaşı eşlerin niyetini de aşarak istenmeyen sonuçlara dönüşebilir.
İlk yıllarda eşler arasında yaşanan anlaşmazlıklar hemen ailelerle paylaşılmamalıdır. Çünkü onlar tarafsız olamayabilir. Kendi evlatlarına karşı koruyucuk hissiyle hareket edecekleri için toparlayıcı ve birleştirici davranamayabilirler. Hem onlar da incinir ve çocuklarının evlendiği kişiye karşı olumsuz duygular beslemelerine yol açar. Eşler zamanla aradaki muhabbetin etkisiyle yaşananları unutsalar bile, anne babalar duyduklarını kolay kolay unutamazlar. Evlatları hep aynı şeyleri yaşıyor mu diye kaygılanırlar. Hatta karşı tarafla bir araya geldiklerinde tepkili ve soğuk davranabilirler. Bu da eşler arasında yeni sorunların oluşmasına sebep olabilir. Annen beni sevmiyor ya da baban neden bana soğuk davranıyor, beni hâlâ kabullenemediler gibi söylemlere dönüşebilir.
Aileleri taraf yapmak, senin ailen benim ailem diye isimlendirmek, eşler arasındaki muhabbete ve sevgiye zarar verir. Eşler birbirinin nefsine ağır gelebilecek, sen ben savaşına götürecek sözlerden kaçınmalıdır. Senin ailen benim ailem değil, her ikisi de ailelerimiz olarak tanımlanmalıdır. Burada kullanılan kelimelerin bile etkisi vardır.
Günümüzde bir çok evlilik eşler arasındaki anlaşmazlıklara ailelerin ve diğer yakınların karışmasıyla sıkıntıya giriyor. Evlenen çiftlerin ailelerinden sağlıklı bir şekilde bağımsızlaşmaları gerekiyor. Evlendiği halde hâlâ sorunlarını ailesinin çözmesini beklemek, yaşadığı her tökezlemede ailesini haberdar ve seferber etmek yetişkin olmaya engeldir. İnsan hayatının ve kararlarının sorumluluğunu kendisi almalıdır. Bazı şeyleri seçerken aslında onların sonuçlarını da seçeriz. Bu karar ve sorumluluk bize aittir. Arkadaşıyla kavga edip, eve ağlayarak gelen bir çocuk gibi hayatımızın her aşamasında ailemizin bir şeyleri halletmesini bekleyemeyiz. Eşimizin ve ailemizin hukukunu ayrı ayrı koruyarak kendi hayatımızın sorumluluğunu almalıyız.
Eşinizle özelde görüşüp, konuşursanız daha iyi olur diye düşünüyorum. Hatta ona, bundan sonraki tartışmaları kendi aramızda çözmeye çalışalım, yaşadığımız her şey, muhabbet de, kavga da aramızda kalsın diye söyleyebilirsiniz. Çocuğunuzun sağlıklı bir aile ortamında yetişmesi, güven duygusuyla büyüyebilmesi için huzurlu bir aile ortamına ihtiyacı vardır. Anne babasının birbirini sevdiğini, şefkatle davrandığını gören çocuk güven duygusuyla büyür. İnsanlara, hayata ve kadere güven duyar. Kendini emniyette hisseder.