TR EN

Dil Seçin

Ara

Ruhsal Şifa / “6 yaşında oğlum, müezzin abisini örnek alarak salavatları sesli şekilde okumaya başladı. Ancak annesi oğlumuzun bu şekilde nazara gelebileceği ihtimalinden dolayı istemiyor.”

Ruhsal Şifa / “6 yaşında oğlum, müezzin abisini örnek alarak salavatları sesli şekilde okumaya başladı. Ancak annesi oğlumuzun bu şekilde nazara gelebileceği ihtimalinden dolayı istemiyor.”

Soru: Hocam hayırlı çalışmalar diliyorum. Eşimle anlaşamadığımız bir konu var. 6 yaşında bir oğlumuz var. Onunla beraber teravihe gidiyoruz ve camide genç bir müezzin var. Oğlum o müezzin abisini çok seviyor. Oğlum normalde içine kapanıktır ve öz güveni pek yüksek değildir. Ben ve annesi de aslında öz güvenli insanlar sayılmayız. Topluluk önünde konuşmak bizim için çok zor bir iştir. Oğlum, teravihte müezzin abisini örnek alarak salavatları sesli şekilde okumaya başladı. Bu öz güveni açısından çok güzel bir gelişme oldu ancak annesi oğlumuzun bu şekilde salavat getirmesini nazara gelebileceği ihtimalinden dolayı istemiyor. Ne yapmamızı önerirsiniz?

 

Cevap: Merhabalar. Eşinizin yanlış bir tutumda olduğunu söylemek zorundayım. Toplum içinde geri çekilmek, öz güven sahibi olmamak, inisiyatif alıp riske girmemek gibi birçok istenmeyen davranışın temelinde çocukluk dönemi yaşantıları vardır. Çocukluk dönemi insanın anavatanıdır. Tüm davranış kalıplarının kökenlerini o vatandan besler. Eğer biz evlatlarımıza bu zemini sağlıklı bir şekilde oluşturabilmesine izin vermezsek büyüdüğünde ve kanatlarımız altından çıkma vakti geldiğinde o, kanatlarımız altından çıkmak istemeyecektir. Zira dışarıdan yani hayattan korkacaktır. Anne ve babası olarak bir ömür boyu himaye etmeniz de mümkün olmadığından büyük sorunlar yaşanabilir. 

Çocuklar için anne ve babanın davranışları ideal olandır. Ebeveyninde gördüğü her ne varsa mutlak doğru kabul edip hayata karşı pozisyonunu ona göre alır. Ve bu hal onun sosyal, duygusal, zihinsel ve hatta dini yaşantısına bile sirayet eder. Eğer ebeveyn, sağlıklı bir örneklik teşkil edemezse çocuk, anne babasında aldığı yanlış düşünce biçimini hayata yansıtıp anne babasına benzemeye veya nadiren de olsa onların zıddına hareket etmeye çalışır. Her iki durum da sağlıklı değildir. 

Eğer biz dava eri, sorumluluk sahibi, ayakları yere basan, özgüvenli evlatlar istiyorsak nasıl bir örneklik teşkil ettiğimize ve hangi telkinlerle evlatlarımızı büyüttüğümüze çok ama çok dikkat etmeliyiz. Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in Gençliğe Hitabe’sinde tarif ettiği genç profili hepimizin hoşuna gider değil mi?

“Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik… ‘Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!’ şuurunda bir gençlik…” diyerek başladığı ve “Kim var!” diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert “Ben varım!” cevabını verici, her ferdi “Benim olmadığım yerde kimse yoktur!” duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik... Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nisbette strateji ve taktik sahibi bir gençlik…” diyerek tarif ettiği gençliği biz temelsiz kuruntu ve korkularla yetiştiremeyiz.

Nazar, dinimizin de varlığını onayladığı bir durumdur. Ancak dinimiz hakkında her şeyi nasıl ve kimden öğreniyorsak nazardan korunmayı da yine aynı yerlere müracaat ederek öğrenmeliyiz. Dinimizi öğrenmek adına ilk müracaat ettiğimiz kaynaklar Kur’an-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye olduğu için kitabımız ve Peygamber Efendimiz (sav) nazar konusunda ne demiş ve neler tavsiye etmiş diye kaynaklara ve âlimlerimizin görüşlerine müracaat etmeliyiz. Kaynağını bu iki hazineden almayan yol ve yöntemler bizim nezdimizde ancak temelsiz kuruntudur. Bu temelsiz kuruntular da bizleri ve evlatlarımızı yanlışa sevk ederek hayatımızı zehir ederler ve belki de ahiretimize de zarar verirler. 

Dinimizce nazardan korunmanın yolları bellidir. Bu ölçülere dikkat ettikten sonra tevekkül ederek evlatlarımızın önüne set çekmekten sakınmalıyız. Unutmayalım ki, hiç kimse Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) kadar ümmetinin üzerine titrememiş ve sevmemiştir. Efendimiz (sav) bu sevgi ve şefkatiyle beraber henüz gencecik sahabileri vekili tayin etmiş, elçi yaparak başka ülkelere yollamış ve hatta ordu komutanı yapmıştır. Efendimiz (sav) hiçbirinde de nazar korkusuyla hareket etmemiş onlara dua ederek yolculamıştır. Bu tavırdan kendi hissemize birçok ders çıkmaktadır. Bunu lütfen düşünün.

Evladınız topluluk içerisinde çokça çekingen olmasına rağmen çok güzel bir başlangıç yaparak salavatı müezzin abisiyle beraber okuyor. Bu tarz beraber çalışmalarla öz güven gelişir. Dikkat edin, sevdiği bir insan olunca yanında onunla beraber cesaretli davranıp tek başına yapmayacağı bir şey yapıyor. Demek ki evladınız, sevdiklerinden yani öncelikle sizden yeterli desteği ve cesareti alırsa öz güveni olması gereken noktaya gelecektir. Siz, temelsiz kuruntularla buna engel olursanız pısırık, korkak bir çocuk yetiştirme ihtimaliniz yüksektir. Lütfen bu hatayı yapmayın. Hatta bu vesileyle siz de topluluk önünde yaşadığınız sıkıntıları atlatabilirsiniz. Siz evladınıza; evladınız da size iyi gelecektir inşallah. Selametle…