TR EN

Dil Seçin

Ara

Ruhsal Şifa / “Çocuğum Ekran Başından Ayrılmıyor ve Gitgide Tembelleşiyor!..”

Ruhsal Şifa / “Çocuğum Ekran Başından Ayrılmıyor ve Gitgide Tembelleşiyor!..”

Soru: Selamünaleyküm Hocam. Oğlum liseyi geçen yıl bitirdi ancak üniversiteyi kazanamadı. Tekrar hazırlanmak istedi kabul ettik. Ancak sınava hiç çalışmıyor. Zamanının neredeyse tamamını telefonda oyun oynamakla ya da kısa yoldan para kazanmanın yollarını araştırmakla geçiriyor. İş bulmasını istiyoruz onu da kabul etmiyor ve bilgisayar oyunlarından para kazanacağını söylüyor. Bütün gün evde yatıyor gitgide daha da tembel hale geliyor. En basit sorumluluklarını bile yerine getirmeye üşeniyor artık. Ne yapabiliriz, lütfen yardım edin?

 

Cevap: Aleykümselam. Günümüzde özellikle erkek çocuklarda çok daha fazla görülen bir problemi yaşıyorsunuz. Bu konuyla ilgili yapılan birçok araştırmada teknolojik gelişmelerin erkekleri tembelliğe, üşengeçliğe ve sorumluluk almaktan kaçınmalarına neden olduğuna vurgu yapılmaktadır. Bu durumun elbette birçok nedeni var ancak biz burada en çarpıcı yönlerini konuşup size tavsiyelerde bulunmaya çalışacağız. 

Araştırmalar, teknoloji bağımlılığı konusunda erkeklerin kadınlara göre çok daha yüksek oranda bağımlı olduklarına işaret ediyor. Bunun en önemli sebeplerinden birisi erkek çocukları artık büyürken fıtratlarında olan mücadele, rekabet, risk alma, hareket gibi kavramlardan uzak bir şekilde gereğinden fazla soft/yumuşak biçimde büyüyorlar. 

Erkeklik hormonu olarak bilinen testosteron hormonu aslında sadece cinsel hayat ile ilgili değildir. Bu hormon, erkeklerin tembel olmaması adına da çok büyük bir öneme sahiptir. Büyüme sürecinde tabiri caizse “bir eli yağda bir eli balda” büyüyen erkek çocuğu istediklerine hiçbir çaba sarf etmeksizin ulaştığında aslında ilerisi için tehlike çanları çalıyor demektir. Zira her yaşta vücudunda salgılanan testosteron hormonu hareket etmeye, risk almaya, çabalamaya endeksli olarak salgılanır. Eğer herhangi bir fiziksel çaba yoksa bu hormon yeteri kadar salgılanmaz ve çocuk tembelleşmeye başlar. Zaten her istediği önüne geliyordur çabalamaya ne hacet!

Hal böyleyken çocuğun uslu durması bahanesiyle bir uyuşturucu gibi kullanılan ekran (tv, telefon, bilgisayar vb) çocuğa cazip bir hayat sunuyor. Zira bu sihirli ekrana baktığında “yaramaz bir çocuk” olmaktan çıkıyor ve “uslu çocuk” oluveriyor. Yani bir nevi “kazan kazan” durumu oluyor. Ebeveyn mutlu, çocuk mutlu!

Öte yandan hareketsiz bir yaşam biçimi, bir erkek çocuğu için gereğinden fazla soft/yumuşak bir büyüme ortamı, yeterince salgılanmayan testosteron hormonu ve ekran karşısında geçirilen uzun saatlerin doğal bir sonucu olarak zincire “sorumluluktan kaçış” halkası da ekleniyor. 

Erkeklerin ekran bağımlılığı üzerine yapılan bir araştırmaya gönüllü olarak katılan ekran bağımlısı bir erkeğin, yıllar sonra fark ettiği ve itiraf niteliğinde olan şu cümlelerine kulak verelim:

“Hak kazanmanın erkekleri şekillendirmeye yardımcı olacağına inanıyorum. Hakları olan şey ise sorumluluk. Başarı, sorumluluğun yerine getirilmesidir ve bu dünyanın onlara güvenmesini, geleceği şekillendireceklerine inanmasını sağlayacaktır. Evet, erkekler başkalarını düşündüklerinde güçlü olabilirler. Sorumluluklar, kibar ve centilmen olmak, başkalarına nezaket
göstermek, başkalarına güven verecek görevler üstlenmek, bencil olmamak, bir erkeğin kendini bulmasına yardım edecektir. Erkek olmanın anahtarı, sorumlulukta yatar. Kendine bakma ve zarar vermeme sorumluluğu, başkalarını düşünme ve onlara zarar vermeme sorumluluğu.”

Her bir cümlesi üzerine uzun uzun düşünülmesi gereken bir itiraf bu. Ancak bence en çarpıcı olanı, “erkek olmanın anahtarı sorumlulukta yatar” cümlesidir. Sorumluluk demek hareket, inisiyatif, risk, çaba, testosteron ve güven demektir. Fıtri olarak erkeğin meyilli olduğu bu kavramlardan arınık bir hayatı telkin eden modern dönem telkinlerine kulak asmamalıyız. Hz. Âdem’den bu yana değişmeyen erkek fıtratına uygun bir biçimde evlatlarımızı yetiştirmeye gayret etmeliyiz. 

Modernitenin bizlere telkin ettiği çocuk büyütme biçiminin sonuçları çok ağır biçimde karşımızda duruyor. Artık neredeyse her çocuk ve ergende görülen dikkat eksikliği, tembellik, öz güven sorunları, içe kapanıklık, asosyallik gibi sorunlara ek olarak cinsel kimlik bozukluklarının da ciddi manada arttığına şahit oluyoruz. Bu sorunlar birbirinden bağımsız değiller, bilakis her biri kendinden sonraki halkayı üreten bir neden-sonuç zinciridir. 

Bu yumuşak karnın farkında olan teknoloji şirketleri ise boş durmuyorlar. Evlatlarımızı ekrana daha fazla bağlamanın yollarını arıyorlar. Önceleri bir insan, bilgisayar oyunu oynamayı çok sevse de para kazanmak veya yemek yapmak için o bilgisayarın ya da telefonun başından kalkmak zorundaydı. Ancak malum şirketler bu kadarcık ayrılığa dahi tahammül edemedikleri için son dönemde “yorulmadan, eğlenerek para kazanın” sloganıyla evlatlarımızı oyunlar yoluyla para kazanmalarını sağlıyorlar. Oyunları belli bir seviyeye getirip satmanın yanında artık bazı oyunlarda kripto para kazanma fırsatı da sunulmaya başlandı. Bununla beraber NFT adı verilen kripto parayla satın alınabilen sanal eserler yapıp yine sanal bir açık artırmayla o eseri satma fırsatı sunuluyor. Yapay/sanal bir evren olan Metaverse evreni ise insanlara tüm gün yerinen kalkmadan “yorulmadan, eğlenerek” para kazanmayı vadediyor. 

Para kazanmayı da internetten sağlayan genç, sanal oyundan kazandığı sanal parayı çok kolay bir şekilde gerçek paraya çevirerek yemek dâhil istediği her şeyi kapısına kadar getirtebildiği için kalkıp mutfakta yemek yapmasına da gerek kalmıyor. Yani tam bir hareketsizlik halinden bahsediyoruz. Hareketsizlik de yukarıda işlediğimiz zincirin ilk halkasıdır. 

Bunları size ve okurlarımıza detaylıca anlatmamın sebebi gençlerin dünyasını daha iyi anlayabilmemizdir. Evet, sanal dünya gitgide genişleyen kapsamıyla gençlerimizi içine çeken bir kara delik gibi büyümektedir. Biz ebeveynlerin bu konuda yapabileceği birçok şey var ve bunların başında doğru örneklik teşkil etmek ve doğru biçimde çocuk yetiştirmek vardır. Evlatlarımıza “oku rahat et, devlete sırtını yasla rahat et, halimizi görüyorsun sen rahat işlerde çalış, falanca iş çok rahat bütün gün oturuyorsun” gibi telkinlerle yaklaşırsanız evladınız, “madem mesele para kazanırken tembellik yapmaktır öyleyse o kadar yıl sınavlara hazırlanıp okumama ne gerek var ki sanal âlemde oturduğum yerden para kazanayım” der. Çocuğun, ebeveyninin telkinlerinden böyle bir mesaj çıkarması son derece mantıklıdır. Üstelik çocuk ekran karşısında ve sorumluluktan arınık şekilde soft biçimde büyütülüyorsa gerçek hayatta kendisi olarak var olmak, saygınlık kazanmak, öz güvenli olmakla uğraşmak yerine sanal âlemde sanal bir karakterle var olmayı daha az riskli ve kolay görecektir. Evlatlarımıza kolaycılığı öğretmemeliyiz. Zira kolaycılık ve tembellik, şu an şahit olduğumuzdan daha büyük sorunlara neden olur. 

Tam bu noktada Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin konumuzla ilgili bir tespitini hatırlamakta fayda var: “İşte sünnetullah tabir edilen, kâinatta cereyan eden bu sırlı uzun düsturdandır ki, işsiz, tembel, istirahatle yaşayan ve rahat döşeğinde uzananlar, ekseriyetle, sa’y eden, çalışanlardan daha ziyade zahmet ve sıkıntı çeker. Çünkü, daima işsizler ömründen şikâyet eder, eğlence ile çabuk geçmesini ister. Sa’y eden ve çalışan ise şâkirdir, hamd eder, ömrünün geçmesini istemez. ‘Atâlet içinde istirahat eden, ömründen şikâyetçidir. Çalışan ve iş gören ise haline şükreder.’ küllî düsturdur. Hem o sır iledir ki, “Rahat zahmette, zahmet rahattadır” cümlesi darbımesel olmuştur.”

Evladınızla beraber bu yazımı okumanızı ve kritik etmenizi tavsiye ederim. Ondan taleplerinizi açıkça ifade edin aynı zamanda onun da sizden taleplerini dinleyin. Gerçekçi hedefler belirleyip ekran konusunu sınırlandırın. Tüm bu süreçlerde kendinize güvenin, kararlı, net ve şefkatli bir tutumdan taviz vermeyin. Evladınızla iletişiminizi kuvvetlendirin. Siz de ekranı çok kullanıyorsanız sınırlandırın. Gündeminizde ve tartışmalarınızda ana mesele ekran, oyun olmasın. Büyük resme odaklanmaya gayret edin. Evladınızın gerçek hayatta girişeceği tüm işlerde yanında olacağınızı ve ona güvendiğinizi hissettirin. Olası başarısızlık durumunda da yeniden ayağa kalkmasında yardımcı olacağınızı ifade edin. Önemli olanın sonuç değil çaba olduğunu hatırınızdan çıkarmayın. 

Evladınızın güzel bir dost çevresi edinmesi adına beraber bir arayışa girin. Gönüllü yardım faaliyetlerine beraber katılabilirsiniz mesela. Bu ortamlarda güzel insanlar tanıyacaksınız. Evladınızın başkalarına yardım etmenin verdiği huzuru tatmasını sağlarsanız onu gerçek dünyaya döndürmeniz kolaylaşacaktır. Ve her daim dediğimiz gibi ev ortamında manevi iklim oluşturun, ekranın her gün açılmasının şart olmadığını bilin ve anne baba olarak evladınız için duayı dilinizden düşürmeyin.