Obezite, yani aşırı kilo sorunu, ABD’de alarm veren düzeyde. Yetişkinlerde obezite oranı % 30’ları buluyor. Bu oran, 80’li yıllarda % 15’ti. Ülkede obezlerin sayısı arttıkça, sağlık faturaları da kabarıyor. Şu anda sağlık harcamalarının dörtte birinden fazlası, obezite sorunuyla ilgili. Çünkü, bu hastalık beraberinde kalp rahatsızlıklarını, felç ve diyabet gibi hastalıkları da getiriyor. Konuyla ilgili son tartışma, hastalığın sebepleriyle ilgili. Bugüne kadar, obezite deyince, akla aşırı yeme ve hareketsizlik geliyordu. Bugünlerde yeni bir faktör daha dikkati çekmeye başladı. O da, içinde aşırı büyüme hormonu barındıran domuz eti tüketimi.
Avrupa’ya ilk gidişimde bir süpermarketi gezerken et reyonundan ağır ve iğrenç bir kokunun yayıldığını fark etmiştim. Halbuki her yer pırıl pırıl temizdi. Şaşırmış ve yüzümü buruşturmuş olacağım ki eşlik eden gurbetçi dost, “Domuz kokusu bu.” diye açıklama yapmıştı. Domuz eti satılan her yerde bu pis koku mevcuttu.
Son ABD seyahatimde, psikiyatri uzmanı bir grupla dolaşırken kahve molası vermek istedik. Tabelasında cafebar yazan bir yer gördük. İçeri girdiğimizde gruptaki profesör hanım “Burası çok kötü kokuyor, dayanılır gibi değil.” diyerek kendini dışarı attı. Domuzlu et reyonlarındaki iğrenç kokuydu bu. Merak bu ya, “Doktor hanım, sizce bu ne kokusu?” diye sordum. “Domuz bu kokan.” şeklinde cevap verdi. İslâmî yaşantısıyla ilgisi olmasa da domuzun ağır kokusu onu rahatsız ediyordu.
Domuz her türlü pislik ve leş yemeye düşkün, obur, hantal ve hayvanlar arasında vücut temizliği yapmayan tek canlı olma özelliği taşımaktadır. Kur’an-ı Kerîm, eti de canlısı gibi pis kokan bu iğrenç hayvanı rics kelimesi ile tarif etmektedir. Rics ise; eziyet, zarar, pislik, kir gibi geniş anlamları karşılayan bir kelimedir.
Domuz eti çok yağlıdır. Yenildiğinde bu yağ kana geçer. Ayrıca bol sümüksü bağ dokusu ve kükürt mevcuttur. Yine domuzda büyüme hormonu da çok fazladır. Doğduğu zaman ancak birkaç yüz gram gelen domuz yavrusu, daha altı aylıkken yüz kiloya erişir. Bu kadar süratli gelişme, büyüme hormonunun fazlalığı sebebiyledir.
Domuz etiyle fazla miktarda alınan büyüme hormonu, vücutta doku şişliklerine ve iltihaplanmalara yol açar. Böylelikle beden anormal bir şekilde büyür ve yağlanır.
Günümüz ABD’sinin en büyük sorunu sanıldığı gibi ne global ekonomik kriz, ne de terördür. ABD’yi en fazla telaşlandıran tehlike, hızla yayılan obezitedir. Bugün her üç Amerikalıdan ikisi şişmanlıktan ve aşırı kilodan muzdariptir. İşte bu şişmanların yarısı obez, yani aşırı şişmandır. Kol, bacak ve gövdenin çok fazla irileştiği, yürümenin zorlaştığı ve kişiyi hantallaştıran bu şişmanlığa uzmanlar “domuz tipi obezite” adını vermektedirler. Kilosu 150’nin üzerinde olan ABD’lilerin oranı, yetişkin nüfusun neredeyse üçte birine ulaşmıştır.
Her türlü tedbire, tedavi gayretine ve bütçeden ayrılan okkalı fonlara rağmen bu sorunla baş edilememektedir. Harika bir estetik görüntü ile yaratılan insanı çirkinleştiren, fıtratından uzaklaştıran ve adeta domuza benzeten bu obezite tipi, ABD’de hızla yaygınlaşmaktadır. Ülkemizde hemen hiç rastlanılmayan domuz tipi obezitenin başlıca sebebi domuz etiyle beslenmektir.
Domuz; iğrenç kokusuyla, tiksinti veren görüntüsüyle, sebep olduğu obeziteyle, yaydığı grip ve çok sayıda değişik hastalıklarla günümüzün en büyük felâketlerinden biridir. Domuzu yasaklayan muhteşem dinin mensubu olmayı nasip eden Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.
…
Obezitenin olumsuz sonuçlarından bazıları şöyledir:
* Kronik kalp hastalığı riski artar.
* Hipertansiyon riski olmayanlara göre 3 kat artar.
* Tip-2 diyabet riski artar.
* Depresyon ve gut hastalığına neden olabiliyor.
* Safra kesesi ve prostat kanseri riskini arttırır.
* Siklus bozuklukları meydana gelebilir.
* Libido ve potansta azalma meydana gelebilir.
* Erkeklerde kolon, rektum, prostat Ca riski artar.
* Reflü ve özefajit, hiatus hernisi daha sıktır.
* Ölümcül inme riskini arttırır.