TR EN

Dil Seçin

Ara

Kiraz ve Sapı

Evimizin önünde büyük bir kiraz ağacı var. Tadına doyum olmuyor. Ağızda eriyiveriyor. Kan kırmızısı rengi, ince ve şeffaf bir kabuğu var. Her yıl olduğu gibi bu sene de doruğuna çıktım. Meyvelerinden yerken düşündüm. Bu güzel renk ve tat nereden geliyor? Kim gönderiyor? Kiraz ağacına baktım. Dalları eller gibi, sapları parmaklar gibi yüzlerce el ve binlerce parmak bana doğru uzanmışlar. Ellerindekini takdim ediyorlar. Kirazın sapına baktım. Ne o renk ne de o tat var. Dala baktım. Gövdeye baktım yine yok. Sebeplerin çok basit fakat neticenin çok mükemmel olduğunu gördüm. Daha ilerisini düşündüm. Ağacın toprak altında çalışan kökleri de, köklerin bağlı olduğu toprak da çok basit göründü. O halde kimdi fail?

Kirazın sapında iletim boruları vardı. Trake adı verilen borular su taşıyordu, kalbur borular ise besinleri. Yapraklarda kloroplast adı verilen fabrikalarda üretilen besinler kalbur borulardan taşınarak kirazın meyvesinde toplanıyordu. Sebepler silsile halinde birbirine bağlanmış. Hangisine baksam müsebbebe yani neticeye göre basitti. Saptaki borular sadece nakillik görevi yapıyorlar. Yapraklardaki kloroplastlarda ise çamurlu bir su ile zehirli bir gaz olan CO2 birleştirilerek şeker yapılıyor. Hepsi cansız şeyler. Ama netice harika. O halde bu işleri yapan ve sebepleri kendine perde eden bir gizli zat var. Çıplak gözle değil ama akıl gözüyle görebiliyoruz onu. Sebepler perdesi esasında yüce yaratanı gösteren bir tül perde iken her şeyi maddede arayanların akılları gözlerine indiğinden onu kumaş perde zannediyorlar ve perde arkasını göremiyorlar.

Sebep ile neticeyi devamlı beraber ve birbirine bağlı gören insanlar ülfetten dolayı iki şeyi birbirine karıştırarak sebepleri neticenin faili zannediyor. Bu bir şartlanmadır ve aldanmadır aslında. Halbuki sebebin neticeden basit olması bize verilmiş bir ipucudur, işarettir. Bundan hareketle yaratıcıyı bulmamız beklenir. Bu aynı zamanda bir imtihan sorusudur. Sorunun cevabı içinde saklı ama bazıları göremiyor. Öbür âlemde açıkça görecekler. Ama iş işten geçmiş olacak. Önemli olan burada görebilmek. İmtihandayız ve ilk soru bu. İmtihan sırasında cevaplar açıklanmaz. Yoksa imtihan sırrı bozulur.

Yediğim kirazların çekirdeklerini yere atıyordum. Bu çekirdekler toprakta uygun şartları bulduğunda bir kiraz ağacı olacak diye düşündüm. Üzerinde bulunduğum ağaç da bir zamanlar böyle bir çekirdekti. Kemik gibi sert bir çekirdek. Toprak mezaristanında defnedilmiş bir ölü gibiydi. Bir gün etrafında su, hava, sıcaklık ve element sebepleri toplandı. Bunlar da ölüydüler. Sonra çekirdek sandıkçığı açıldı ve bu ölülerden bir diri çıktı. Bir kiraz fidesi. Derken bir ağaç oldu. Görünüşe bakılırsa kara toprak bir çöp eve benziyor. Meşrubat içip kutusunu çöpe attığımız gibi meyveyi yiyip çekirdeğini toprak çöplüğüne atıyoruz. Toprak ne kadar mütevazi ki biz ona çöp çekirdek atıyoruz. O bize kiraz veriyor. Âdeta kemik atıyoruz. O bize ipek gibi yumuşak kumaşlarla konserve edilmiş şeker gibi tatlı meyveler sunuyor. Acaba toprak mı sunuyor? Yoksa ağaç mı? Hiçbiri. Onlar birer sebep. Ağaç bir kapıcı. Toprak mezaristanının kapısında dikilmiş bekliyor. Her varlık gibi beklemede sadece. Kendisine verilirse bize uzatacak. Bu sırlı işler arkasında bir lütuf ve inayet eli görünüyor. Yoksa cahil ve kör olan sebeplerden böyle ikramlar beklemek ahmaklık olur.

Bu düşüncelerde iken bir karga sesiyle irkildim. Yukarı dalda kirazın tadına bakıyordu. Benim baktığımı görünce uçtu gitti. Bu kuş bir gün yumurta idi. Şimdi ise göklerde uçuyor. Yumurta sebep, kuş netice. Ama yumurta ile kuş arasında ne benzerlik var? Kuşta olan özelliklerin hiçbiri yumurtada yok. Aynı şekilde hayalen bir söğüde, bir de Osmanlı devletine baktım. Yine şaşırdım. Koskoca devlet buradan mı çıkmış dedim. O halde bir çıkaran vardı. Bunlarda yüce yaratıcının hikmetini gördüm. Sebebin adî ve basit, neticenin mükemmel olması sayesinde akıl sahipleri düşünerek yaratıcısını bulup tanısın diye böyle olduğunu fark ettim. Hesap gününde Rabbimiz hesaba çektiğinde insan aklı diyemeyecek ki sebepler neticeden daha mükemmeldi, onun için dünyada seni tanıyamadım. Sebepler mükemmel olsaydı o zaman insan aklı yaratıcıyı bulmada zorlanacak ve sebeplerde takılıp boğulacaktı. Kaldı ki sebepler neticeden basit olduğu halde günümüzde ve geçmişte sebeplerde boğulan ve sebepler perdesini aralayamadığı için perde arkasındaki gizli eli göremeyenler az değildir. Görmek lazım! Tanımak lazım! Akıl onun için verilmiş.