Erzurum’da tiyatrocu dostlar giydirdi bu kıyafeti.
Birkaç dakikalığına “Dede Korkut” oldum. Belki böyle “Yunus diye de görün”müş oldum.
Bir anda itibarım yükseldi. Kendimi bu kıyafetin hakkını verecek bir sorumlulukla kuşatılmış buldum.
Oysa benim “Senai” diye görünmem de büyük sorumluluk. Bana giydirilen kimliğe de sorumluluk borçluyum.
Öyle ki çocuğum, dostum, kardeşim olur da “Senai” diye görünürse utanmamalı.
Görünen o ki, kimliğimizi bizden yıllar sonra giyilecek bir itibar elbisesi, bir onur kaftanı yapma ödevimiz var.
Şu fani dünyada inşa ettiğimiz kimliğimiz ebedi olarak giydirilecek üzerimize.
Demem o ki ebediyen üzerimizde taşımaktan utanmayacağımız bir elbise dikmemiz gerek kendimize.
Dokuyoruz kendimizi şu an. Niyetlerimizden. Sözlerimizden. Bakışlarımızdan. Susuşlarımızdan. Yazdıklarımızdan. Duruşlarımızdan…
Herkes kendine terzi. Kendini dikiyor.
Çok değerli bu kumaşı yırtmayalım. İpleri israf etmeyelim. Düğmeleri doğru ilmeklere hizalayalım.
Olur mu?