TR EN

Dil Seçin

Ara

Köfteci

Küçücük bir dükkandı. Buna rağmen, koca kentte meşhur olmuştu. İçeriye iki-üç masa, ancak sığıyordu. Dışarıya, kaldırıma da birkaç masa koyuyorlardı. Bilhassa, öğle ve akşam saatlerinde tıklım tıklım olurdu bu küçük dükkan. Etrafa yayılan köfte kokusu, yoldan geçenleri nasıl da tahrik ederdi. Tok bile olsanız, dayanamaz, tadına bakmak isterdiniz. Buranın tek bir mönüsü vardı: İnegöl köfte, piyaz, yoğurt ve kadayıf.

O gün öğle arasında, bir iş için kent merkezine inmiştim. Daha köftecinin bulunduğu sokağa girer girmez, burnuma o dayanılmaz köfte kokusu geldi. Ayaklarım da zaten alışıktı. Buradan hemen her geçişte, bir küçük kaçamak yapmak âdetim olmuştu. Normal olarak, her zamanki gibi girip, bir köfte-piyaz siparişi vermem gerekiyordu, ama o gün Ramazanın ilk günüydü. Ben de ‘oruç’tum. Kokuyu içime çeke çeke oradan uzaklaştım. “En iyisi kasaba gidip, biraz kıyma almak, hiç olmazsa, akşama hanım bize köfte yapar.” diye içimden geçirdim.

Birden aklıma, bu dükkanın önünden her gün gelip geçen yüzlerce insan geldi. Çocuk yaşlı, kadın erkek nice insanlar, her gün bu sokaktan geçiyor ve o leziz köftelerin kokusunu duyuyorlardı. Kokuyu duyan herkesin canının köfte çekeceği kuşkusuzdu. Oysa, bazıları girip içeriye nefsini köreltebiliyorsa da, çoğu kişi bunu yapabilecek ekonomik güce sahip değildi. Bugün benim oruçlu olduğum için yaptığım gibi, boynunu büküp, yutkuna yutkuna geçip gidiyorlardı. “Tok açın hâlinden anlamaz.” diye boşuna dememişlerdi. Köftenin dayanılmaz nefis kokusunu duyup da, onu yiyememekten olacak, ilk kez o gün, o insanların yaşadıklarının, duyduklarının farkına vardım. Kendi kendime “Ramazan bitsin. Bir öğle vakti gelip, burada birkaç fakire köfte yedireceğim.” dedim.

Yaşadığım bu olay, Ramazan orucunun hikmetlerinden birisini, bana çok canlı bir şekilde hissettirmişti. Diğer zamanlarda tokluk hissiyle, fakir ve aç insanların hâlinden yeterince anlayamayanlar, Ramazan orucu dolayısıyla aç kalıyor ve böylece, açlık çeken yoksul insanların durumunu bizzat kendi üzerinde hissedip, onlara yardım etmeyi, rızkını onlarla paylaşmayı düşünür hâle geliyordu. Bu aslında bir eğitimdi. Bencillikten kurtulma, empati yapma, paylaşma gibi erdemlerin kazanılması için oruç, mükemmel bir eğitim süreciydi. Bunun içindir ki, Ramazan ayında öteki zamanlara göre insanlar yardımlarını, hayırlarını, davetlerini, sadakalarını artırıyorlardı.