Yollar bitmek içindir.
Düş’tüm;
...düştüm gerçek yollara.
***
Kum vardı, çakıl vardı; taşlar, kayalar vardı.
Fakat, beni götüren azmim ufuklara kadardı.
Yol;
Milim milim, arşın arşın, fersah fersah...
Ama yol;
Hep adım adım!
***
Dert mi; adımlarım kırmızı mühürler vururmuş yollara...
Dert mi; adımlarımdan önce yüzüm kavuşurmuş toprakla!
Ve dert mi, nasılsa bitecek yolların “bitmem, bitmem” narası?
Bütün yollar bitmek için!
***
Yol...
Kızgın bir tava gibi, gövdemi pişiren yol.
Yol...
Buzları, bıçak gibi karşıma dikilen yol.
Yol; bazen susuz, bazen ıssız ve bazen saldırgan, arsız!
Ama; yol…
Ve yollar, bitmek için!
***
Yola çıkmak iddiadır:
“Azim gör” iddiası ve; “seni bir yumak edip, heybeme doldururum!..”
Yola çıkmak, yollara başkaldırmadır.
***
Yollar, yollara sevdalılara sevdalıdır. Ve kendinden korkmayanlara…
Yollar, mekânla kavgalılara sevdalıdır…
Ve zamana meydan okuyanlara.
Sen bil, sen!.. Yollar biliyor:
Yollar, bitmek içindir.
***
Düş’tüm;
...düştüm gerçek yollara.
Kum vardı, çakıl vardı; taşlar, kayalar vardı.
Azmim? Ufka kadardı.
Yol...
Yoool;
Beni, Mevlâ’ya götür.