TR EN

Dil Seçin

Ara

Ah Bu Retorik!

Eski Yunan’ın dünya üzerindeki hâkimiyeti, son olimpiyatlarda bir kez daha gözler önüne serildi. Tellerle havaya tutturulmuş, boyalı, yarı insan yarı hayvan bozması sözde ilahlar; bir ay boyunca, milyonların televizyon ekranında sallandı durdu. Sözde aydınlarımız, bu pazarlama gösterisinden o kadar etkilendiler ki olimpiyatların, insanlığı nasıl kuşattığı üzerine yazdılar yazdılar... Ne de olsa Yunanlılar, onların, kavram ve lisan babaları!

Eski Yunan’dan kalma eskimiş kavramları kabul etmeden, fikir beyan etmenin gittikçe zorlaştığı bir dönemin içindeyiz. Siyasetten tutun, bilime, sanata kadar her alanda, Batı’nın vazgeçmediği bu kavramların tekeli var. Bu tekelin sürdürülebilmesi için kullanılan yöntemlerin en eskilerinden biri de ‘retorik.’

Hasta kent insanına, ilaç niyetine, allı pullu tanıtımlarla satılan kişisel gelişim kitaplarında, retorik, güzel konuşma sanatı” olarak tanımlanıyor. Dik başlı felsefe ansiklopedileri, biraz daha insaflı davranarak, güzel konuşma yoluyla ikna etme sanatı” diyor retorik için. Retoriğin, doğruyu/gerçeği dile getirmekte kullanıldığına dair hiçbir işaret yok. Olamaz da... Zira, retorik, gerekirse gerçeği örterek, karşı tarafı ikna etmenin yolu. Gerçeği bulmanın değil.

Batı’ya, unuttuğu ve kaybettiği Yunan kavramlarını, bu kültürün metinlerini incelerken, bin yıl önce hatırlatmaya başlayan İslâm alimlerinden birinin, Farabi’nin, bu konuda söyledikleri hatırlamaya değer. Farabi, oluşturduğu iletişim teorisinde, beş türlü ifade biçimi olduğunu söylüyor:

1. Demonstrasyon / İspat ve delilleri göstererek

2. Dialektik

3. Sofistik

4. Retorik

5. Şiir

Bu tip kavramlar, felsefeyle yakından ilgilenmeyenlere soğuk gelebilir. Ne var ki, bu yöntemlerin, gündelik hayatımızda bile sıcağı sıcağına kullanıldığına şahit olduğumuzda, lisanımız ve düşünce yöntemimiz üzerinde oynanan oyunları, yakından tanıma fırsatı bulmak mümkün.

Farabi’nin teorisine göre, insanın, gerçeği bulmak için kullanması gereken tek yol, demonstrasyon. Bu yöntemi kullananlar, tartıştıkları konuya tamamıyla hâkim olanlar. Başlangıç noktalarındaki bilgi ve kavramların doğruluğunu sınadıktan ve gösterdikten sonra, gerçeği dile getirmek için her söylediğini ilmik ilmik örenler bu sınıfta.

Özellikle Marksist felsefede, sürekli göklere çıkarılan diyalektik ise, Farabi’nin önem listesinde ikinci sırada. İkinci, çünkü bu yöntemi kullananlar, başlangıç noktalarındaki kavramları sınamadan düşünenlerden. Demokrasi kavramını, eleştiri kabul etmeksizin tek doğru olarak aldıktan sonra, demokrasinin faydalarını anlatanlar, diyalektik yöntemi kullananlar.

Üçüncü grup, sofistler... Söylediklerini, halktan kabul görmek, ünlü olmak, para kazanmak için eğip bükenler. Doğruyu söylemek gibi bir kaygısı asla olmayan bu zümrenin örneklerine, özellikle, eğlence, medya ve reklam sektöründe rastlamak mümkün.

Ve, başından beri takip ettiğimiz retorik. Retoriği kullananlar, halk arasında genel kabul gören, ama doğruluğu hiçbir zaman derinlemesine sorgulanmamış kavramları alıp, bitmez bir ikna yarışında koşanlar. Yanlış bile olsa, kendi fikrini kabul ettirmek için süslü püslü kelimelere sarılanların, günümüzde en çok sevdikleri mekanlar, televizyon ekranları ve gazete köşeleri.

Son olarak, şiir. Farabi’ye göre, şiir, düşünce ve akıl yürütmeye göre değil, hayallerine göre kendini ifade edenlerin kullandığı yöntem. Şiirin, bilgiden çok, zihinde görüntüler ve his uyandırması bu yüzden. Kur’an-ı Kerim’in, bir şairin sözü olmadığını ifade eden ayetten alıntı yapan Farabi, bu yöntemi, bilgiye uzaklığı yüzünden en alt sıraya koymuş.

Farabi’nin, Amerika Birleşik Devletleri’nin Teksas Eyaleti’ndeki dev bir kütüphanenin tozlu raflarından çıkan bu metinleri, bize, iletişim, düşünme ve ifade yöntemlerinin çeşitliliğini gösteriyor. Gerçeği anlamak ve dile getirmek sorumluluğunu hep boynunda taşıyan Müslümanların, bu yöntemlerden hangisine daha fazla önem vermesi gerektiği ise, yeteri kadar açık.