TR EN

Dil Seçin

Ara

İNEK-SİNEK FARKETMEZ

Şair Zâti’nin babadan kalma bir bağı varmış, üzümünün her tanesi, bir bardak şeker şerbetine bedelmiş.

İnek İskender ve Sinek Kasım adlarında iki tanıdığın yolları bir gün bu bağa düşmüş. Bol bol üzüm yemişler.

Sonra Zâti’ye gelip:

Helal et.” demişler.

ti:

Helâllik gerekmez. Babam diktiği vakit inek yesin, sinek yesin, her kim yerse, sevabı bize yeter.” der.


 

***


 

YUNAN KRALI İÇİN...

30’lu yılların başında İstanbul’a ilk kez gelen ihtiyar bir adam Haydarpaşa’da trenden inip iskeleye doğru yürür. Tam o sırada gök gürültüsünü andıran bir top sesiyle yerinden fırlar. Yanındakine sorar:

Ne bu, hemşerim?

Yunan kralı gelmiş de...”

Yaa...” der ihtiyar.

İskelede vapur beklerken ikinci bir top sesi daha ortalığı ayağa kaldırır ve ihtiyarın yine yüreği ağzına gelir. Başka bir yolcu:

Korkma dayı, der. Yunan kralı için atıldı.”

Şaşkın ihtiyar bu cevap üzerine hayıflanır:

Hay Allah... Demek birinci atışta tutturamadılar.”


 

***


 

KOŞAN YORULUR

Almanya’nın ünlü Başvekili Bismarck, yorgunluğunu ileri sürerek, politikadan çekilmek istedi. Buna imparator razı olmadı.

Ben senden daha yaşlı olduğum halde, yoruldum demiyorum.” dedi.

Bismarck:

Öyle ama, efendimiz... At, her zaman süvarisinden fazla yorulur...” cevabını verdi.


 

***


 

ÇOCUK MOCUK

Adanalı İsmail Safa Bey’e dostlarından biri sormuş:

Adanalılar neden hep çatal-matal, bacak-macak diye konuşurlar?”

İsmail Safa Bey’in cevabı şöyle olmuş:

Öyle söyleyenler hep çocuk-mocuktur!”