TR EN

Dil Seçin

Ara

Günün Modası: Deizm

Günün Modası: Deizm

Deizm, insanın akıl kapasitesinin yaratıcıyı anlamaya yetmediğini kabul etmek yerine, kendi akıl kapasitesine göre bir yaratıcı üretmesidir.

Geçen ayki yazımızda deizmi incelemeye başlamış ve o inanışta varlığı kabul edilen yaratıcının Allah olmadığını, farkında olmasalar da onların aslında Allah’ın varlığını kabul etmediklerini görmüştük.

Ancak denizin ortasında fırtınaya tutulunca, uçakları türbülansa girince, hasta olunca, sınava girerken ya da ayaklarını bastıkları zemin 7,4 ile onları sallayınca yardım isteyecekleri bir merciden de vazgeçmek işlerine gelmediği için ateist de olamazlar.

Kısaca başka ne çeşit deist vardır bakalım:

Pek çoğu moda olduğu için, deist oldum diye hava atabilmek için veya deist olduğunu ilân ederek ailesine ya da birilerine karşı isyan etmiş olmak için deist gibi yapmaktadır.

Yani cehalet hastalığı burada da çıkar karşımıza. Çoğu Müslüman’ın maalesef neyi neden yaptığını bilmediği, inancının temellerinden bihaber olduğu gibi bugün deist olduğunu söyleyenlerin de bir kısmı bunu takım tutmak gibi, siyasi görüş gibi bir tercih zannetmektedir.

Tabii burada sorgulamamız gereken başka bir durum çıkıyor ortaya:

Bu insanlar dini, inancı nasıl olur da bu seviyede bir tercih gibi düşünebilirler; takım değiştirme rahatlığında din değiştirebilirler?

Cevap:

Çünkü deist yaşam hiç de yabancı oldukları bir hayat tarzı değil. Zaten deist gibi yaşadıklarından, bu onlara ilâve bir külfet getirmiyor. Hayat tarzlarına uygun yani…

İnandığı gibi yaşamayanlar yaşadığı gibi inanmaya başlıyor.

Evet, maalesef bazı Müslümanlar zaten deist gibi yaşamakta. Ne emirlere uymayı ne de yasaklardan kaçmayı umursuyor. Dört Halife’yi peygamber, namaz ve orucu Arap âdeti zanneden, çocuğu bir şey isteyince “Allah Baba’dan iste(!)” diyebilecek kadar inancı hakkında bilgi sahibi(!) kimseler için Müslüman veya deist kelimeleri zaten bir etiketten fazlası değil. Onlara göre “Cennet varsa bile(!), tertemiz kalpleriyle oraya gitmeye kendilerinden daha layık kim olabilir ki?”

Peki, bütün deistler böyle mi? Değil tabii ki! Bazıları kendince düşünerek deist oluyorlar. Bunlar da oldukça azdır aslında. Düşünerek, kafa yorarak deist olmuşlardır.

Rabbimiz yüce kitabında ısrarla kullarını aklını kullanmaya teşvik ederken, bunlar nasıl becermişlerse akıllarını kullanarak(!) dinden çıkmayı başarmışlardır. İşin garibi konuşurken kendilerini, asıl aklını kullanan taraf olarak göstermeye de bayılırlar.

Akıllarınca bu kadar büyük bir evreni yaratacak büyüklükte bir güç ve kudrete sahip biri, o evrende görmeyi bırak aramakla bile bulunmayacak kadar küçük bir yer kaplayan insanın inanmasıyla, yatıp kalkmasıyla mı uğraşacaktır?

Deizm, insanın akıl kapasitesinin yaratıcıyı anlamaya yetmediğini kabul etmek yerine, kendi akıl kapasitesine göre bir yaratıcı üretmesidir. Belki de kendini fazla beğenen aklın “Yaratıcı beni yaratmadı ben onu yaratıyorum” hezeyanı...

Burada bazı deistler şöyle itiraz edecekler:

Biz yaratıcıyı anladığımızı söylemiyoruz ki! Anlaşılamayacağını kabul ediyoruz.

Aslında öyle kabul etmiyorlar. Çünkü öyle kabul etselerdi, “Din olabilir de olmayabilir de. Yaratıcıyı anlamaya kapasitemiz yetmediği için böyle bir şeyi tercih edip etmeyeceğini de bilemiyoruz.” demeleri gerekirdi. Ancak onlar yaratıcının ne bir dini, ne peygamberleri, ne de kitapları gönderdiğini kabul etmiyorlar. Çünkü kendileri kabul edemese bile bu yaratıcı modeli akılları tarafından, nefislerinin çıkarları baz alınarak oluşturulmuştur.

Aslında birileri tarafından o küçük akıllarına sokulmuştur...

Hani şu resimlerde sivri kuyruklu, boynuzlu, elinde üç uçlu mızrak taşır şekilde tasvir edilen kırmızı birileri tarafından...