TR EN

Dil Seçin

Ara

Yolculuğu Güzel Kılan Yolcu Olmak

Yolculuğu Güzel Kılan Yolcu Olmak

“Yolun Sahibi”ne hamd olsun, kendinden asırlar sonra gelen biz garip yolculara böylesi güzel bir örneklik bırakan “En Güzel Yolcu”ya da selam olsun!..

Bazen yüreğimizin daraldığı, dizlerimizde derman kalmadığı, maddi manevi kuvvetten kesildiğimizi hissettiğimiz zamanlar oluyor hayat koşturması içinde. Bitmeyen işlerin peşinde bitap düşen günümüz insanı en çok yorgunluktan mustarip.

Beden yorgunluğu dediğin dinlendiğin anda geçen bir yorgunluk aslında. Hız çağında yorgun olan aslında zihinlerimiz, daha da önemlisi yüreklerimiz. Dursak veya en azından yavaşlayıp bir düşünme fırsatı bulsak, belki anlayacağız bunu. Ancak fırsat vermiyor kurulu saat gibi işlemeye ayarlanmış günlük hayatlar. Sorunun kaynağı bilinmeyince de doğru çözüme ulaşmak mümkün olmuyor.

Onca teknoloji hayatı kolaylaştırırken, kısa zamanda çok şey yapabilirken, gelişmiş ulaşım ve iletişim araçları uzakları yakın etmişken, yine yetmeyen zamanlar, yine tamamlanamayan işler… Kimse tarafından anlaşılmadığını düşünen, kendini yalnız hisseden, mutsuz, depresif insanlar… Gergin ilişkiler ve gittikçe yaygınlaşan şiddet…

Farkında mıyız? Ne yapsak geçmiyor bu “gönül darlığı”. Alışverişe koş, gez dolaş, eğlen, bir değişiklik yap, isteklerini erteleme… Nereye kadar? Bütün bu kaçış çabaları beyhude; çünkü kendimizle buluşmadan, kendimizle yüzleşmeden, kendimizle barışmadan çözülmeyecek bu mesele. Fıtratımızla uyumlu bir bakış açısı, olayları karşılama biçimi geliştirmedikçe ve bunu davranışlarımıza yansıtmadıkça, kısaca “biz” değişmedikçe hakkımızdaki takdir de değişmeyecek.

Kendimize bakalım bir. Mesela şikâyeti pek sever olduk. Çok şikâyet etmenin aslında bizi ne kadar yorduğunu düşünmedik. Bir yandan kendi enerjimizi düşürürken diğer yandan etrafımızdaki insanlar için sorun haline geliyoruz. Zaman kaybı da cabası. Bize bahşedilen nimetlerin kıymetini ancak elimizden alındığı zaman fark edecek kadar körleştik kendimize. Ancak gözümüz başkalarında olanı ne kadar da net görüyor. Başkaları ile kıyaslanarak yaşanan hayattan tat alınabilir mi ki? Sabır eşiklerimiz de bir o kadar düştü. Hemen olsun aceleciliği… İsteklerimiz gerçekleşmeyince derin üzüntüler, kahretmeler… İmtihan mahallinde olduğumuzu, bu dünyada hayatın acı tatlı cilveleri ile sınanacağımızı unuttuğumuz için değil mi bunlar?

Evet, hayat yolu iniş ve çıkışlarla dolu. Şükür ki bizler bu yolda sahipsiz ve pusulasız değiliz.

“Yolun Sahibi”, “En Güzel Yolcu”yu bize kılavuz kılmış, kendisini örnek almamızı salık vermiş. Yolda yürüme adabını da Ondan (sav) öğreniyoruz.

Hz. Cabir’in (ra) bildirdiğine göre Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Efendimiz (sav) bir yolda aşağı doğru inerken “Subhanallah” diyerek Rabbini tesbih eder, yükseğe çıkarken de tekbir getirir “Allahuekber” dermiş.

Bizler de hem maddi hem manevi anlamda gün be gün yol almakta olan yolcular değil miyiz?

Manevi dünyamızda yokuş aşağı inermişçesine rahat yürüdüğümüzü hissettiğimiz ve her şeyin çok düzgün gittiğini düşündüğümüz zamanlar olur. Bu halde bile acziyetimizi, fakrımızı, her dem Ona muhtaçlığımızı itiraf etmeli, bu halin her türlü eksiklikten münezzeh olan Rahmeti Sonsuz’un lütuflarından bir lütuf olduğunu unutmamalıyız: “Subhanallah!”

Bazen de yokuşlar tırmanmak durumundayızdır. “Hüzün yoldaşımdır” buyuran Nebi’nin hüznünden bir parçayı sanki yüreğimizde biriktirmekteyizdir. O demler de hakikaten “Büyük Olan”ı hatırlayıp, kalan her şeyin küçüklüğünü idrak ettiğimiz ve mukavemet kazanmayı öğrendiğimiz demlerdir: “Allahuekber!”

Her halimiz için de hamdlerimiz sadece Ona mahsustur: “Elhamdülillah!”

Velhasıl, yol zor ve meşakkatli olsa da yolculuğu güzel kılmak mümkün dersini alıyoruz böylece. “Yolun Sahibi”ne hamd olsun, kendinden asırlar sonra gelen biz garip yolculara böylesi güzel bir örneklik bırakan “En Güzel Yolcu”ya da selam olsun!