TR EN

Dil Seçin

Ara

Çeşitli alanlarda taktik, strateji, yöntem gibi isimler alsa da bir işi bir plan dâhilinde yapmayı ifade eder, metot.

Yaratılmışlara baktığımızda, hayatlarını devam ettirebilmek için kendilerine verilmiş olan kabiliyetlere uygun metotlar uyguladıklarını gözlemliyoruz.

Bir kediyi kuş avlarken izlediyseniz, kuşa atlama mesafesine gelinceye kadar nasıl yere sine sine yaklaştığını görmüşsünüzdür.

Bir örümcek karnını doyurabilmek için yiyeceği sineği, fıtratına yerleştirilmiş ağ yapma metodu ile yakalar. Timsah güçlü çenesi ile yakalayıp kendi etrafında dönerek avını suda boğar. Kimi yılanlar kas gücünü kullanıp avını ezerken kimisi kendisine verilmiş zehir silahını kullanır.

Her yaratılmışta, kendisine verilmiş fıtrî teçhizata uyumlu bir hayatta kalma metodu da ilham edilmiştir.

Bunun tek istisnası insan olsa gerek. Zira hayatta kalmak için kendisine gereken her şeyi öğrenmeye muhtaç olarak doğar.

Ancak insan, kendisine Allah tarafından verilen akıl ve cüz’i irade ile kendi metotlarını ve taktiklerini fıtratına uygun bir şekilde oluşturabilecek mizaçta yaratılmıştır. Bunu doğru kullanan insanlar başarılı, yanlış kullananlar da genellikle başarısız olurlar.

Diğer canlılarda vaz edilen fıtrat-metot ilişkisini, biz de insan olarak kendi metotlarımızı geliştirirken göz önünde bulundurursak, başarıya ulaşma ihtimali daha yüksek metotlar geliştirebiliriz.

Örneğin zekâmız matematik konularına daha yatkınsa avukat olma çabasına girmemeliyiz veya boyumuz 1,50 ise basketbolcu olma yolunda kuvvetimizi heba etmemeliyiz.

Bu, şahıslarda böyle olduğu gibi, kurumlarda hatta devletlerde de böyledir. Eğer metodumuz yanlışsa, daha doğru metot geliştiren bizi geçer.

Savunma yönü güçlü oyunculardan kurulu bir futbol takımının teknik direktörü isek, hücuma dayalı bir taktik belirlediğimizde maçı kaybetme ihtimalimiz büyüktür.

Alacak meselesi yüzünden davalık olduğunuz çok uluslu firmaya karşı haklarınızı savunması için boşanma davası avukatı tuttuysanız, verin parayı adamlara gitsin.

1915 Çanakkale. Asker bir milleti savaşla dize getirme çabalarının Boğaz’ın serin sularına gömüldüğü yer.

Ve Çanakkale’de yanlış metot uyguladıklarını fark edenlerin, silah zoruyla geçemedikleri Boğaz’ı, maalesef üç yıl sonra masanın üstünden atlayarak geldikleri İstanbul. Çanakkale’de gösterilen fıtrat-metot uyumu daha sonra masa başında gösterilememiş olmalı ki, 1918’de İstanbul’dan İngilizleri çıkarma mücadelesi verildi.

Fıtrat-metot uyumunu çok iyi tutturanlara bazen deha denir.

Matematik deha, müzik dehası, savaş dehası gibi…

Mute kelimesi size neyi hatırlatıyor?

Sakın kumandadaki ses kapatma düğmesi demeyin, üzülürüm.

Hicretin 8. yılında Resulullah (asm) 3 bin kişilik bir orduyu Bizans kontrolünde bulunan Şam taraflarındaki Mute’ye gönderir.

Bir tanesi amcasının oğlu olmak üzere üç komutan tayin eder. Belli bir sırayla biri şehit olursa diğeri komutayı alacaktır. En sonuncu da şehit olursa bir kumandan seçilecektir.

Bu talimat aslında üçünün de şehit olacağının kendilerine bildirilmesidir. Ancak Allah Resulü de (asm) sadece kendisine bildirileni bilmektedir.

Ordu Mute’de çok büyük bir sürprizle karşılaşır. 3 bin kişi ile geldikleri meydanda kendilerini 200-250 bin askerden oluşan Bizans ordusu beklemektedir.

Haber verildiği gibi üç komutan da şehit olunca ordunun başına, sayılı günler önce Müslüman olmuş Halid b. Velid geçer. Onu herkes savaş dehası diye tanımaktadır.

Hz. Halid kimsenin düşünemediği bir plan yapar ve amacına ulaşır.

Gece ordunun solundaki askerleri sağdakilerle, öndekileri arkadakilerle değiştirir. Sabah olup da karşılarında farklı askerler gören Bizans ordusu şaşırır, Müslümanlara destek kuvvet geldiğini zannederek bir an duraklar ve Hz. Halid bu fırsattan yararlanıp orduyu Mute’den çıkarır.

Ne oldu? Amacına ulaştı deyince savaşı kazanacağını mı düşünmüştünüz?

Bu yüzden savaş dehası, o.

Hz. Halid b. Velid hayaline değil elindeki imkânlara ve karşısındaki düşmana bakarak daha en başından orduyu en az zayiatla oradan çıkarmanın planını yapmıştı.

Ve 250 bin askerlik tam teçhizatlı Bizans ordusunun önünden 3 bin tane Müslümanı 14 şehitle kurtarmıştı.

Savaş dehası olmanın ilk şartı hangi savaşa gireceğini bilmektir. (Savaşın size geldiği durumlar başka tabii.)

Biz de karşılaştığımız olaylarda kabiliyetlerimize göre metotlar, planlar geliştirmeliyiz. Fıtratımıza uymayan metotlara tevessül etmemeliyiz.

Her insan İslam fıtratı üzerine doğduğuna göre, geliştirdiğimiz metotların fıtrata uygun olup olmadığını, İslam’a uygun olup olmadığına bakarak da anlayabiliriz.

Buna da, Azrail’i (as) en güzel şekilde karşılama metodu diyebiliriz.