TR EN

Dil Seçin

Ara

Eylül 2014

post-title

Eylül 2014, 453

Merhaba değerli dostlar ve sevgili Zafer okuyucuları.

Sevgili ağabeyimiz Selim Gündüzalp'ten, Zafer'in ilk sayısından bu günlere nasıl gelindiğini aktarmaya devam ediyoruz.

Dile kolay yüzlerce Zafer sayısı nice fedakârların gayretleriyle hazırlanmış. Şimdi baktığımızda vefat edenler hariç, o günlerde bu hizmete omuz veren dostlarımızla hâlâ beraberliğimiz sürüyor. Bu da Zafer'in en güzel farkı işte... Şimdi dinlediklerimizi aktarmaya devam edelim:

*****

Evet, geçen ay Cüneyd Suavi ile başlayan samimi ve sağlam beraberliğimizi anlatıyorduk.

Orada kalmıştık. 38 yıllık Zafer mazisinde en değerli yıllardır onunla birlikteliğimiz.

Bu değerli abimiz, eşiyle, çoluk çocuk her şeyiyle kendini fedakârane Zafer hizmetine adadı.

Önce yazılara bakıp incelerken, sonra sayfa mizanpajlarına ve kapaklar dahil resim seçimlerine kadar Zafer’in a’dan z’ye her şeyiyle ilgilenmeye başladık beraberce.

Aynı bedende ruh olduk.

Bize çok uzak bir alandı dergi hizmeti. Ama Rabbimiz istihdam edince olmazlar oluyormuş gördük.

Zaten çıkan her sayıyı elimize alıp hayret ederdik.

Zerre kadar kimse nefsine pay çıkarmadan hüsnüniyetle çalıştı bu hizmette.

Dershaneye gelip giden gençler, sadece sohbet mekânına gelmiyorlardı.

Onlar, küçücük bir odada cansiperane çalışan bir avuç insanın gayretine, samimiyetine ve dahi Zafer Dergisi’nin doğumuna da şahit oluyorlardı her ay.

Gerçekten büyük bir lütuftu ve mazhariyetti bu.

Bazan sabahın en erken saatlerinde başlardık çalışmaya; gecenin en geç saatlerine kadar da sürerdi.

Tatil demeden, hafta sonu bilmeden nasıl oluyordu bu işler şimdi de hayretteyiz. Belli ki; zevki, neşesi o hizmetin içinde manevi bir ücret olarak veriliyordu sanki..

Okunanlar hayata geçiriliyordu bu küçük odalarda.

Oradan dalga dalga dünyaya açılan bir penceremiz oluyordu.

Cüneyd Suavi abimiz bu işe başlarken henüz asistandı üniversitede, sonra profesörlüğe kadar yükseldi.

Bir yandan akademik çalışma ve bir yandan da kesintisiz Zafer hizmeti ve gelen gençlerle, risale dersleri ve sohbetleri yapmak… Kolay gibi görünse de bir ay ya da bir yıl olan bir şeyden söz etmiyoruz. Neredeyse ömürlük bir şeyden bahsediyoruz.

Rabbim Sen ne büyüksün...

Nefisler istemese de Sen onları razı edecek bir sebep halkedersin. Ve ettin de...

Öncelikle bize ve gençlere çok güzel bir örnek oldu Cüneyd abi ve ailesi. Geçen ay toplandık yine ziyaretine gittik.

20 yılı aşan Zafer’deki beraberliğimizi tekrar yâd ettik havuzbaşı sohbetinde.

Yolu bu kadar güzelse, kimbilir kendisi nasıl bir güzel, nasıl bir Cemîl’dir O…

...

1979-80'li yıllarda ilkel de olsa film seslendirme stüdyosu kurduk. 11 tane filmin efektler de kullanarak seslendirmesini yaptık. Düşünün o günün şartlarını ki, anarşi ortamıydı…

Yıllarca Zafer’in hizmetinde birlikte ter döktük, emek verdik hep beraber.

Teknik açıdan tutun da yazıların seçimine, baskıya hazırlanmasına kadar hemen her safha inanılmaz meşakkatlerle doluydu.

Hiç yılmaz bir azim ve gayret vardı çalışmamızda ve bu işin ne kadar önemli olduğunu bilmekten kaynaklanan sarsılmaz bir ruh bütünlüğü vardı. Rabbim bizi hiç yalnız bırakmadı.

O çekirdek kadroyu yani Zafer’in mutfağında çalışan ekibi hiç üzmedi. Yeni arkadaşlar ve yardımcılarla hep takviye ettirdi. Bunu her daim şükürle ve hamdle yâd ederiz.

Bir avuç kara sevdalının azmi, heyecanı her gün dalga dalga yayıldı, yeni ve genç ruhlara ulaştı.

Bizler de o genç ruhlar ve taze kalemlerle birlikte, mevsimsiz baharlar yaşadık..

İdeal olmadan hiç bir şey olmuyor..

Derdi sadece bir dergi çıkarmak ya da onunla dünyevî birşeyler elde etmek niyetinde olmayan asil ruhlar, her zaman ve her yerde derdini paylaşacak olanları bulmakta zorlanmıyor.

İnsana en zor gelen şeylerin başında, yaptığı işin önemine en başta kendini ve nefsini inandırması gelir. Bizler de bu zorlu süreci az ya da çok kendimizde yaşadık ve gördük.

Bazen okuyucularımızdan gelen bir mektup, bazen yazarlarımızdan gelen bir yazı şevkimizi artırdı. Görevimizin ne kadar ulvi olduğunu hatırlattı yeniden. Baştan sona hep inayet-i ilahiyye altında olduğumuzu hissettik. Ne tevafuklar, nice lütuflar gördük… Bunları da sönük ve titrek ışığımızın sönmemesi için ilahi bir ikramdır bildik.

*****

Şimdi yine ara verip, dinlediklerimizi gelecek sayıda aktarmaya devam edelim inşaallah. Sizleri Eylül sayımızla başbaşa bırakalım. Bu sayıya emeği ve duası ile katkıda bulunan tüm dostlarımıza sonsuz teşekkürler ediyoruz.

***

Allah'a emanet olun.

Bizden hareket, Mevlâ'dan bereket...

Dergideki Yazılar