Bugünlerde serin güz rüzgârlarının esmesiyle birlikte havada uçuşan tüylü şeyler dikkatimizi çekmiş olmalı. Bu uçuşan nesneler bazen öyle yoğun bir hal alır ki, Selim Gündüzalp ağabeyimin dediği gibi “Teyemmüm edecek kadar yer bırakmadınız.” cümlesi kulaklarımda çınlar.
Yüce Yaratıcı, her tohum için ayrı bir yayılma mekanizması ve ona uygun yapılar vermiştir. Örneğin hava yolu ile taşınan tohumların yeterince hafif olmaları gerekmektedir ve şekilleri de uçmaya uygun biçimde dizayn edilmiş olmalıdır.
Rüzgârla taşınan bütün bitkilerin tohumları çok hafiftir. Bu tohumlara; ya tüyümsü ya da kanat benzeri yapılar takılmıştır. Enterasandır, uçan tohumların büyük bir çoğunluğu son baharın başında yani rüzgârların en şiddetli estiği dönemlerde olgun hale gelirler. Burada rüzgârların ortaya çıkışı ile tohumların olgunlaşma döneminin tam bir uyum içinde olması elbette ki dikkat çekicidir. Herhalde beyni bile olmayan bitkilerle, rüzgâr sözleşip aynı dönemde buluşmaya karar vermiş olamazlar! O halde tohumları olgunlaştıran da rüzgârı estiren de aynı iradedir.
Karahindiba, marul ve devedikeni tohumları rüzgârla dağıtan bitkilerden bazılarıdır. Allah bu bitkilerin tüylü tohumlarını rüzgârla taşınmaya uygun bir yapıda yaratmıştır. Rüzgârla taşınan bitki tohumlarının hareket kabiliyeti sadece tohumun büyüklüğüne, yere olan mesafesine ya da rüzgâra bağlı değildir. En önemli etkenlerden biri de, kuşkusuz tohumların sahip oldukları özel şekiller ve ek yapılardır.
Uçan tohumları genel olarak kanatlı, paraşütümsü ve tüylere sahip olan tohumlar olarak gruplandırmak mümkündür. İşte bundandır ki, güz mevsimi geldiğinde devedikeni ve karahindiba bitkilerinin tohumları paraşütümsü yapıları sayesinde her tarafta uçup dururular.
Risale-i Nur’da uçan tohumların yayılışı ile ilgili olarak enteresan bir izahat verilmiştir: “…Fâtır-ı Hakîm onların manevî dualarını kabul edip ki, bir taifenin tohumlarına kıldan kanatçıklar verir; her tarafa uçup gidiyorlar. Taifeleri namına esma-i İlahiyeyi okutturuyorlar (ekser dikenli nebatat ve bir kısım sarıçiçeklerin tohumları gibi).
Kâinattaki ihtimalî hâdiselerin düzenli şekilde ortaya çıkması, muazzam derecede sonsuz bir ilim ve kudretin varlığına ve bunun sürekli kullanılmasına bağlıdır. Yani tohumları olgunlaştıranın da, onlara kanatlar takanın da, rüzgârı estirenin de, kâinatı yaratan Zât olması gerektir. Kâinata sahip olmak ile bu faaliyetleri yapmak arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü her şey, her şeyle ilişkili ve irtibatlı olduğundan, kâinattaki intizamın bozularak, yerini kolayca kaosa bırakması oldukça kuvvetli bir ihtimaldir. Fakat tam aksi, kâinatta mükemmel bir ahenk ve intizam görülmektedir. Dolayısıyla, bu düzenin kurulabilmesi ve sürdürülebilmesi için, atomlardan ve yıldızlara kadar sözünü geçirip iradesini gösteren, sayısız ihtimalden sadece birini tercih eden, muhit bir ilim, irade ve kudret sahibi bir Zât olması gerekmektedir. Bir zerreye sözü geçmeyenin, kâinata söz geçirmesi ise mümkün değildir.
Kaynak:
1. Yakar, Tan N. Bitki Morfolojisine Giriş. İstanbul Üniversitesi, Fen Fakültesi Basımevi, İstanbul, 1973.