TR EN

Dil Seçin

Ara

Kâbe Ve Çocuklar

Kâbe Ve Çocuklar

Çocuklar, gönül dünyamızda her zaman farklı bir yere sahip olmuşlardır. Yolda karşılaştığımız insanlara selâm verirken onlara selâm vermeyişimiz; selâm gönderdiğimiz dostlarımızın çocuklarına selâm göndermeyişimiz; telefonu açan çocukla sohbet etmeden anne ya da babasını isteyişimiz, beni hep üzmüştür.

Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin Kastamonu’daki talebelerinden Mehmet Feyzi Ağabey çocuklardan bahsederken: “Onlarda Allah dostlarından dört hal bulunduğunu söyler; ‘hasta olurlar şikâyet etmezler; yarın ne yerim, öbürgün ne yerim diye düşünmezler; arkadaşlarıyla kavga ederler ama hemen barışırlar; anneleri onları dövdüğünde, yine annelerinin kucağına geri dönerler.’” der.

Mukaddes topraklara yaptığım yolculukta, çocukların anneleriyle olan yakınlıkları, onların masum ve saf halleri gönlümde derin izler bıraktı. Hava alanındayken ihramını giyen küçük bir çocuk o sevecen haliyle gözlerde ve gönüllerde ilk çiçekleri açtırdı...

Oralarda çocuklar en çok seccade, tesbih, başörtüsü ile oynuyorlar; biraz daha büyükleri zemzem dağıtıyorlar. Halleri ve tavırları oralarla bütünleşiyor ve çok yakışıyor. Hele de çikolata gibi olanları, uyurken minicik burunları ve ağızlarıyla o kadar güzeller ki, insan sevmeye doyamıyor… Rabbim ne güzel boyamış.

Bebekler tavaf sırasında annelerinin sırtında, babalarının omuzlarında mışıl mışıl uyurken, anneleri namaza durdu mu koro halinde ağlamaya başlıyorlar… Annelerinin ilgisinin başka yere yönelmesi onları ağlatıyor, namaz bitip annelerinin kucağına dönünce de mutlu oluyorlar.

Bir namaz sonrası bir anne safa tepesinde elinden kaçırdığı çocunu arıyor, kısa bir zaman sonra bulunca sevinç ve endişeyle karışık duygularla kolundan sıkıca tutuyor; belli ki bir daha kaybetmeye hiç niyeti yok. Bir başka anne iki metre kadar uzunlukta bir kemeri kendi beliyle çocuğunun beline bağlamış, namaz kılarken uzaklaşmasını istemiyor.

Kâbe’de kediler de var. Sıcaktan kaçmak için bir kenara uzanmışlar. Bana Ebu Hüreyre’yi hatırlatıyorlar… Onlar da kendilerini seveni iyi biliyorlar. Bir akşam, ezanı beklerken sarı bir kedi kucağıma gelip oturdu. Ardından emekleyerek bir çocuk geldi. Şaşkınlıktan sevinmeye bile fırsat bulamadan çocuğun iki ağabeyi geldi. Fakat kedi bu kalabalıktan korkup kaçtı...

Oralarda çocukların masumluğuna, günahsızlığına, saf ve temiz hallerine bir kez daha özendim. Çocuklar ve anneleri kelimesiz konuşuyordu; aralarında hiçbir perde yoktu… Annelerin çocuklarıyla olan yakın ilişkileri de bana, Rabbimizin bizimle olan yakınlığını, O’nun bize olan rahmetini hatırlattı…