TR EN

Dil Seçin

Ara

Kasım 2010

post-title

Kasım 2010, 407

Sevgili okuyucu, her kasım ayında tatlı bir heyecan sarar içimizi. Çünkü tam 34 yıl önce, bu ayda ilk sayısının hazırlıklarına başlamıştık dergimizin.

Aman Allah’ım! O ne heyecandı! O ne şevk! Dünyayı fethe çıkmış Fatih’lerdik sanki her birimiz. Yapacağımız işin, aldığımız sorumluluğun fazlasıyla farkındaydı genç arkadaşlarımız. Adım attığımız sahada hiçbir şey bilmesek de, “Göç yolda düzülürmüş” kabilinden, adımımızı ‘Bismillah’ deyip attık.

İlk göze çarpan manzara, şuydu: Yazıları yazmak için bir daktilomuz bile yoktu. ‘Yok’lar ‘var’lardan daha fazlaydı. ‘Var’ların üstünde bir ‘var’ vardı ki, her ‘yok’a bedeldi: inanç, samimiyet ve sebat.

Zübeyir Gündüzalp Ağabey, “Bir davayı yürüten, ona olan muhabbettir” der. Yaptığınız işlere bakın ve bu sözün doğruluğunu görün. Her nerede olursanız olun, her ne işte bulunursanız bulunun, bu sözün doğruluğunu orada uygulayıp görebilirsiniz.

Adnan Kardeşimizin evinde, bir küçük odada, Hakkı Amca’nın elceğiziyle sıktığı portakal suları ve Valide Hanım’ın hazırladığı tostlar, o gün hiç unutulmuyor. İlk sayısının hazırlıklarında, bir evin bir odasından başka sığınacak yerimiz yoktu.

Bir dua olsun: Bütün dostlarımıza Rabbimiz, sıhhat, afiyet ve selamet ihsan eylesin.

Hüseyin’e, Adnan’a, Bayram’a, Burhan’a, Zafer’e, Cemal’e, Cihat’a, Enver’e samimî katkıları olan her dosta, gözbebeğimiz ‘Zafer’imizi o günden bugüne ulaştıran tüm gayretli ellere, gönüllere, selam ve dualar olsun inşaallah…

Tahdis-i nimet nevinden zikrettik. Şöyle de bir hisse çıkardık bugüne kendimiz için: Demek ki bir işe, bir hizmete kendimizi ve ruhumuzu hangi samimiyet ve heyecanla katarsak, Allah’ın tevfikiyle o işte ayrı bir bereket, ayrı bir sevinç, apayrı bir tat ve başarı oluşuyor. Gerçi biz seferden sorumluyuz. Sonundaki zafer, Rabbimizin ikramıdır. O, ne dilerse o olur. Yolunda olanı yormuyor Rabbim.

Bir bayrak yarışı gibi elden ele devrediyor Zafer. Zafer günlerini de dolaştırıyor Rabbim elden ele. Ne mutlu elleri değen gönüllere… Duaya duran dillere ne mutlu… Bizi hiçbir zaman yalnız bırakmayan samimi dostlara ne mutlu… O ihlâslı ve civanmert dostlara, altın kalpli dostlara... Hiçbir şey olmasa da, duanızı unutmayın lütfen.

Her ay yeni konular ve yazılar için koşuşturmak kolay olmuyor. Hem yazarlarımız için, hem de hazırlayanlar için. Üstelik karşımızda sizler gibi değerli bir okuyucu kitlesi var. Ona lâyık olduğu en güzel ve en yeni bilgileri sunmak da doğrusu yolda bırakıyor zaman zaman bizi.

Konuların çeşitliliği, her zaman için birinci gayemiz oldu. Sahasında söz sahibi olan kalemlerden ricalarımız, bugüne kadar geri dönmedi. İnşallah bu yeni dönemde de yeni isimler göreceğiz aramızda. Şimdiden müjdesini verelim.

Geçen aydan kısaca söz etmek gerekirse, “114 Kod ile Kur’an İnsanı” ismiyle kaleme alınan başyazı, gerçekten doyurucu bir çalışmaydı. Sizin de bunun farkında olmanız bizi çok sevindiriyor. İnşallah uzun yıllar başucunuzdan eksik etmeyeceğiniz, daraldığınız, sıkıldığınız zamanlarda açıp okuyacağınız bir çalışma. Eşsiz kitabımızdan, hayatımıza bir nur, bir ışık katacak prensipler, Hz. Peygamber’in (asm) hayatında okunan âyetler, bizim de hayatımızda izler bırakacak inşaallah. Bu sayıyı lütfen her zaman ulaşabileceğiniz yakın bir yerde bulundurun.

Kur’an yılı olması sebebiyle bu yıl, bereketli bir yıl oldu çok şükür.

Her ay doğum sancıları içinde kıvranıyoruz. Yeni yazılara, yeni yazarlara ulaşmanın heyecanını yaşıyoruz. Bazen yazarlarımızdan gecikiyor yazılar, bazen çoğalıyor, bazen de zor anlar yaşıyoruz. Hayat kolay değil. Her yolun kendine mahsus engelleri var. Şeytanlar hayırlı işlerin hadimleriyle çok uğraşırlar. Rabbimiz, eli kalem tutanlardan, okuyanlardan, yazanlardan, çalışanlardan yardımını esirgemesin. Hayırlar, bereketler katsın hayatımıza her daim.

Abone merkezindeki kardeşlerimiz, aşkla, şevkle çalışıyorlar. Onların sesine ses verdiğiniz için sizlere müteşekkiriz. En sevindiğimiz de, dostlardan gelen selâmlar, haberler oluyor.

Artık, üçüncü nesil, Zafer’le beraber yürüyor. Bu da ayrı bir sevinç ve şükür kaynağımız oluyor.

Bu ayın yazılarına gelince, başyazımız kâinatın kalbinin attığı yerle alâkalı: Kâbe’nin sırları. “Kuyu Başında İki İnsan” yazısı, dikkatinizi çekeceğimiz bir diğer yazımız olacak. Bu, belki de ülkemizin ve insanlığın yeniden uyanışının müjdesi olur inşaallah. Yunus Çengel Hocamızın yazısı, “Bir Anda Pek Çok Yerde Olmak,” dikkatinizi çekecek ilginç bir yazı. İsmail Kocaçalışkan’ın “Demir ve Hayat” ve Ali Çankırılı’nın “Çocuklara Kurbanı Nasıl Anlatmalı?” yazısı, bu sayıda öne çıkan yazılar olarak görünüyor. Âdem Tatlı Hocamızın yaratılış ve evrim konusundaki yazılarını zevkle okumaya devam ediyoruz, yine bilimsel bir sorunun cevabı var. Bu arada sessiz sedasız akıp giden büyük bir nehir var içimizde: Alaaddin Başar Hocamız. O mütevazı üslubuyla Banu Yaşar da, zevkle okunan köşelerden biri olmaya devam ediyor. Ve diğer, ismini ve yazılarını sayamadığımız fedakâr ve dost yazarlarımız.

Hemen şunu söylemeliyiz ki, bu yazılar gerçekten hayata bakışımıza çok şeyler katıyor, inancımızı tazeliyor. Az şey mi?

İzninizle çekiliyoruz aradan. Saygılarımızla, sevgilerimizle…

 

— Editör’den

Dergideki Yazılar