TR EN

Dil Seçin

Ara

Güz Yağmurları

Sonbaharın gelmesiyle; havalar yavaş yavaş soğur, sema bulutlarla kaplanır ve güz yağmurları yağmaya başlar. Güz yağmurları ile birlikte yapraklar dökülür, sebzeler üşür ve tabiat yazın güzel elbisesinden soyunur. Dolayısıyla güz yağmurları bir ayrılış gibi göründüğü için insanı hüzünlendirir.

Aslında tam aksine güz yağmurları, bir ayrılışın başlangıcı değil bir diriliş başlangıcıdır.

Güz yağmurlarını anlamak için önce yağmurun oluşumundan bahsetmek gerekir.

Yağmurun habercisi bulutlardır. Atmosferdeki su buharının, atmosferin üst katmanlarına çıkmasıyla bulutlar oluşur. Nemli sıcak hava veya neme doymuş soğuk hava soğursa yoğunlaşma meydana gelir. Havada yoğunlaşan su buharı, havadaki toz parçacıkları (partiküller) üzerinde yoğunlaşarak su damlacıklarını oluşturur. Oluşan su damlacıkları da birleşerek bulutları oluşturur. Bu su damlacıklarının yeryüzüne inebilmeleri için, belli bir büyüklüğe ulaşmaları gerekir. Bunun için yüz binlerce su damlacığı Cenâb-ı Hakk’ın Kudret ve İradesi ile; rüzgâr veya soğuk hava ortamında birleştirilerek bildiğimiz yağmur damlası haline getirilir. Çünkü rüzgâr, soğuk hava ve diğer bütün sebepler Kudret-i Mutlak’ın emri altındadır. Yeterli büyüklüğe gelen yağmur damlaları yeryüzüne tane tane ve yavaş yavaş indirilir. Burada indiriliş şekli açısından, yağmur bir mucizedir. Çünkü milyonlarca yağmur damlasını tane tane, hiç karıştırmadan ve zararlı kütleler oluşturmadan indirmek ancak Kadir-i Zülcelâl’in eseri olabilir.

Ayrıca yağmur, şişe şişe veya daha büyük paketler şeklinde değil de; daha latif ve daha küçük paketler olan damla şeklinde semadan bize gönderilmesinde de sonsuz hikmet ve rahmet vardır.

 

Peki bu paketlerde neler vardır?

Yağmur damlacıkları âdeta özel hediye paketleri olarak hazırlanmıştır. Çünkü öncelikle her birinde bütün canlıların mutlak ihtiyacı olan su (H2O) vardır. Bu su, insanın vücudunun %65’ini oluştururken, karpuzun %95’ini ve deniz anasının vücudunun %98’ini oluşturmaktadır.

Ayrıca bu pakette, su moleküllerinin yanında gizli hazineler saklanmıştır. Çünkü havada bulunan azot ve kükürt gazları; atmosferin üst katmanlarında bazı ışınların etkisiyle nitrat (NO3) ve sülfat (SO4) iyonlarına dönüştürülür. Bu iyonlar da su ile birleştirilerek H2SO4 ve HNO3 gibi bileşikler oluşturulur. Bu bileşikler de su ile seyreltilerek yağmur damlası şeklinde yeryüzüne indirilir. Yere indirilen yağmur damlaları; çiftçilerin maddî sıkıntılarla alıp tarlalarında kullandıkları amonyum nitrat ve amonyum sülfat gibi değerli gübrelerin yerine geçer ve dolayısıyla tabiatın canlanmasına sebep olur.

Bitki ve hayvanların su ihtiyacı, Rahman’ın ikramı olan yağmur damlaları ile giderilir ve onun için yağmura”Rahmet” namı verilmiştir. Demek Cenâb-ı Hak bu hediye paketleri hükmünde olan yağmur damlalarında; çiftçiler ve bitkiler için gübre ve hayvanlar için can suyu göndermektedir.

 

Neden güz yağmurları?

“Yukarıda bahsettiğiniz gübre katkılı su, ilkbahar ve yaz aylarında olsa yeter. Güz yağmurlarına ne gerek var?” denilebilir. Halbuki bu katkının güz aylarında da yapılması gerekiyor. Çünkü; yazın topraktaki mineral ve gübre içeriği kullanılmış, toprak zayıf duruma düşmüştür. Gelecek yılda ekilecek mahsuller için hazırlık yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla yağmurlar ve sonbaharda dökülen yaprakların mikroorganizmalar aracılığıyla çürütülmesiyle, gelecek bahar için bir kompost ve gübre hazırlanmakta ve tabiat gelecek bahardaki resmigeçit törenine ve erzak pazarının açılışına hazırlanmaktadır. Bu yönüyle güz yağmurları, yeni yaratılacak çiçeklere zemin hazırlar ve yeni hayatların başlangıcını haber verir, müjdeler.

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri 18. Söz’de “Her şeyde, hatta en çirkin görünen şeylerde, hakiki bir hüsün (güzellik) ciheti vardır” diye başlayarak “Bahar mevsiminde fırtınalı yağmur, çamurlu toprak perdesi altında nihayetsiz güzel çiçek ve muntazam nebatatın (bitkilerin) tebessümleri saklanmış ve ... o kış perdesi altında nazenin taze güzel bir bahara yer ihzar etmektir (hazırlamaktır). Fırtına, zelzele, veba gibi hadiselerin perdeleri altında gözlenen pek çok manevi çiçeklerin inkişafı vardır. Tohumlar gibi neşv-ü nemasız kalan (gelişmeyen) birçok istidat çekirdekleri, zahiri çirkin görünen hadiseler yüzünden sümbüllenip güzelleşir. Güya umum inkılaplar ve küllî tahavvüller (değişiklikler), birer manevi yağmurdur” ifadeleriyle bu hakikate işaret etmektedir.

Madem güz yağmurları gibi geçici, hüzünlü ve firaklı görünen olayların arkasında, yüksek manalar, sonsuz hikmetler ve yeni dirilişler vardır. Öyle ise insan için ayrılık, yokluk ve hiçlik olarak görülen ölümünün arkasında da; Cenâb-ı Hakk’ın lütfuyla ahirette yeni bir doğum ve daha güzel bir hayat vardır.