TR EN

Dil Seçin

Ara

Zor Bir Gece

Zor bir gece. Aslında zorluk gecede değil bende. Kendimle yüzleşiyorum. Ya da yüzleşmekten korkuyorum. Anlatmak insana özgü bir değerdir.

Sözler birer boya sanki. Altını kazısan, altın değil, paslı teneke. Sahte gibi, eğreti, yapmacık.

Söz tohumdur. Benimki bu gece çürümüştü sanki.

Ok doğru da olsa, yayım eğriydi. Kahırlıydım, gamlıydım, heyecanla gitmiştim, ne oldu anlamadım. Düğümlendim. Yürek sanki çöllere adım atmıştı. Her söz ‘serap’ gibi birbirini kovaladı. Suyu bulamadım. Sanırım sa’yim eksikti ki, zemzeme ulaşamadım.

Sözler kelepçelenmişti. Gönlüm tutsaktı bu gece. Gönlüm dilime söz geçiremedi. Her çırpınışta sanki batıyordum. Bilgiler grevdeydi bu gece. Anlatamamak belki başka bir anlatım yolu olabilir miydi? Onların zamanını mı çaldım? Umuda mıydı yolculuğum, yoksa gama mıydı? 3600 saniye zaman aldım hayatlarından. Buna hakkım var mıydı, israf mı ettim vakitlerini? Sualler çok. Cevabım yok.

Bu gece gönül aynamın kirli olduğunu bir kez daha anladım. Anlatamadığım değerlere mi yanayım, yoksa muhataplarımın ruh haline hitap edemediğime mi? Onlar suçlu değil, olsa bile büyük suç bendeydi. O suç ki; ilahi zevki tattıramamak, özlem sunamamak, talebi artıramamak. Anlatanın eksikliği davasını etkilememeli, bilmem bu gece etkiledi mi? Son konuşmaydı? Çok şey vardı akılda. Olamadı, olmadı vesselam.

Sisli bir yol gibiyim. Buğulu camdan görmek gibiydi her şey. Bulut kaplamıştı gönül semamı bu gece. Donmuştu ‘su’ misali fikrim. Söz çoktu lâkin ‘öz’ yoktu. Lâfız boldu, mana kısırdı. Değil mi? Güldük, ağlayamamaktan. Sevindik, korkuyu bilememekten. Sükut vardı salonda, gel gör ki, gönüller ne âlemdeydi acep? Bakışlar hedefteydi, ya gönüller nerdeydi?

Aynı duygum devam ediyor. Anlatmaktaki zorluğum. Pınarın suyunu size güzelce ikram edemedim. Kana kana sunamadım. ‘Su’ temizdi, fakat benim kâsem sanırım kirletti onu. Tadını bozdu. Lezzet katamadım. Berrak olamadı ikramım bu gece. Elim değil ama, dilim titredi. Gözüm değil, ama gönlüm cimriydi bu gece.

Sizler hayatın ilk baharındasınız. Sorumluluğun ilk mektebindesiniz. Ümit ve hayallerle yarınları beklemektesiniz. Gerçek yarın ‘ahirettir.’ Bugün yarının pazar yeridir. Sermayeniz ‘ömürdür.’

Bilgisiz olan aldanır. Hayatı güzel yapan, yanlışsız veya yanlışı az bir ömürdür. Doğruyu bilmek ve sebat etmek gerek. İslam çarşısının müşterisi olanlar aldanmazlar. Aldanan kendini kınasın. Seni kimse kandıramaz, senin kendini kandırdığın gibi. İnsan düşünürse en hassas teraziye sahiptir. Lehine tartıyı bilmeyenin aklından şüphe edilir.

Yazının silgisi var, sözün yok ki; derdimi tam anlatabileyim. Nice hamallar vardır, taşıdığından gafil veya mahrumdur. Ben hazine taşıyan fakir miyim veya taşlarımı altın mı sandım? Ne desem boş.

Siz, siz olun yolu iyi öğrenin. Engellere takılmayın. Nice dinleyenler vardır ki, anlatanı geçerler. Aklını ve kalbini ihmal edenler, esarete kendiliğinden boyun uzatanlardır. Veresiye uzak gelmesin sizlere, altın ikramıdır verilecekler. Peşin dediklerimiz hurdadır unutmayınız.

İnsan nankördür. Zalimdir. Cahildir. İnsanı, insan eden sahibini bilip, O’na kul olmasıdır. O’na kul olmayanlar, her şeyin kulu olmaya namzettirler.

Bu gece söz de zor, yazı da zor. Yordum sizi bu gece. Anlatamadım derdimi. Derdimi dertlenemediğimdendir kim bilir... Söz kusurlu, yazı kusurlu. Dertler paylaştıkça azalır derler. Benim ki paylaştıkça çoğaldı.

Can sıkıntısından imza atmak gibi benimkisi.. Yazsam da mana damlamıyor kelimelerimden. Ağzım ve kalemim bal dökmüyor peteğinden. Billur sular sunamadım sizlere. Tek ümidim sizlerin iyi niyetle okumanızdır. Tesellim, kalbinizde var olduğuna inandığım “güzellikleri arayışınızdır.”