TR EN

Dil Seçin

Ara

Hadi Tamiy Edelim

İstanbul’da üniversitede okuduğum sıralarda, memleketim Denizli’den teyzemler birkaç günlüğüne ziyaretime gelmişlerdi. Onlara İstanbul’un tarihi ve turistik birçok yerini gezdirdim. Elbette İstanbul’da gezecek yerler bitmez… Camiler, türbeler, parklar, meydanlar…

İçimizde bu gezilerin tadını en çok çıkaran da, teyzemin küçük oğlu Enes’ti şüphesiz. Özellikle de kuşlara bayılmıştı. İstanbul’da kuşlar, malûm, sokulgandırlar. İnsanlardan öyle kedi görmüş gibi uzaklara kaçmazlar. Oysa Denizli’de bir kuşa en fazla on metre yaklaşabilirsiniz… İstanbul’da kuşlar, attığınız simit parçalarını kapışmak için ayağınızın dibine kadar koşarak gelirler. Kuşlarıyla da dost şehirdir vesselam!..

O gezilerde Enes, vapurları kovalayan atılgan martıları izlemeye, serçelere ve güvercinlere simit atmaya bayılmıştı. Yüzlerce güvercini cıvıl cıvıl sesleriyle ve şen şakrak halleriyle bir arada görmek çok hoşuna gitmişti. Bu, ne de olsa Denizli’de göremediği bir manzara idi… Bazen onlara simit atıyor, bazen de yakalayıp sevmek için dakikalarca peşlerinden koşuyordu. Yakalamak mümkün olmasa da…

O gün Üsküdar Valide Camii’ni ziyaret ettikten sonra oradan ayrılırken, cami duvarının dibinde bir güvercin gördük. Ölmüştü…

O zaman 2,5 yaşındaki Enes belki hayatında ilk defa ölmüş bir hayvan görüyordu. Bir süre ona baktı... Belli ki hareketsiz duruşunu anlayamamıştı…

O güne kadar güvercinleri pır pır uçup yem peşine koşarken görmüştü. Bir güvercin neden böyle kıpırdamadan dururdu ki?.. Demek bir problem vardı… Ve bu probleme o masum yüreğiyle bir çözüm de bulup, şöyle dedi:

“Hadi, tamiy edelim bunu uçsun!  Vak vak vak desin…”