Mart 2014
Değerli okuyucularımız, sevgili dostlarımız;
Mart sayımız, bahar mevsimine uygun tefekkür ve düşünce mahsulü yazılarla dolu. İnşaallah fikir ve ufkunuzu açacak bu yazıları Kur’an denizinden damlalar olarak kabul edebilirsiniz.
Hem maddî hem de manevî bir iklim olarak kıştan bahara geçiyoruz. İçimiz hep ümitle dolu olmalı. Rabbimizin en büyük nimetlerinden biri olan şu bahar mevsiminde, her yer bembeyaz çiçeklerle göz kırpmaya başladı bile. Böyle bir güzelliği insan kendisi yapsaydı, herhalde bundan herkese bahsedecek ve onu herkese göstermek isteyecekti. Öyleyse biz de boş durmamalıyız, Rabbimizin sunduğu bu muhteşem güzelliği görmeye herkesi davet etmeliyiz.
Kur’an âyetleri de zaten her vakit bu harika faaliyetleri görmeye ve bakıp ibret almaya çağırıyor bizi. Kuruyan dallara can veren Allah, çürümüş kemikleri de bir gün böyle dirilteceğini apaçık şekilde gösteriyor... Zaten çok da sürmüyor bu mevsim... Birkaç haftalık, kısacık bir seyir ve ibret âlemi bu önümüze açılan… Söylenecek o kadar güzel şeyler ve görülmesi gereken bu kadar harikalar varken, hâlâ niye görmez insan, niye boş şeylerle oyalanır... Rabbimizin yarattığı şu güzelliklerden niye hiç bahis açmaz? Sahi neden bu böyle, diye sormalıyız kendimize.
Hz. Peygamber (asm) Kur’an’la meşgul olmayı, okumayı, öğrenmeyi emretmiş; Kur’an’dan herhangi bir âyet bilmeyen kimseleri harabe evlere benzetmiştir.
Evet, asıl olan Kur’an’ın mânâsını düşünmek, onu tefekkür etmek ve fiilen yaşamaktır.
Rum Suresi’nin 50. âyetinde de şöyle buyuruluyor:
“Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine: Ölümünün ardından yeryüzünü nasıl diriltiyor. İşte bu, ölüleri dirilten Allah’tır. Onun gücü her şeye yeter.”
Şimdi tam vaktidir bu âyet-i kerimenin ışığında tefekkür etmenin. Bu ayetin muhteşem bir tefsiri olan Haşir Risalesini okumanın...
Kur’an-ı Kerim’i okumak ve ondan sureler ezberlemek mutlaka bir feyiz meselesi olmakla birlikte; aslolan, onun mânâlarını düşünmek, tefekkür etmek ve onu fiilen yaşamaktır.
Ebu İmametil Bahili şöyle der:
“Kur’an-ı okuyunuz. Şu duvarlarınızda duran mushaflar sizi aldatmasın. Çünkü Allah ancak Kur’an’la dolu bir kalbe azab etmez.”
Bir şeyin kafada durmasıyla kalpte durması arasında çok fark vardır. Birçok Batılı oryantalistin kafasında, muhtemeldir ki, birçok Müslüman’dan daha fazla Kur’an-ı Kerîm’den âyetler vardır. Ancak bu ayetler, kalplerine inmediği ve ona inanıp yaşamadıkları için, Allah katında hiçbir değer ifade etmeyecektir. Eğer Müslümanlar olarak biz de, Kur’an’ı kafalarımızdan kalplerimize indiremezsek, durumumuz onlardan farklı olmayabilir. Hele hele bu mushaflar kafalardan da öte, sadece duvarlarda asılı kalırsa, durum daha da vahim demektir.
...
Bediüzzaman Hazretleri, yıllar önce Sünuhat adlı eserinde Kur’an’ı anlayıp yaşamaya çalışmamızın önemini özetle şu şekilde dile getirir:
Müslüman cemaatleri, milyonlarca diğer kitaplara yönelttikleri ilgi ve alakalarını eğer Kur’an’a yöneltselerdi, onun mânâsı Müslümanlar üzerinde hâkim olacak ve bu acı felâketler başlarına gelmeyecekti. O zaman Kur’an-ı Kerîm de sadece okunuşundan lezzet alınan mübarek bir kitap hükmünde kalmayacaktı. (s.34)
Mehmed Âkif Ersoy da bu konudaki düşüncelerini şöyle mısralaştırmıştır:
“Ya açar Nazm-ı Celilin bakarız yaprağına
Yahut üfler geçeriz, bir ölünün toprağına,
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için.”
Kur’an ancak ve ancak Allah rızası için ve âyetlerinin hayatımıza ışık serpmesi, yol göstermesi için okunur. Bugün yüz yüze kaldığımız birçok olayın temelinde de bu yatmaktadır. Allah’ın gönderdiği âyetlerin ışığında hayata bakamayınca gündüz ortasında karanlıkta kalıyoruz. Kur’an güneşinin ışığıyla değil, aklının cılız ışığıyla baktığı zaman önünü göremiyor insan. Bu da eninde sonunda bir kazaya ya da arızaya sebep olabiliyor.
Rabbim inşaallah baharla beraber yepyeni bir diriliş, uyanış ve Kur’an’a yöneliş nasip etsin. Tefekkür ufkumuzun dipdiri olmasını Rabbimizden niyaz ediyoruz. Mart sayımızın da bu konuda rehberlik edeceğini umuyoruz... Okuyalım inşaallah ve istifade ettiğimiz hakikatleri de ihtiyacı olanlarla paylaşalım. Kalın sağlıcakla.
Allah’a emanet olun.
Tatmin Olmamış Kalpler Ve Sefahat
Batı ülkelerini önce içkinin sonra da uyuşturucunun girdabına sokan sefahatin ülkemizde de pekçok gencimizi tükenme noktasına doğru hızla sürüklediğini artık herkes görüyor.
Dünyayı Sevelim Mi, Nefret Mi Edelim?
Dünyanın sevilmesi gereken yüzü olduğu gibi, sevilmeye değmeyen ve nefret edilen yüzü de vardır.
Canlılardaki İndirgenemez Komplekslik
canlılardaki her bir yapı, tek başına iş görememekte, sistemin bütün kısımlarının bir anda mevcut olmasıyla sistem işlemektedir.
Ufkunu Geniş Tutmak
Ufkumuz beklentilerimizin, hayallerimizin ve gelecek düşlerimizin sınırlarını belirliyor.
Yanlış Eğitim Anlayışı: Çekiç Çivi Örneği
Eğitim çekiç-çivi misali, ver al şeklinde değil de; dalda zamanla kızaran elma misali çerçevelenmiş ve karşılıklı birbirimizin hayatını güzelleştirdiğimiz bir ortamda verilmelidir.
Baharın Müjdecisi Nevruz Çiçeği
Nevruz, ilkbaharın başlangıcı, bitkilerin toprak yüzüne çıktığı, ağaçların yeşerdiği, hayvanların inlerinden, kuşların yuvalarından çıkıp dünyayı şenlendirdiği bir gün olarak bilinir.
Toplum Vicdanı Olarak Bediüzzaman
Toplumsal vicdan olan iç sesin, bütün yasaklara, sürgün ve cezaevi yaşantısına rağmen Bediüzzaman’ın etrafında toplandığını görüyoruz.
Bulutlar Bize Ne Anlatır?
Âlemlerin Rabbi rüzgârla bulutları şekillendirir ve yeryüzü sergisinde seyrine doyum olmaz tablolar oluşturur.
Şaşırtıcı Özellikleriyle Köpek Balıkları
Genelde ürkütücü özellikleri ile tanınan köpek balıklarının aslında çok ilginç yönleri olduğunu biliyor muydunuz?
AVM'ler Bizi Tüketmesin
Günümüz insanı, tüketim toplumunun “mabed”leri olarak nitelendirilen AVM’lere atıyor kendini.
Picasso Ve İslam Sanatı
Pablo Picasso yirminci yüzyılın en önemli ressamı olarak tanınmış İspanyol ressamdır.