TR EN

Dil Seçin

Ara

AVM'ler Bizi Tüketmesin

AVM'ler Bizi Tüketmesin

Hafta boyu çalışıp yoruldunuz. Hafta sonunda yorgunluğunuzu atmak, içinizde birikmiş sıkıntılardan kurtulmak, ailenizle keyifli vakitler geçirmek arzusundasınız. Belki de amacınız çocuklarınızı mutlu etmek. Stresten arınıp, yeni haftaya zinde olarak başlamak. Hayatın koşturmacasında bir nebze olsun “nefes” almak. Bunun için her zaman yaptığınız gibi, tüm aile en güzel kıyafetlerinizi giydiniz ve bir solukta en yakın AVM’de buldunuz kendinizi. Amacınız dinlenmekti değil mi? Peki doğru yerde olduğunuza emin misiniz?

Maalesef günümüzde pek çok insan hafta sonlarını AVM’lerde geçiriyor. Yolunuz düşüp de o dev otoparklarda yer bulmakta zorlandığınızda ya da hiç olmadığı kadar tanıdık insanla karşılaştığınızda düşünürsünüz, “acaba biri tüm şehir halkını buraya mı boşaltmış” diye. Onca insan gidecek başka bir yer bulamamış mıdır da, böyle daracık bir yere sıkışmışlardır. Dağlar, bayırlar, yemyeşil ormanlar dururken insanlar neden bu havasız mekanda tur atıp dururlar? Hele çocuklar… En çok da onlar yaralar yüreğinizi. Fıtratları ille de toprak diye bağırırken, bu topraksız, havasız kapalı kutuya hapsedilmelerine anlam veremezsiniz.

Çoğu zaman alışveriş için değil de dinleneyim, kafam değişsin diye oradasınızdır. Oysaki alışveriş merkezleri sizi dinlendirmez. Aksine bedeninizi, ruhunuzu ve bütçenizi ciddi bir biçimde yorar. Haydi para harcamadan çıkmayı başardınız diyelim, en değerli şeyinizi, zamanınızı harcarsınız fütursuzca.

Dikkat ettiyseniz tüm AVM'ler benzer şekilde inşa edilmiştir. Bir kere, içeri girer girmez zamandan koparsınız. Etrafta saat göremezsiniz, havanın karardığını asla hissetmezsiniz. Bazen küçük bir iş için girmiş olsanız bile çıkmanız hep planlanandan uzun sürer. Her ayrıntı insanların içeride daha fazla tutulmasına yöneliktir. Kar, yağmur, çamur yoktur ya, “güvenlidir, temizdir, saatlerce kalınabilir” duygusu uyandırır. Her şey planlı ve kontrollüdür burada. Merdiven ve asansörlerin yerleri dahi, sizin daha fazla dolaşıp daha fazla para harcamanız üzere tasarlanmıştır.

Mağazalarda dinlemek zorunda kaldığınız müziklerin temposu, yüksekliği, içeride daha fazla kalmanıza yönelik ayarlanmıştır.

Keza kokular aynı amaca hizmet eder, mağazada rahat ve huzurlu hissedip daha fazla kalmanızı, harcamanızı hedefler.

Acıkanlar da unutulmaz, yemek kokuları üst kata davet eder sürekli olarak. Hatta acıkma hissinizi tahrik etmek için havalandırmalardan özel yiyecek kokuları salınır havaya, büyülenir arkasından gidersiniz.

Tercihine bırakılsa açık havada arkadaşlarıyla eğlenmeyi tercih edecek çocuklara, burada çok özel oyun alanları sunulur. Ebeveynler birkaç ışıklı oyuncağa bindirerek vicdanlarını rahatlatırlar. Bilmezler ki çocuklar tatmin olmaz alışveriş merkezinde. Burada sahip olabildikleri sınırlı, olamadıkları ise çok çok fazladır zira. Özgürlükleri kısıtlanmıştır, oksijen fakiri bir havayı solurlar. Binlerce cep telefonunun, elektrik kablosunun oluşturduğu elektromanyetik alan, en çok da onları etkiler. Dikkat edin, alışveriş merkezlerinde mutlu çocuklardan çok, ağlayan çocuklar gezinir etrafta.

Peki, aleyhimize olduğunu bilsek de neden vazgeçemiyoruz? Boş vakitlerimizde ha bire AVM’lerde buluyoruz kendimizi.

Çünkü artık öyle bir tüketim algısıyla yaşıyoruz ki, insanlar ürettikleri değil, tükettikleri oranda kendilerini değerli hissediyorlar. Ne yazıktır ki, yaşadığımız çağın fakirleri “işsizler” değil, “tüketici olamayanlar.” Tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar tüketme mecburiyetinde hissediyoruz kendimizi. Hatta tüketiyor gibi görünmek bile haz veriyor artık.

Tüketemediğimizde sosyal çevreden, toplumdan dışlanacağımızı sanıyoruz. “Yaşamak için mi tüketiyoruz, yoksa tüketmek için mi yaşıyoruz” bilen yok. Tüketim toplumu insanı için, hareket halinde olmak, aramak, hatta bulamamak marazi bir durum değil. Aksine bir mutluluk vaadi, belki de mutluluğun ta kendisi.

O yüzden günümüz insanı, tüketim toplumunun “mabed”leri olarak nitelendirilen AVM’lere atıyor kendini; reklam seslerinin “ulvi” çağrısına uyarak... Giriyor, gönüllü olarak yerine getiriyor rolünü, yani tüketiyor, tüketiyor, tüketiyor… Farkına varmıyor ki tüketirken tükeniyor, tükeniyor, tükeniyor…