TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

MUCİZELERİ KEŞFETMEK

Sanal âlemde her gün sayısız video 'tüketiliyor'. Bunların büyük bir kısmı ıvır zıvır şeyler... Ama sanal alemde izlemeye değer hiçbir şey olmadığı anlamına gelmiyor elbet. Bir video o izlenmeye değer örneklerden biri...

O videoya haber sitelerinde rastladım. Arama motorlarına '15 aylık bebeğin yağmurla tanışma anı' diye yazarsanız rahatlıkla ulaşıyorsunuz bu yaklaşık iki buçuk dakikalık çekime. Kaliforniya 'da çekilmiş; konusu artık tahmin edebileceğiniz üzere Uzak Doğu kökenli bir ailenin 15 aylık bebeğinin evlerinin önündeki bahçede yağmurla ilk karşılaşması...

İlk başta 'Ne fevkaladelik var ki bunda!' diyenler olacaktır. İşin sırrı tam da o noktada... Fevkaladelik sıradanlığın içinde... Yaşadığımız modern zamanlar bulamacının içinde kaybettiğimiz yalın ve o yalınlık içinde mucizevi güzelliklerde.

İmkanı olan herkesin bu videoyu bulup izlemesini isterim. İnsanın fıtratından uzaklaşmamış halinin yağmurdaki mucizeyi keşfetmesindeki 'hayret' halini. O iç kanatlanma hali... O kabına sığmaz, sığmayacak tarifsiz coşkuyu...

Biz, Allah'ın (cc) bu her biri ayrı ayrı nefes kesici harikuladelikteki 'ayet'lerinin farkında bile olmayarak yaşayabilen bir körleşmeye duçar durumdayız. Mevsimler geliyor geçiyor, ağaçlar yeşeriyor, açıyor, yaprak döküyor, başaklar doluyor, boşalıyor, kırlar, ovalar, bayırlar her dem sayılamaz güzelliklerle kulaklarımıza hakikati fısıldıyor. Dönüp bakmıyoruz göz ucuyla bile...

Bakmayı unutursak, görmeyi hiç bilemeyiz. En tehlikeli körleşmedir bu, gözü görme kabiliyetini kaybetmediği halde özü görmekten yüz çevirmiş insanın körleşmesi...

           — Gökhan Özcan, görebilmek için bakabilmek gerektiğini vurguluyor. Görmenin, anlamanın, hissetmenin formülü ise fıtratımıza konulmuş zaten. İşte o bebek bu formülle bakıyor. Biz de bakabiliriz, zor değil bu. Hele bahara ermenin nasip olduğu bu harika mevsimde...

 

***

 

Yatak en tehlikeli yerdir, çünkü insanların yüzde doksanı orada ölür.

           — M. Twain

 

***

 

Güzel huyun peşinde yürü, iyi huyla düş kalk. Gül yağına bak; nasıl da gülün huyunu almış.

           — Hz. Mevlânâ (ks)

 

***

 

Hayatta duygularını ve sevdiğini söylemeyi erteleme. Çünkü hayat planladığın gibi gitmeyebilir. Yarın hiç olmayabilir.

           — Balzac

 

***

 

''GELECEĞİN OKURU''

E-kitapların da devreye girmesiyle artık okuma alışkanlığımızın değiştiği bir gerçek. E-kitap satışlarında, büyük bir artış var.

Acaba geçmişten bugünler nasıl tahmin ediliyordu? O günün insanları gidişata bakıp ileride böyle olur diye fikir yürütmüşler miydi? Evet, Thomas Edison 1911 yılındayken kitapların geleceği hakkında şunları söylemiş: ''Önümüzdeki asırda kitaplar nikel yapraklar üzerine basılacak, bu cihazlar çok hafif olacak ve içinde 40.000 sayfalık yüzlerce kitabı barındırabilecek. Örneğin Ana Britannica'nın tüm sayılarını yanınızda taşıyabileceksiniz.''

Everyday Science and Mechanics dergisinin 1935 Nisan sayısında ise, bir çizim yer alıyor ve bu cihaz yayıncılık dünyasının geleceği olarak takdim ediliyordu. Temel olarak bir mikrofilm okuyucu sayesinde kitap sayfalarının fotoğrafını istediğiniz şekilde boyutlandırıp, tek düğmeyle sayfa atlayacak bu cihaz o günler için yalnızca bir hayaldi. 

Şimdilere geldiğimizde ise, ellerimizde akıllı telefon, tablet bilgisayar ve e-kitap okuyucular var. Her şeyi tek tıkla ya da bir dokunmayla yapabiliyoruz. Bir zamanlar hayal bile edilemeyecek nimetlere ermişiz. Ne diyelim, şükürler olsun.

 

***

 

Bir başarıdan bir satır, bir başarısızlıktan bir kitap öğrenebilirsin.

           — Paul Brown

 

***

 

TARİHÎ KAŞINTI

Bir zamanlar İlber Ortaylı kendisine sorulan ''Tarihi bilmek çok gerekli mi?'' sorusuna şu cevabı vermişti:

''Bu, kaşınmak gerekli mi diye sormaya benziyor. İnsan kaşınması gerektiğinde kaşınır. İnsanın kaşınmasını engelleyemezsiniz. Tarihi bilme ihtiyacı, tıpkı kaşınmak ihtiyacı gibidir. Çünkü insanoğlu geçmişini bilmek ister; tarihinde neler olup bittiğini öğrenmek ister.''

     — Evet hâlâ anlaşılmayan ''Osmanlı'da evlât katli'' meselesi, istismara açık ''Harem'' meselesi ve tarihimizle ilgili daha nice konular, toplumumuzda merak ediliyor. Tarihimiz ne zaman dezenformasyondan arınabilecek ve gerçeğe en yakın haliyle bilinecek. Anlaşılan o ki daha bir müddet kaşınmaya devam edeceğiz.

 

***

 

NE DÜŞÜNÜYORSUN?

Bir gün dalgın dalgın pencereden bakışını gördüğüm ümmi kadına sormuştum:

'Anneanne ne düşünüyorsun?''

Cevap verdi sıyrılarak bi şeylerden, ''Allah'ın rahmetini düşünüyorum, kudretini düşünüyorum! Ne düşüneceğim!''

Ciğerime kadar ürpermiş ve kendi kendime demiştim:

Keşke bizim ilmimiz, bunun ümmiliğinin ayak tozuna erişebilse.

           — Necip Fazıl Kısakürek