TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

Satır Arkası

MUSUL'U BİZDEN NASIL ALMIŞLARDI?

Okullarımızda Asur Medeniyeti'nden girip, Frigya Krallığı'ndan çıkan tarih derslerinde 100 yıl öncesi hiç anlatılmıyor.

Sultan Abdülhamid Han'a darbe girişiminde bulunan İttihatçılar, daha 1. Dünya Savaşı başlamadan önce İngilizler'le masaya oturup Musul'u konuşmaya başlamıştı.

İttihat Terakki darbesinden sonra Londra'ya Musul müzakerelerine gönderilen Cavit Paşa, Emanuel Karasu'nun yakın dostu ve masondu. O müzakerelerde Cavit Paşa'ya yardım edecek kişi ise Kalust Gülbenkyan'dı. Bu kişi ise, dünyanın en zengini, petrol-para imparatoru Rotschild Hanedan'ının emir eri ve hizmetçisiydi. Aynı zamanda İngiliz vatandaşıydı. Londra'da Musul görüşmeleri devam ederken Cavit Paşa aniden İstanbul'a çağrıldı. Almancı İttihatçı paşalarımız, İngilizci İttihatçıları yenerek Osmanlı'yı savaşa sokmuş, Cavit Paşa'ya da ''Sen İstanbul'da kal.'' demişlerdi.

O İttihatçı kafalar, İngiliz vatandaşı ve Rotschildler'in bekçisi Gülbenkyan'ı Osmanlı adına İngilizler'le Musul görüşmelerinde baş başa bırakmıştı. Masadaki Gülbenkyan, İngilizler ne derse Osmanlı adına imza atıp verdi. Musul'un tüm imtiyazları o masada Londra'nın eline geçt. Koltuklarından kalkmadan, sinsi bir planla Türkish Petroleum Company kuruldu. Adı Türk'tü ama içinde hiç Türk yoktu. %50'si Darcy Grubu adı altında İngiliz Bahriye Birinci Lordluğu ve istihbarat servisine verildi. %25'i ise İngiliz şirketi Anglo Sakson Petrolium'a bırakıldı. %25'i de Alman Deutsche Orient Bank'ın oldu.

Savaş bittiğinde de önümüze, bizim adımıza Gülbenkyan'ın imzaladığı anlaşmayı koydular. Gülbenkyan'a da %5 hisse verdiler. O günden sonra Gülbenkyan tüm dünyada ''Bay %5'' olarak anılmaya başlandı. ''Bay %5''leri masalara bizim adımıza gönderip imza attıranlar içimizdeki İttihatçı Masonlardı.''

                                                                                                                                  Bekir Hazar

***

Tolstoy 67 yaşında bisiklet sürmeyi öğrenmişti. Bundan dolayıdır ki, ''Tolstoy'un bisikleti'' diye bir deyim vardır ve ''hiçbir şey için geç değildir.'' anlamında kullanılır.

Daha güzel olacaksa değişiklik güzeldir.

 

***

Ruhta doğan sevgiye aşk; 

Nefiste doğan sevgiye şehvet denir.

                                    Şemsettin Yeşil

***

SONSUZUN MİNYATÜRÜ BİR ÖMÜR

İstatistikte bir kural var:

Ana kütle hakkında bir bilgiye sahip olabilmek için, örnek kütle üzerinde araştırma yapmamız gerekiyor. Bunun en güzel örneği seçimler.

Bir seçim olacağı zaman sonuçlarının nasıl çıkacağını merak ederiz. Merak etmekle kalmaz, bazı tahminler de yaparız.

Türkiye'de yaşayan 78 milyon insanın tercihlerini öğrenebilmek için 78 milyon insana tek tek soru sormamız çok masraflı ve zor olduğundan (zaten o araştırma değil, düpedüz seçimin aslı olurdu) bir ''örnek kütle'' üzerinde araştırma gerekir.

''Allah, insana sonsuz bir ömür (ana kütle) verseydi kul nasıl yaşardı?'' sorusunun cevabı, ona verilen mesela 60-70 senelik bir ömürde (örnek kütle) gizli.

Bu ömürden hareketle, bir insanın dünyada sonsuz bir ömrü olması halinde nasıl yaşayacağı ortaya çıkıyor.

Sözün özü, insan sonsuz hayatını, niyetiyle ve kısa ömründeki yaptıklarıyla kazanıyor.

                                                                                  Serdar Yegül

***

Zekasını başkalarının yanlışlarını bulmaya yoğunlaştıran bir kişi, bir süre sonra kendi doğrularını da kaybediyor.

                                                                                                             İhsan Fazlıoğlu

***

BİR NESLİN FAZİLETİ

Nihad Sami Banarlı'nın anlattığına göre, Yahya Kemal bir dönemdeki sohbetlerinde sık sık şöyle dermiş:

''Çocuklarımıza dediler ki: Selçuklu ve Osmanlı medeniyetini bilmemek bir fazilettir. Osmanlı devri Türkçesini bilmemek bir fazilettir. Fuzuli'yi, Nedim'i, Namık Kemal'i, Hamid'i bilmemek bir fazilettir.

Çocuklarımız bir de baktılar ki; meğer ne çok faziletleri varmış!''